Kabul, animasyon yazısal fikirlerine coşarak yazıyor olabilirim ama çok samimi söylüyorum, şu yazıyı yazarken çok farklı tatlış duygularla bir şeyler kaleme aldım. Neden mi? Sizi sıkacak kadar uzun olacağını düşünmüyorum ve hepinizi bir yerinden yakalayacak küçük bir hususa değineceğimden eminim. Eminim diyorum ama, izlemeyenler ya da animasyondan zerre hoşlanmayanlar bu konuda aksi karşılık verebilir, ona sözüm yok. Yine de en az benim kadar hoşunuza gideceğini düşündüğüm bir fikir olduğu kanısındayım.
Konumuz kısaca animasyon kötüleri. Çok geniş bir kavram, fazlasıyla detaylandırılması gereken bir başlık. Elbette bir yerlerden kırpılması, öteden beriden şekil verilmesi falan gerekiyor. Peki bir animasyon severler bu bilgiyi ne ölçüde kesip biçebilir? Şahsen ben bu fikre “hiç de antipatik olmayan üç animasyon filmleri kötüsü” olarak yaklaşıp, biraz da bu karakterlerin neden bizlere aslında kahramandan daha çok sevilebilir geldiğini anlatmaya çalışacağım. O zaman onlarca animasyon arasından seçip çıkarılan ve onları da çokça öznel olarak sıraladığımız listeye hoş geldiniz!
3. Megamind (Megamind)
Megamind animasyonu aslında baktığınızda, direkt olarak kötü karakteri “kahraman” yapan türden bir hikayeye sahip. Normal şartlarda karşılaştığımız iyi niyetler için mücadele veren ana karakterlerin aksine Megamind bu sivri zekasını tamamen kötü emeller için kullanmayı hedef edinmiş biri. Bize aslında sempatik gelen bir yapıya sahip olmasına rağmen, bu listeye sondan girmesinin tek sebebi diğerlerine göre daha klişe bir konumda bulunması. Klişe diyorum ama, her türlü hikayede bulunan klişelere oranla biraz daha vasat durumda kalabilecek bir özgünlükte. (Nasıl ironi lan bu?!)
Öznel bir liste olduğu için tamamen kişisel girişiyorum: Megamind geçmiş olarak bir kötünün nasıl kötü olduğunu anlatacak en bilindik tarzda bir hikayeye sahip. Özet geçmek gerekirse; kendi gezegeni yok edilmiş ve parlak zekası yüzünden dışlanmış türde biri kendisi. Hal böyle olunca, yılların getirdiği intikam ve ötekileştirilmişlik duygusu sebebiyle kötü olmaya karar vermiş. Fazla bilindik, az şaşırtıcı; yine de iyi işlendiği zaman pişman etmez.
Bu klişelik sebebiyle üçüncü olan Megamind ile neden sempatik duygular içindeyiz konusuna gelirsek… Şöyle ki, davranışlarında bir haksızlık bulmak veya sonradan dönüştüğü kişi haline karşı bir itici gözle bakmak insanın içinden pek gelmiyor. Bir kere filmde, genel yargının gösterdiğine göre, daha çok sevebileceğiniz “iyilik için savaşan bir kahraman” yok. Baş karakter Megamind ve asıl kahraman da o aslında. Durum böyle olunca ister istemez ne kadar kötü olursa olsun insan bir şekilde empati kurmak ya da ona karşı daha tatlı düşünceler beslemek istiyor. Bir kere adam (uzaylı da olsa insan insandır) zekasını kullanacağı bir alan bulmuş, amaçları doğrultusunda da değerlendirmiş. Dışlanmışlık sendromunu yenebileceği bir yönde ilerleyince de bir bakıma gayet yeterli bir “villian” kılığında karşımıza çıkıyor. Tüm bu sebepler bir araya gelince de Megamind’ı, aslında hiç de antipatik bulmayacağımız bir kötü kahraman olarak görmemiz kaçınılmaz oluyor.