2. Felonius Gru (Despicable Me)
Gru’yu daha çok sahip olduğu ufak tefek yardakçıları sayesinde tanıyor olabilirsiniz: Minionlar. Kötülük yapmak için sahip olmanız gereken en şapşal yaratıklar olan bu Minionlar, aslında Gru’nun evlatları gibi. Kendisi de dışı sert kabuktan oluşan yumuşacık pamuk gibi birinden öteye gitmiyor aslında.
Gru kişilik olarak Ay’ı çalmaya kadar giden hain planlara sahip olan biri olsa da, aslında iç dünyasında pamuk gibi biri. Hayatına giren üç minik kız sayesinde iyice erimiş şekere dönen kötü karakterimiz, aslında yer aldığı Despicable Me animasyon filmlerinin asıl kötüsü bile değil. Megamind’da kötü kişilik direkt olarak baş kahraman iken, Despicable Me serisinde bu durum “kötünün kötüsü” şekline dönüyor. Hayatınızda görebileceğiniz en absürt villian kişiliklerine sahip olan filmlerde, Gru kötücül biri olsa da hepsinin yanında iyilik meleği gibi kalıyor. Yufka yüreği, Minionlara karşı sevgisi ve elbette harika icatlarıyla kendisi asla nefret edemeyeceğiniz biri. E bir de efsanevi silahları, Batman referanslı sahip olduğu şeyler (Grumobile gibi) de yeteri kadar bizi tatmin ediyordur diye düşünüyorum. Bilmem, sizce yeterli değil mi?
1. Hades (Hercules)
Şu maddeye bir tane bile bir şey yazmak yeterli gelmeyecek çünkü tek cümlede özet ile işi bitirebiliriz: Çünkü Hades çok havalı.
Yunan mitolojisinin yer altı tanrısı Hades’in belki de bir animasyonda böylesine havalı, sempatik ve komik gözükmesi gerekli bir husustur. Herkes iyileri sever, herkes iyilerin arkasında durur; mühim olan size kötüyü sevdirip ona sempati besletmektir. Ama çoğu anarşik ruhlu insan evladının benimsediği efsanevi felsefeler sayesinde (sanırım buna hipsterlık diyorlar, hani herkes seviyor diye sevmeme olayı) şu günümüzde kötü karakterlere daha çok bir yığınla ilgi var sanırım. Kimisinin sebebi güçlü olduğu için, kimisinin sebebi çekici diye, kimisinin tek söyleyebildiği de canı istediği için. Evet, bir karakteri sebepsiz sevebilmek çok büyük bir nimet ama Hades’i sevmenin sebepsizliğinde bir sebep yatıyor. (İnanın buradaki espriyi ben de anlamadım)
Bilemedim ya, gerçekten de Hades’e çok içten bağlıyım sanırım. Popüler kültüre göndermeleri; havalı tarzı, konuşmaları; inanılmaz hal değişimleri; Jafar’la olan bağları… Bu listeyi tamamlamaya kalksak cidden saatler sürer herhalde. Bakın Disney bünyesindeki Yzma’ymış, Jafar’mış, Kaptan Kanca’ymış; onları direkt ekarte ederek listenin başına oturuyor Hades. Tüm her şeye bir de minik ek olarak, bunca subjektifliğe bir tane daha katarak, söylemek istiyorum ki: Yunan mitolojisi ile ilgili espritüel şeyler nedense fazla ilgimi çekiyor. Zeus sanki amcamın oğluymuş gibi “her kadına da yavşıyor, kuğu oluyor taciz ediyor, inek yapıyor Hera’dan kaçırıyor” tarzında arkadaş çevresinde espriler döndürerek kendi çapımda eğlenmeye bayılıyorum. İlyada’da “a be şeytan karı” diye Hera’ya seslenen Trakyalı Hamit Dayı rumuzlu Zeus’tan sonra artık buna karar verdim, çok açık ve net.
Listenin başında Hades var, çünkü havalı; üstelik bir tanrı -hem de yer altı tanrısı-, ölüler emrinde, harikulade yanan bir kafası var, espritüel, harika bir laf cambazı, kötülüğün tillahı, kimse eline su dökemez -gerçek anlamda- ve elbette biricik kardeşleri (!) sayesinde zorla ötelendiği yer altı dünyasında kendine mükemmel bir ortam kurmuş bir kral. Yanan kafanda marşmelov pişireyim Hades, seni çok seviyorum be abi!
“Cehennem nasıl? Güzel mi?” sorusuna “Eh işte, ölü insanlarla dolu n’oolsun.” cevabı alacağınız kaçınılmaz kötünün dibi! <3