Süper kahramanlar. Pelerinli gençler. Gökdelenler arasında gezinen kurtarıcılar. Bıktınız mı onlardan? Aynı konuyu evire çevire başka açılardan anlatması sıkıcı geliyor mu? Yoksa hâlâ aynı şevkle izliyor ve tanıdık bir konuya yeni bir soluk getirmenin asıl gaye olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Bence ne düşünürseniz düşünün ilginizi çekebilecek bir işle karşınızdayız bugün. Robert Kirkman’ın çizgi romanından uyarlanan Invincible beni şaşırttı, şimdi sizi şaşırtıp şaşırtmayacağını göreceğiz. Ben çizgi romanın kendisi hakkında pek geniş bilgisi olmayan biri olarak yazıyorum. İlk fragmanı da bu sayfalarda yazmıştık, baba oğul koskoca dünyayı kendilerine saha edip beyzbol oynamaları tatlıydı. Genç bir süper kahramanın babasının mirasını sırtlanmaya çalışması da nispeten daha yeniydi. Ne de olsa konu babalar olunca karakterler ya kimliklerini saklar ya da öncesinden onları kaybetmiş olurlar genelde.
Bu fragmanda benzer bir tonla başladı, ancak açıkçası kendimi Disney’in sıradan süper kahraman çizgi dizilerinden birinde buldum. Sanki televizyon açık kalmış da Ultimate Spider-Man’e gözüm takılmış gibiydi. Özellikle de çizim tarzından ötürü biraz hor gördüm açıkçası. Babanın, yani Omni-Man’in karakter tasarımı deseniz, zaten aşırı tanıdık, etrafta “Adam her an ‘Spider-Man’in fotoğraflarını masamda istiyorum!!’diyecek gibi duruyor.” şakaları yapılıyor. Lise hayatı, zorbalıklar, anne, arkadaşlar derken çok tipik bir hikâye izleyeceğimizden emindim. Hatta sıkıcı, sıradan.
Ama işte, sona doğru fragman değişti. İkinci dakikaya girdiğimiz de kurgucu, sağ olsun, art arda yeterince sahneyle, bolca kanla ve hatta “gore” diyebileceğimiz elementlerle lafımı bana geri yutturdu, ağzım açık kaldı. Kesinlikle Disney ile filan alakası yok, onu sertçe hatırlattı bize. Kaynak materyale ve onun şiddetine kayıtsız kalacak bir dizi değil Invincible, burası belli. Tabii ki Kirkman’ın imzasını taşımasından da belli ki kaynak materyal de yeterince karanlık. Sonuçta biz onu The Walking Dead’den biliyoruz. Yani tabii, şaşırmamız oldukça yersiz bir noktada.
Dizi Amazon Prime’a ilk üç bölümüyle Mart’ın 26’sında geliyor, sonrasında ise 30 Nisan’dan itibaren haftalık yayınlanacak. Yani evet, kanıyla, teriyle, insanı çıldırtan ters köşeleriyle ve kahramanlık konusunu çıldırtan biçimde evirip çevirmesiyle ilgi çeken bir çizgi roman, ona da fazlasıyla sadık kalacak bir çizgi dizi var elimizde. Dehşetli olay örgüleri bir yana bir de dehşet güzel bir seslendirme kadrosu var ki biz onları Legend of Korra gibi başka kaliteli çizgi filmlerden tanıyoruz, özellikle Mark Hamill’i ve J. K. Simmons’ı tekrar duymak inanılmaz heyecan verici, Steven Yeun da başına felaketler yağacak karakteri Mark Grayson’a cuk oturmuş.
Siz ne diyorsunuz? Sizin de ilginizi yeterince çekebildi mi Invincible’ın koşuşturmacası?