Öncelikle, teşekkür etmek lazım. Her zaman DC çizgiromanları ve kahramanlarını Marvel imzalı işlere göre daha çok seven benim için, Warner Bros’un DC filmleri bir sıkıntı ve bir kalp ağrısıydı. Film ortaya çıkarken yaşanan binbir zorluğa rağmen, Justice League sinemada izlemekten keyif alacağınız, sevdiğiniz kahramanları neden sevdiğinizi hatırlayacağınız bir film olmuş.
DC filmleri, görsel diline ve DC sevgisine gönülden inandığımız ama DC’yi kendi yorumu ile aktaran Zack “Adamı-Öldürse-Cool-Olur” Snyder yönetiminde tartışmalı, bölücü, utandırıcı filmlere imza atarak ilerliyordu. DC’nin “Kalbi olan” ilk filmi Wonder Woman bir nebze umut vermişti ama, başka bir yönetmenin işiydi. Justice League’e yarısından sonra Joss “Herkes-Şakalar-Yapsın” Whedon dahil olmuştu.Justice League öngösterimine “Yine sevdiğimiz kahramanları nasıl rezil edecekler, gömmekten yorulacağız” endişesi ile girdim. Zannedilenin aksine, ben güzel filmler, güzel diziler izlemek istiyorum, gömmek tercihim değil! Justice League tarafında çizgiromandaki özünden kopuk, Zack Snyder’ın Murderverse kurallarına göre hareket eden, kendi kendisinin parodisi bir ekip uzaylı mı dövecekti? Yoksa Whedon imzasıyla tırto şakalar yapıp, çocuklar coşsun diye 9gag mizahı mı yapılacaktı? Ya da bu ikisinin korkunç bir kombinasyonu mu olacaktı?
Ya da, insan umut etmeye korkuyor ama, karanlık Snyder’ı, cheesecake Whedon dengeleyecek ve herkesin sevebileceği bir film mi ortaya çıkacaktı?
Superman’in de dediği gibi, “Umut, fakirin ekmeği”. Pardon, böyle dememişti. “Bizim oralarda bu sembole umut derler aslanım” demişti. Ve mızrağı atacağına, uçup saplayınca ölmüştü. Benim hiç umudum yoktu, ancak Justice League beni şaşırttı, yüzüm gülerek çıktım salondan. Sevdiğim kahramanları neden sevdiğimi hatırladım, çizgiromanda okuduğum kahramanları beyaz perdede gördüm, DC filmlerinin geleceği için tekrar umut ile doldum. Bu film ile ölümden dönen sadece Superman değil, seyircinin umudu, neşesi, eğlencesi de oldu. DC Cinematic Universe de oldu.
Kahramanlık vs. Ergenlik: DC Filmlerinin Şafağı
Pek çok açıdan, Justice League, DC sinema evreninin ikinci filmi gibi. Wonder Woman: The First Adaletbaz ile başlayan ton ve ruh, Justice League ile devam ediyor. Film Man of Steel ve Batman v. Superman’da olan olayları reddetmiyor, ancak yer yer belli repliklerle özür diliyor, yer yer o filmlerde öğrendiklerimizin tam tersi hareketler ve kararlar alarak, üzerini çiziyor. Hatta bazı sahnelerde “Yahu her şeyi de açıklamayalım, bunu bilen bilsin” dedikleri, DC dünyasını çizgiroman, çizgifilm, oyun ya da dizilerinden bilenlerin hiç şaşırmayacağı ama ilk izleyenleri şaşırtabilecek detaylar var. Adeta 3 filmdir alınamayan yolu, almaktan vaz geçmişler ve seyirciye “Abim sen bana güveniyor musun? Gel, coşucaz seninle” diyerek hızla olaya girişmişler.
Filmde eğlenceli sahneler de var, ucuz şakalar da var, ancak karakterlerin pişmanlıkları, amaçları, hedefleri, kaygıları da var. İlginç bir şekilde hepsi tadında, ayarında. “Tamam, Snyder draması geliyor” derken Whedon esprisi geliyor. “Öff Whedon mizahı” diyecekken dramatik bir olay oluyor, ve güzel tarafı, film yağ gibi akıyor. “I’m rich” repliği arada kaynıyor, Flash’ın “Ehueh abi ben bilemedim” halleri diğer üyelerle dengeleniyor. Fragmanlardaki kadar tatsız ya da fazla değil hiç bir şey. “Tadında, ayarında” doğru bir tanım.
Filmin tonundaki değişiklik bazen çok keskin. Adeta Warner Bros ofisinde birileri Google’da “KAHRAMAN” diye aratmış, ne olduğunu anlamış ve “kahraman sahneleri” eklenmiş. Aslında bir süperkahraman filminde bizi şaşırtmayacak bu sahneler, Snyder’ın ilk iki filminden sonra şaşırtıcı bile olmuş. İnsanları kurtarırken hiç kimse “Japon aburcuburu yedik challenge” yapmış gibi ekşi suratlı değil. Hatta Flash’ın “ilk kahramanlığı” diyebileceğimiz bir sahne var, benim gibi uyuz bir adamın bile kalbini ısıtıyor. <3
Karakterlerin her birisinin, belli ki kendi filmlerinde göreceğimiz hikayelerine dair kısa sahneleri var. Buralar filmin ritminin düştüğü “exposition bomb” sahneleri, ancak filmin sonunda karakterlerin tercihlerine ve ruhlarına destek oluyorlar. Flash dizilerini izlemeyen, çizgiromanlarını okuyan birisi olarak bu genç, acemi, hevesli Flash’ı çok sevdim ve tekli filmini bir an önce izlemek isterim.
Aquaman, Flash ve Cyborg film için yeterli ancak devamını da merak ettirecek şekilde tanıtılıyor. Çok detaylara girmeyeceğim. New 52’nin ilk Justice League cildini okuduysanız, biliyorsunuz! 🙂
Filmin kötü adamı Steppenwolf, elbette Darkseid ismi arada geçiyor. Akılda kalmayacak, çok standart bir kötü adam olmuş, ancak biraz da olması gereken buydu. Ben hem yüz yakalama ile birleştirilen CGI kısmını, hem dövüşlerini, hem güç, kafa, karizma açısından ortaya konuluşunu beğendim. BvS’de kelli (get it?) felli Lex Luthor’u atanma bekleyen Joker gibi abik gubik hallere sokan DC, bu filmde Steppenwolf ile risk almamış. “Nıhahah dünyayı yok edeceğim, dünya benim olacak” diyerek baltasını sallıyor. Yeterince iyi, rolünü yapıyor. Dayağını atıyor, yeri gelince yiyor, “Nıhahaha” diyor, “Hayooor” diyor. Bildiniz işte. Ama bir Ajan Smith, bir Joker değil. Olmasın da, DC evreni düzgün devam ederse daha ne güzel kötü adamlar göreceğiz.
Bir de, fragmanlar konusuna değinmek istiyorum. İlk fragmanı ile beni coşturan bu film, ilk fragmandan sonraki fragmanlarında “vallahi öyle değiliz” diye inat edercesine şakalar, boş aksiyon, dövüşler koyunca beni kaybetmişti. Açıkcası film, ilk fragmanın tonuna çok çok yakın. Siz de benim gibi ikinci – üçüncü fragmanlar ile tadı kaçanlardan iseniz, bu sembolün adı umut!
Filmin sıkıntıları var mı? Var.
Gömmek için yola çıkılırsa gömülecek çok yeri var, ancak her filmde üç şeye bakmayı doğru buluyorum. Film, seyircisine vaad ettiği şeyi veriyor mu? Film, kendisinin ne filmi olduğunun farkında mı? Filmin bütün hikayesini taşıyan bir kalbi var mı? Justice League, bu üçüne de evet cevabını veriyor. Bu üçüne evet cevabını verebilen bir filmde eksiklikler, ruhun gerisinde kalıyor. Bu konuda başarılı örnekler olarak Suicide Squad, Wonder Woman, Kaptan Amerika: İç Savaş ya da Iron-Man 3 filmlerini örnek gösterebilirim. “Dünyaya umut saçan bir kahramanın” filmini depresif yaptığınızda, “İnsan öldürmemek için silah kullanmayan” bir kahramanın filminde zincirleme cinayet işlediğinizde, “O kadar asil ve karizmayım ki çizgiromanlarda italik fontla konuşuyorum” diyen bir tanrıyı keloğlan ayarına çektiğinizde, yukarıdaki üç temel soruda sınıfta kalabiliyorsunuz.
Peki nedir filmin sıkıntıları?
Öncelikle Batman. Muhtemelen karanlık şövalye bekleyen hayranlarından ciddi eleştiri alacak. Normalde Justice League içerisinde de sessiz ve gizemli hallerini bozmayan Batman, serinin önceki filmlerinden büyük dersler çıkartmış, ya da Warner Bros dersini almış olacak ki, son derece iletişime açık, sorgusuz sualsiz kimseyi ölümüne dövmeyen, hatta yer yer babacan bir sabır ve açık yüreklilik ile sahnede. Batfleck yine çok başarılı, ancak ‘karanlık’ bir Batman yok bu sefer. Bu temiz yüzlü Batman bazı hormonu sert fanları üzebilir, ancak Batman’in Bruce Wayne personasını takındığında ne kadar manipülatif olabildiğini unutmamak lazım. Batman fanlarına tek diyeceğim, filmde Batman ne istiyor ve ne oluyor, onu takip edin, ben Batman’in bir yüzünü gördüğümüzü düşünerek izledim. (kıpss)
İkinci olarak, yer yer CGI hiç 2017 yılına yakışmayacak bir hale geliyor, özellikle karakterlerin yerine CGI kullanıldığı anlarda. Bu anlar biraz göze batıyor, ancak arkasından çok başarılı CGI sahneler gelip, bu anları unutturuyor.
Üçüncüsü, kalabalık kahramanlı filmlere özgü tempo ve hikaye sıkıntısı var. Dikkatli takip etmezseniz filmin herhangi bir noktasında “Bunlar niye burAdalar abi, napıyorlar” diye sormak mümkün. Bu noktada geek seyircinin sıkıntı yaşayacağını sanmıyorum, ortalama seyirci ise zaten işin büyüsüne kaptırıp detayları salacaktır.
Dördüncüsü, filmi beğenince kendimi sorguladım, beklentimiz sıfıra yakındı salona girerken. WB sağolsun ölümü gösterdiği için sıtmaya razı olduk belki de dedim. Yok, düşünüyorum dünden beri, güzel film bu güzel film, abisi. Maşallah buna. Bir Avengers, Bir X-Men 2 gibi güzel film ama, “Arrival” veyahut “Watchmen” beklememek lazım.
Beşincisi, “DC KARANLIKTIR ARKADAŞ” diyerek karanlığı koyu renk, çapsızlık ve ergen buhranı zannedenler üzülecek. Filmde buhran bir ton var, mesela Flash ve Cyborg’un hikayeleri hiç parlak değil. Ancak drama çukuruna düşmüyorlar, “Anam garib anam” diye yerlerde yuvarlanmıyorlar. Travma ile baş etmeye çalışan olgun insanlar gibi ileriye bakıyorlar. Yer yer kahramanlar birbirine destek oluyor, korkularını paylaşıyor. Film Marvel cıvıklığına düşer gibi oluyor, ama direkten dönüyor. Daha da olgun olabilirdi film, ancak kısaltılmış. Atılan sahneler buhran mıydı, olgun muydu ileride görürüz belki.
Spoiler ve detaylara geçmeden önce, benim gönlümden kopan not 7/10’dur bu filme.
Sinemada izlemenizi tavsiye ederim. Civil War sinemada ne gazdı da evde tekrar izleyince bir meh olmuştu ya hani? Bu film de o tonda. Büyük ekranın coşkusuna kaptırmak gerekli.
Şunu söylemeyi önemli görüyorum, süperkahramanlar, herkes içindir. Çizgiroman okuyan, okumayan, kadın, erkek, genç, yaşlı, küçük, büyük, ihtiyar, kızlar delikanlılar ve sevimli çocuklar içindir. Herkes yerini alsın, çünkü bu filmde herkesin sevebileceği, neden sevdiğini hatırlayacağı, dövmesini yaptırıp, tişörtünü gururla giyebileceği kahramanlar var.
Bize umut ve ilham verecek, “bakın biz de çok insanız” derken örnek olma meziyetini kaybetmeyecek (Marmıl sen hayırdır ya?), “kendimizi sorguluyoruz” derken ergen gibi kavga etmeyecek (lavaboyla dövmek mi?) olgunlukta kahramanlara da her zaman ihtiyacımız var.
Sinema tarihine geçecek bir film değil, Logan, Deadpool gibi farklı bir film de değil. Ancak “formülü belli süperkahraman filmleri” oyununa sonunda DC’nin de girdiği ve rakiplerinden daha ruhu dolu bir işle girdiğini söyleyebilirim.
— SPOILER GİBİ AMA TAHMİN EDENLER İÇİN NİSPETEN BELLİ DETAYLAR —
- Filmin sonunda iki adet post-credits sahne var.
- Film, süperkahraman filminden beklenmeyecek şekilde Bechdel testini geçiyor. Acaba feminist duruşu ile bilinen ve bazen de eleştirilen Whedon abimizin özellikle eklediği bir sahne mi? Merak ettim.
- Daha bir önceki filmde “Dünya için azıcık bir tehdit bile içeriyorsa onu yok etmeliyiz!!1” gibi Sithlere layık (çünkü “only the Sith deal in absolutes”) cümleler kuran Batman, sanki o filmler başka bir serideymiş gibi “Superman dünyaya umut veriyordu, o umudu geri getirmeliyiz” diyor. Yahu çok pişman. “Lavaboyu alıp da kafaya vururken aklın neredeydi, hayırdır bu senaryoya Whedon el mi değdi?” şeklinde bir kuple ile alkışlıyoruz Batman’i.
- “Seyirci bildiği için biz de bilelim” sahneler yakalayacaksınız. Mesela, Wonder Woman, Superman’in gerçek adının Clark Kent değil de Kal-El olduğunu nereden bildi? BvS’de 10 dakika beraber dövüştüler sonra öldü adam. Neyse ki bu filmde karakterler birbiri ile konuşabilecek yaşta.
- Filmde Steppenwolf ile ilk savaş sırasında ölen bir Green Lantern görüyoruz, yüzüğü yeni sahibini bulmak için uçup gidiyor. Gel gelelim bu savaş 5000 yıl önce yaşanmış, yani Hal Jordan abimize değil, muhtemelen Abin-Sur ya da onun öncesindeki sektör görevlisine gidiyor yüzük. Yine de büyük perdede aniden zümrüt yeşili bir yüzük görmek heyecan verici.
- Bu kahramanları çizgiromanlar ile değil, sinema ile tanıyan insanlara doğru bir Superman 1978’den beri ilk kez resmedilmiş. İnsanları kurtarırken basuru azmış gibi yüzünü buruşturan Snyderman, her halde varoluşsal sıkıntılı artık bir zahmet serinin dördüncü filminde çözmüş. Ekranda görünce mutlu olacağınız, umut veren, güven veren bir Superman mevcut.
- Superman’in ortaya çıkışından sonraki 10 dakika, DC çizgiromanlarına hakim birisinin “Arkadaşlar Superman’i şu döver, bu döver diyorsunuz da, bakın ben izah edeyim” diye çektiği bir sahne adeta. Mızrağa taş takıp, kafaya lavabo vuran Batman’li BvS filmine cevap niteliğinde. Açıp açıp tekrar izlerim.
- Aquaman, Flash, Wonder Woman, Batman, Superman ve Cyborg gülüyor, gülümsüyor. Birbirlerine yer yer kıl oluyorlar ama, birlikte çalışmaktan da mutlular. Kimse, sadece anasının adı aynı diye birbirini öldürmekten vaz geçmiyor. “Ya sana orada öyle dedim ama kusura bakma, bu arada geçmiş olsun nasıl robot oldun” filan diyorlar. Hormonları ağzında ergenler gibi değil de, olgun bireyler gibi davranan kahramanlar görmek gerçekten keyif verici.
- Orjinal Deadpool var. Bildiniz mi? Hani Deadpool’un birebir çakıldığı bir abimiz var. Süper olmuş!