En son geçenlerde Kenneth Branagh’ın çektiği, başrollerinde Lily James ve Richard Madden’ın yanı sıra Helena Bonham-Carter ile Cate Blanchett’in oynadığı Cinderella filmini izledikten sonra bir oh çekip, yerime oturup “Herhalde klasik masal ve hikayeleri ergenleştirmek suretiyle karanlıklaştırıp anlatma devri bitti, öze döndük” diye düşünmüştüm. Her geçen gün, yanılmadığımı bir daha fark ediyorum. Klasikleri ekrana taşıma konusunda, yeniden kürkçü dükkanının önünde durmuşuz gibi gözüküyor.
Mesela Victor Frankenstein’ı ele alalım. Lucky Number Slevin, Push, Sherlock gibi işlerin yönetmeni Paul McGuigan tarafından çekilen yeni filmimiz, bu sonbahar aylarında vizyona girecek. Başrollerinde Victor Frankenstein rolünde James McAvoy, onun yardımcısı Igor rolünde ise Daniel Radcliffe var. Onları avlayan polis memurunu ise Sherlock’tan Moriarty olarak tanıyacağınız Andrew Scott canlandırıyor.
Bu film üç sene önce çekilmiş olsa, Frankenstein hisleriyle karmaşalar yaşayan, varoluşunu sorgulayan yakışıklı biri olur, konuyla ilintili illa ki bir kız sokulur, sonra da kesinlikle Igor, Victor ve Frankenstein canavarı beraber savaşa falan giderler ya da beyzbol oynarlardı. Burada hiçbiri yok. Fragmandan görebildiğimiz kadarıyla Mary Shelley’nin orijinal vizyon büyük ölçüde korunmuş.
Bunu yaparken, eskinin efsane Hammer filmlerinin elini öpme ihtiyacı da hissetmemişler. Çok daha Viktoryan, çok daha dönem kokan bir atmosferi var Victor Frankenstein’ın. Anladığımız kadarıyla –fragmandan belli olmuyor ama- Victor ve Igor’un arkadaşlığı üzerine kurulacak, çok korku temasına da girmeyecek. Ama sorun, iyi olacak mı? Onu da film 25 Kasım’da ABD’de vizyona girince göreceğiz. Bizim buralar için ise henüz bir vizyon tarihi yok. Hayırlısı!