Tüm samimiyetimizle söylüyoruz ki, Cuma gecesi ve Cumartesi sabahı yaşananların ardından pek de fazla geek yapasımız yok aslında. Bu tip durumlarda, ulusal yas günlerinde siteyi kapatmayı; sonradan da yavaş yavaş normalleşmeyi tercih ediyoruz. Ancak bu sefer, bir şeylerin normalleşmesi biraz daha uzun sürecek. Bizim hâlâ çok fazla bir şey yazasımız yok, ama bir yandan da tek başımıza kendi kendimize iş yapmadığımızın farkındayız. Sizin de kafa dağıtmaya, başka şeyler konuşmaya ve okumaya ihtiyacınız var. Ardı arkası kesilmeyen kötü haberlerin arasında, Facebook ve Twitter feed’lerinizde biraz tampon bölge olalım dedik. Çünkü, gerçekten, ne önemi var?
Bu inceleme elimizde olmayan nedenlerle birden fazla kez ertelendi. Ertelendi ve okunmak için bu günleri buldu. Silahın ve tekmenin, nefretin ve şiddetin her cepheden ne kadar çarpık olduğunun apaçık göründüğü günleri… Kimin ses tellerini hafifçe titreştirip çıktığı belli olmayan fısıltılar, neden namludan çıktığına emin olamadığınız mermiler, kimden özür dilediğini bilmeyen havaya kalkmış eller çok kısa bir süre önce sıradan bir gözün görüş mesafesindeydi. Ne yazıktır ki şu dünya üzerinde bunlara bu derece yakın yaşayanlar sadece biz değiliz.
Karıncayiyen’le beraber Caner Özdurak bu atmosferi tek bir kitaba toplamış. Yazılara, konuşma balonlarına yer vermediği tarzıyla plana sadece çizgisini koymuş. Bunun alışılmadık, takip etmesi zor bir hikaye anlatımına sebebiyet verdiğini söylemek yanlış olmaz. Önemli olan da bu ki: Caner Özdurak tam olarak bunu istemiş. Çok tanıdık olan, tanımaktan keder duyduğunuz atmosfere kendi yorumunu eklemiş ve kağıda dökmeden önce de zaten anlaması güç olan sahneleri takip etmekte zorlanmamız ve sorular sormamız sağlanmış. Açıkça okuyucusunu zorlamak istemiş. Tercih ettiği tarzın seçtiği konuya cuk oturduğunu da Ağzını kapayan peştemal haricinde çıplak olan eli silahlı çocuğun çizimiyle kanıtlamış.
İsmini bin bir emekle kurulan bir yuvaya burnunu sokarak tek hamlede her şeyi alt üst eden bir yaratıktan almasıyla bile bizlere bir şeyleri işaret eden Karıncayiyen’de farklı bir tarz ve tanıdık olduğunca çarpık konu haricinde şeyler de bulacaksınız. Kazanılanın insanlık nezdinde önemsizliğini ve kaybedeni, her şeyin sonundaki mutlak kaybedeni bulacaksınız. Ancak eser sizi alıp başka diyarlara, kendi yarattığı muhteşemliklere götürmeyecek. Kafanızı kaldırdığınızda gördüğünüz kadarını verecek size. Olsa olsa gözlerinizin eserde harcadığı mesai sayesinde gerçekte gördüklerinizin de birileri tarafından çizildiğini fark ettirecek.
İncelememe aldanıp eseri edinenlerin bir kısmı belki bana, ne atmışsın hocam nerede bu dediklerin, diyecek; diğer kısımsa, ancak bu kadarını mı anladın yazar olacak adam, diyecek. Konusunun, gerçekliğinin, vuruculuğunun yanında Karıncayiyen’i bu yanıyla da sevdim işte. İyi okumalar, iyi gelecekler Geekyaparlar.