3) Karakterlerin Güzelliğini Bir Saniye Konuşabilir Miyiz?

cats

Filmle ilgili belki de kimsenin reddedemeyeceği bir gerçek bu sanırsam: Karakterler gerçekten birbirinden harikaydı! Her birinin karakterizasyonu ve tarafından canlandırıldıkları oyuncuların yetenekleri adeta filmde parıl parıl parıldıyordu yahu! Bunu her bir oyuncu için diyorum, sahiden. Sadece Eddie Redmayne’in ne kadar güzel bir Scamander olduğundan değil, diğer tüm karakterlerin canlandırılmasındaki başarıyı öveceğim sanırım. Çünkü sahiden de öyleydi! Bu yüzden oyuncuların her birini kutlamak gerek. Zira Colin Farrell, Eddie Redmayne ve Johnny Depp (mmm, yazının sonraları için azıcık spoilerımız olsun madem) gibi daha önceden tanıdığımız birçok yetenekli oyuncunun aksine, ilk defa gördüğümüz aktör ve aktrisler bile döktürmüştü adeta. Ne diyeyim, güzel kadro seçimi!

Karakterler konusunda çok ayrıntılı bilgilerimiz yok henüz şu sırada, bu nedenle her birini ufaktan tanımaya yetecek kadar bir birikimle ayrılacaksınız salondan. Goldstein kardeşlerinin yetim, Queenie’nin muazzam seviyede bir zihinfendar (şurada buna dair bilgi bulabilirsiniz), Jacob Kowalski’nin savaştan dönen ve fırıncı olmayı arzulayan bir No-Maj ve Credence’in aslında kim ve ne olduğunu öğrenebileceğimiz birçok yan hikayenin filmde bulunduğunu söyleyebilirim. Fakat bunlara dair çok detaya inemiyoruz ne yazık ki, zaten uygun olan da bu. Bir giriş filmi için her birini bu kadar deşmek bir bakıma yanlış olurdu, hatalı mıyım?

Ki bana kalırsa bu bilgilerin hiçbiri bu kadarla kalmayacağı gibi, filmler ilerledikçe gelen bilgilerin yoğunluğu bir hayli artacak. Giriş filmi olmasından dolayı bir sürü hikayeyi suratımıza fırlatıp heyecandan, bekleme moduna almamızı bekleyen Rowling’in devamında neler yapacağını merakla bekleyedururken, karakterlerin her birinin karakterizasyonuna hayran olduğumu söylemek zorundayım. Özellikle çoğunuzun kalbini kazanacağını düşündüğüm Queenie ve Jacob konusunda ciddi anlamda büyük sempati besleneceğini seziyorum.

Hatta öyle ki, sonunda muhteşem bir twistle aslında asıl kötü olduğunu anladığımız Percival Graves’e bile bir hayranlık duyuyor insan, herhalde Colin Farrell’ın muhteşem oyunculuğundan olsa gerek. Rowling’i bu konuda tebrik edeyim, her biri adeta pırlanta gibiydi. Bir sonraki filme merak duymama neden olacak sebeplerden biri de karakterlerdi şüphesiz. En basitinden, Jacob’a uygulanan bir unutturma büyüsü sonrası, devam hikayelerde nasıl karşımıza çıkacağı konusunda ciddi anlamda merak içerisindeyim. E peki Goldstein kardeşler? Onların da geçmişlerine dair birçok şey göreceğimizden neredeyse eminim diyebilirim. E zaten hikaye Newt Scamander’ın üzerinden gidiyor, onu görmemek olmaz. Ha bir de Grindelwald var sahi, bizi sadece bir sahnede görürüz beklentisinden dolayı sonunda şaşkına çeviren twistiyle, devam filmlerinde onun rolünün de artacağından hiç şüphem yok.

İnsan karakterler haricinde özellikle cin cüce ve diğer insan dışı her türlü karakteri beğendiğimi de belirtmek isterim. Filmdeki bar sahnesinde hizmet eden cin cücelerin dünyasına giriş yapmamız oldukça güzeldi. Hatta cin cücelerin çok uzun yüzyıllardır büyücülere hizmet ettikleri gerçeğini bir kez daha görünce Hermione ve E.R.İ.T’ini anmadan edemedim bir an için. Ah Hermione olacaktı orada, o cin cüceler çalışır mıydı öyle, he? Tabii genç cadımız daha tohumu ekilmeyen bir portakalın bir vitamini bile değil o zamanlar, ancak Jacob Kowalski gibi masum ve saf No-Majlar “Benim dedem de cin cüceydi zaten.” diye dalga geçiyorlar, cin cücelere bir saygı yok resmen (!). Yazık yaratıklara, dalga geçiliyor adeta (!). (Latifeler devam ediyor, Kowalski seviyoruz seni canım.) 

Tüm bunların yanında film boyunca çok az repliği olmasına rağmen temel konuyu üstlenen bir karakter olan Credence konusunda da büyük bekleyiş içerisindeyim. Zira oyuncusu olarak Ezra Miller’ın seçilmesi ve filmin sonunda Voldemort-vari bir kayboluşla ölüşü konusunda kesinlikle devam filmlerinde bir şekilde yine olacağı konusunda umudum var. Ezra Miller diyorum, çünkü yalnız bir film için öyle bir karaktere Miller’ı seçeceklerini pek düşünmüyorum. Voldemort-vari bir ölüm diyorum, zira ciddi anlamda toz şeklinde yitip giden Credence’ın Obscurial (ona da değineceğiz, sabır genç padawanlar) formunda ya da daha farklı bir formda yeniden karşımıza çıkacağını hissedebiliyorum. Film ve dizi sektöründen öğrendiğim bir şey varsa eğer, o da cesedinin önünüzde uzandığını görmediğiniz bir karakterin, öldüğüne inanmamanız gerektiğidir! E bir de bu dünya büyülerle dolu bir dünya olunca, haliyle bu düşünce bir kat daha güçleniyor. Ne büyüler yapıyor bu gavur büyücüler hayatları için, biliyor musunuz siz? (Gavur da oldular, iyi mi…)

4) Tanıştıralım: Tatlış Queenie ve Kariyer Kadını Tina – Goldstein Kardeşler

queenie-a-gauche-porpentina-goldstein-jouees-par_4039491_800x428p

Goldstein kardeşlerini sevmemek için ciddi anlamda bir nedeniniz yok! Adeta sihirli güç patlaması olarak zihinfendarlıkta usta Queenie’nin tatlılığı ve inatçı olduğu kadar kariyerine de bağlı şeker Tina’nın arasındaki ilişki sizi mutlu edecektir diye umuyorum. Ki ilişkileri öylesine bir kız kardeş bağı da değil hani, oldukça güçlü bir bağ. Zira filmde Tina’nın Newt ile beraber ölüm cezasına çarptırıldığı sahnede, Queenie’nin akıl almaz gücü olan zihin okuma yeteneği ile Tina’nın kafasındakileri okumasıyla beraber bundan haberdar olması gerçekten inanılmaz bir detay.

Bu olay, hem Queenie’nin aslında birinin zihnini okuması için yakınında olmasına gerek duymadığını bile kanıtlıyor bize. Onun dışında duygusal bir kardeş bağını da yansıtan bu detayı, filmde ilk gördüğünüzde düşünmeniz belki çok muhtemel olmayabilir, fakat üzerine düşününce bunun bu şekilde olması daha mantıklı geliyor insana. Zira hiçbir şekilde cezadan haberi olmayan Queenie’nin, böylesine muntazam bir güç dışında Tina’nın öleceğini bilmesine imkan yok o sahnelerde. Kadın resmen sihirli güç deposu, maşallah Queenie, maşallah!

Ha bu arada, güç deposu dedim de abarttım sanmayın, cidden öyle. Queenie’nin yeteneğini geçen her dakikada daha rahat anlayabiliyoruz aslında. Bir kişinin aklını okuyabilmek için çaba harcaması bile gerekmiyor neredeyse, üstelik harika bir şekilde gerçekleştiriyor bunu. Böylesine ismi tarih sayfalarına geçmemiş bir cadının aslında böylesine güçlü oluşu da inanılmaz bir ayrıntı. “Sıradan insanlar da düşünmediğiniz güçlere sahip olabilir” tarzında bir mesaj sezdim ben bu olayda, tabii sonraki filmlerde Queenie’nin nelere kadir olacağı konusunda belli bir fikrim olmadığından bunu diyorum şimdilik. Belki de son filme doğru bizim elma şekeri Queenie’miz dünyaca bilindik başarılı ve güçlü bir cadı haline gelir, ne dersiniz?

Küçük bir not bırakayım, Queenie gerçekten çok şeker bir karakter olmuş, seride favorilerim arasına çok rahat girer kendisi. Ne diyeyim, sağ ol Rowling böyle tatlış bir karakter için! Vallahi şenlendim filmde ya.

5) E Sihirli Yaratıklardan Bahsetmedik, Onlar Nasıldı?

screen shot 2016-07-25 at 1.59.58 pm

Filmin hikaye örgüsünün tırmanmasında ve Newt Scamander’ın amacının yansıtılmasında bir araç olarak kullanılan sihirli yaratıklar bana kalırsa çok başarılılardı. Ansiklopedik ‘Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerelerde Bulunurlar?’ kitabındaki tasvirlerine ve özelliklerine uygun tasarlanmışlardı, benden onayı aldılar. Burnukların parlak şeyleri seviyor oluşları, Gizilgenlerin geleceğe dair görü yetilerinin olması, Okamilerin bulundukları ortamı doldurma konusundaki ilginç yetenekleri, Dalan Kötülük kozalarından harika iksir malzemesi olduğunu ve daha birçok bilgiyi filmde görmek mümkündü. Bu tür bilgileri bilip bir de üzerine filmde görünce insan gerçekten de mutlu oluyor doğrusu. Mesela çoğu izleyenin fikrine göre, yaramaz Burnuk’un parlak şeyler peşinden koşup aynı şekilde Newt’ın da onun peşinden koşması oldukça yavanmış. Bana kalırsa pek öyle değil, aksine oldukça eğlenceliydi de bu sahneler. Güldürüyor mu, güldürüyor. Eğlendiriyor mu, eğlendiriyor. Sıkıntı yok o zaman.

Keşke daha fazla zamanları olsaydı da daha fazla sihirli yaratık görebilseydik hatta, bana yaratıklar açısından süre yetersiz bile geldi bir bakıma. Tabii izleyince bir de buna siz karar verin, bakalım ne düşünüyorsunuz bu konuda. Sonuçta ismi FANTASTİK CANAVARLAR, Newt Scamander’ın öyküsüne atıf da olsa, yaratıklara illa ki bağlantısı olacaktı yani, kaçınılmaz bu.

1 2 3
Author

Geveze, aşırı heyecanlı, domates surat. Ailenizin mülayim, cep tipi ponçiği. Profesyonel inek. Özel gücü ise role play yazmak. @poncikbruiser

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.