3. Blood Diamond
Ama dedik, biz Blood Diamond konusunda Akademi’ye kızamıyoruz. Kızdığımız şey, tek bir ödülle hem Peter O’Toole, hem de Leonardo DiCaprio’ya ayıp etmiş olmaları. Blood Diamond, sadece DiCaprio’nun başarılı Zimbabwe aksanıyla bile akıllara yer edebilirdi, ki durum böyle olmadı. The Last King of Scotland kötü bir film değildi, Forest Whitaker da kesinlikle kötü bir performans sergilemiyordu. Ama Blood Diamond, bizce Leonardo DiCaprio’nun en sağlam performanslarından biriydi.
2. Gangs of New York
Daniel Day-Lewis’in karşısında ezilmemek kolay değil. Leonardo DiCaprio sadece bunu başardığı için bile Gangs of New York’ta geçer not alabilirdi. Ama bu rolün aday bile gösterilmemiş olduğunu anlayamama sebebimiz, gerçekten her seyredişimizde, DiCaprio’ya tekrar tekrar hayran oluşumuzdan kaynaklanıyor. O dönem Amerika’sının ruhu, farklı kanatlarıyla başrol oyuncularında can bulmuştu. Daniel Day-Lewis ve Liam Neeson bir yelpazenin iki farklı uçlarıydılar ve Leonardo ikisi arasında muazzam bir köprü oluşturdu. Yalan söylemek istemiyorum, şu an filmi tekrar izleyesim gelmiş bulunuyor.
1. The Aviator
Ah… İşte Akademi’nin Leo’ya yaptığı en büyük ayıp bu. Jamie Foxx Ray Charles performansıyla gözleri kamaştırmış olabilir, ama o sene daha kompleks, daha girift bir adam da taşındı beyaz perdeye: Howard Hughes. Amerika’nın dev adamı Hughes’un hikayesi, Scorsese’nin elinde inanılmaz bir öyküye dönüştü, o öykünün merkezinde de Leonardo DiCaprio vardı. Size Aviator’dan unutamadığımız onlarca sahne çıkartabiliriz, ama bize göre “Neden Leonardo DiCaprio Oscar alamadı?” sorusunu en çok sordurtacak sahne şuydu:
Yani hakikaten… Biri açıkayabilir mi, neden Leonardo DiCaprio Oscar alamadı?
3 Comments
Yahu biz adamdan (hatta adamlardan) daha cok umursuyoruz bunu. Aylardir 9gag sayfalarinda oscar alamayan unluler listesi gormekten biktim…
akademinin basit ama acımasız kuralları var. onlardan biri : yakışıklı ve genç bir aktörün oskar almasının tek yolu, kendini itin götüne sokmasından geçiyor. freud gibi yaklaşmak istemiyorum olaya ama tipik erkek izleyici ekranda parlak, yakışıklı, başarılı, kızların hasta olduğu birini görmek istemez. bu özellikte oyuncuların izleyicinin erkek egosunu kırmaması için ya eşcinsel birini oynaması lazım, ya da fiziksel görünüşlerini bozması lazım. leo djangoda denedi bunu biraz hemen takdirleri topladı. o yoldan gitmesi lazım eğer illa ödül istiyorsa. örnek: william hurt-kiss of the spider woman, matthew mcbilmemne- dallas buyers club. bunların dışında son 30 yılda en iyi erkek oyuncu oskarları ya yaşlılara ya da çirkin karizmalara gitmiş.
bu seneki ödül için tahmin yapıyorum (filmlerin hiçbirini izlemedim, sadece bu algoritmayı kullancam):
bradley cooper otomatik olarak eleniyor 🙁
komedyenler zaten algoritmada yer bulamayacak kadar önemsizler, steve carrol da gitti (yeterince yaşlanırsa şansını yeniden deneyebilir).
eddie kardeşimiz a.ı g.tü yeterince dağıtmış anladığım kadarıyla ama seyircide bahsettiğim etkiyi uyandırması için çok ünlü biri olması gerekirdi. kalas erkek izleyici kitlesi olarak tanımadığımız bir yakışıklı kendini paralarsa sadece takdir ederiz, fazlası olmaz. aday yaptık işte daha ne istiyor 🙂
geldik zurnanın zırt dediği yere. benedict abi kızlar çok sevse de hani ne biliyim bir leo bir brad pitt değil. pek kıskanma durumu yok yani. ama yine de kız mevzusunda rakip rakiptir. o rakip kendini eşcinsel yaptıysa takdir edilir, ödül verilir. gerçi geylik düzeyine de bağlı. izleyenler pek de bi topikliğini görmedik diyorlar, bilemedim şimdi ödülü versek mi.
ve … michael keaton ( dizilerin sonundaki ve…. yaşlı oyuncular gibi oldu). klasik yaşlı karizma ağabeyimiz. yaş iyice kemale ermiş olmuş 63. kendisinden bi zarar gelmez artık bize. sinemaya gittiğimiz kız arkadaşımız “aslında genç duruyo yakışıklı adam” dese bile içimiz rahat. biliyoruz ki o 63 yaşında ve asla 20lik bi çıtırı götüremeyecek. şimdi kendimizi filme verebiliriz. ha film de fena değilmiş verek bari ödülü.