Mel Gibson ilginç bir figür Hollywood’da. Bununla ilgili daha önce de yazıp çizmiştim. Genel hatlarıyla, Gibson öznelinde acayip bir durum var. Avustralya asıllı aktör, gerçekten de duyunca insanlıktan tiksineceğiniz denli iğrenç şeyler söylerken kayda alındı. Ve bu sözleri yüzünden de, ekseriyetle aşağıladığı insanlardan oluşan bir camiadan dışlandı. Ben hayatımda bundan doğal bir şey düşünemiyorum. Yarın öbür gün İstanbul’un ileri gelen fırıncılarından biri “Karadenizliler kadar leş bir millet yok” diye bağırırsa, ben ekseriyeti Karadeniz kökenli olan fırıncılar onu aforoz ederlerse ona da şaşırmam.
Ancak işte ortada bir “ikinci şans” meselesi de var. İnsanları ne kadar tutmalı kafeslerde? Ne kadar parmağımızı gösterip ayıplamalıyız? Bir düzelme emaresi göstereni takdir etmek, arzu ettiğimiz topluma yaklaştırmaz mı bizi? Yoksa gerçekten, ayıklayarak mı gitmeliyiz ileriye? Bunlar benim kafamda net cevabı olmayan sorular. Tek bildiğim şey, Mel Gibson’ın bir noktada, bütün bunların arasında, bir geri dönüş hikayesine başladığı. Ve baya öyle yarım ayakla değil. Kapıyı kırarak.
Gibson, çok takdir toplayan yönetmenlik deneyimleri Braveheart, Passion of the Christ ve Apocalypto’dan sonra, bir defa daha geçti kamera arkasına. Bu seferki filmi Hacksaw Ridge. Film, Desmond T Doss adında, vicdani retçi bir askeri konu alıyor. Kendisi İkinci Dünya Savaşı’nda mecburi göreve çağrılınca, gidiyor, ancak sıhhiye olarak hizmet veriyor. Okinawa savaşında, pusuya düşürülen bir bölüğü kurtarmasıyla meşhur. Tek bir kurşun sıkmadan. Doss, 75’e yakın kişiyi kurtarıyor o gün.
İşte bu hikayeyi anlatacak olan filmde, başrolü Andrew Garfield oynayacak, Vince Vaughn, Hugo Weaving, Teresa Palmer ve Luke Bracey de filmin diğer yıldızları. Peki bizim gündemimize bunu taşıyan ne? Filmin Venedik Film Festivali’nde gala yapmış olması, ve bu galanın ardından 10 dakikalık bir ayakta alkış alması. Venedik Film Festivali’nde ayakta alkış almak, o kadar kolay bir şey değildir. Üstelik bir yandan da eleştirmenler övgü bombardımanına tutuyorsa sizi. Şimdilik Hacksaw Ridge, baya emin adımlarla ilerliyor gibi gözüküyor. Gibson’ın geri dönüşü de öyle. Siz ne diyorsunuz?