Aldous Huxley’nin mühür distopya kurgu romanı Cesur Yeni Dünya’yı okuduysanız, orada İngiliz yazarın Ford‘a atfettiği sembolik önemi biliyorsunuzdur. Huxley, dünyasını evren içerisinde “Ford’dan önce” ve “Ford’dan sonra” olarak ikiye bölmektedir. Neticede gelinen, üretimin insanı kendisinden ve doğadan yabancılaştırıldığı dünya Ford’dan sonraki dünyadır. Bu önemi atfettiren şey elbette arabanın icadı falan değildir. Ford böyle bir viraj kabul edilir Huxley –ve pek çok başka tarihçi– tarafından; çünkü seri üretimi kusursuzlaştırmak genelde kendisine atfedilir. Onun “assembly line“‘ında, Ford Model T arabalar 93 dakikada üretilmektedir. Bu kadar hızlı ve yüksek volümde üretim fiyatı düşürür. Kar marjları artar. Sanayi büyür. Burjuvazi şişmanlar. Dünya değişir.
Tarihin genel olarak kırılma anlarını ölçeceksek, yirminci yüzyıla ait en önemli kırılma noktasının bu olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bu bakımdan, bugün yaşanan şey fiziksel olarak değil, ancak sembolik olarak çok önemli. Ford’un 93 dakikada ürettiği Model T’ler Ford gibi düşünen insanları, yani burjuva sanayiciyi nasıl ki muktedir sınıf –evet bebeğim, sert politika konuşuyoruz– hâline getirdiyse, Endüstriyel Devrim’in başladığı işi bitirdiyse; bugün olan da, bizim belki hislerimizle konuşmamızdır belki biraz ama, başka bir dönüşümü sembolize ediyor gibi hissediyoruz.
Tesla Motors, pazar değeri olarak Ford Motors’u geçti geçen gün. Ford’un piyasa değeri 45.1 milyar dolar. Tesla’nınki 47.8 milyar dolar. Üstelik bunu daha kıymetli yapan şey, sert satışla ilgisi olmaması. Ford’un sattığı araç sayısı Tesla’nınkinden aşağı yukarı 80 kat daha fazla. Ama mesele satış değil. Piyasa değeri mevcut gelir / gider dengeleri, gayrımenkuller ve üretim kapasitesi kadar; gelecek vaadi üzerinden de ölçülüyor. Ve şu an, serbest piyasa, Tesla’yı Ford’dan daha değerli buluyor.
Bilmeyenler için, Tesla, elektrikli araba üreten bir firma. Kurucusu, PayPal’ı çılgın paralara eBay’e sattıktan sonra kendini dünyayı kurtarmaya adayan Elon Musk. Musk çocukken bullylenmiş bir adam. Güney Afrika’da büyümüş. Sanayici baba parasıyla değil, tutkusuyla ve aklıyla bir yerlere gelmiş. Küçükken Commodore 64’ünü parçalayıp içini açarken muhtemelen gösterdiği tutku, bugün SpaceX’in ilk tekrar kullanılabilen roket kalkışını anlatırken hâlâ hissediliyor. Ve onun girişimi, bugün değişimleri genelde en son yakalayıp, bu şekilde bir anlamda onları tasdikleme görevini üstlenen serbest pazar tarafından; o serbest pazarı doğuran firmadan daha yüksek bir pahada değerlendiriliyor.
Yani özetle, geek‘lerin yaptığı çağa hoş geldiniz.
Ve bu devrimi sembolize eden anın, sanayici akranı tarafından sömürülen Nikola Tesla‘nın adıyla anılıyor olması da, Elon Musk’ın bir başka güzelliği değil mi gerçekten?