Yazar: D*** S***

Kilyos’un acımasız  sıcaklarında bir sinek, bilinmez yuvasını terk edip şair bıyıklı genç bir oğlanın burnuna kondu. Gözleri ve kestiği kızların kalçaları arasına giren bu sinek, genç Ülkü Tamer’in bir şiir icat etmesini sağladı. O şiirde şöyle dedi genç Ülkü Tamer:

Tanrı bin birinci gece şiiri yarattı,
Bin ikinci gece Cemal’i,
Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı,
Başa döndü sonra,
Kadını yeniden yarattı.

Ülkü Tamer yıllar sonra bilgisayar ekranımdan bana dedi ki:

Şiir, maddenin ve ruhun ve durumların ve şöbiyetin tadının ve tazmanya canavarının ve sevginin bana hissettirdiklerinin yeniden  ve yeniden keşfidir. Her okuduğunda yeniden keşfetmektir anlatılanı.

Tanrı şiirde kadını yeniden keşfetti. Kadının ona hissettirdiklerini yeniden keşfetti.

İşte bu giriş cümleleri şiirin bana tam olarak hissettirdiklerini anlatır. Şiiri bu yüzden severim. Şiire olan sevdamın -söylediklerimi henüz açmadan önce- en yalın izahati budur.

Güzel bir şiiri okumanın ağızda bıraktığı tada anlam denir. Anlamak yaşarken devamlılık göstererek yapabildiğimiz bir şey değildir. Her anın anlamını çıkarıp işleyemeyiz. O kadar iyi gözlemlemek yorar bizi. Çok fazla anı anlayan kondisyonlu kişiye de şair deriz. O bir anın neler hissettirdiğini en iyi anlayandır ve en iyi işleyen de odur.

Dino

Beş yaşındaydım ben. Anneanneme ağladım. Canım karpuz istemişti. Anneannem karpuz kesti, sonra anneanne kokulu eski eteklerinden birini karpuz damlamasın diye üzerime serdi. Anneanne kokusu sinmiş örtü hoşuma gitmedi. Ama anneannem anlamasın diye yine de bütün karpuz dilimini yedim. İşte bu anıyı anlamak, bu anının hissettirdiği şeyi ifade etmektir şiir sanatı.

Şair daha sizi tanımadan zamandan bir anınızı alır, o ana otopsi yapar, en derinlerdeki hissi bulup çıkarır ve yazar. Şair şiiri yaratır. Şair ilahlaşır. Siz anlarsınız. Şair insanlık tarihi boyunca başımıza gelmiş en güzel ilah olmalıdır öyleyse. Bize hiçbir ilahın veremediği şeyi, yani “kaosu anlayabilmeyi, yani yaşamı anlayabilmeyi” lütfeder. Çünkü şair yıllar önceki o anıyı size hiç bilmeden anlatmaktadır. Anlarsınız neler hissettiğinizi.

Bir şair saat 15-18 arası için ”çocukların yorulma saati” der, siz öğleden sonra ne demekmiş anlarsınız. Bir şair ”bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak” derse de anlarsınız içinde bulunduğunuz koşturmacayı. Şiire sevdam budur işte. Bana yaşamda hissettiğim fakat çoğu zaman farkında olmadığım o küçük tatları tattırır. O küçük zamandan kesitleri keşfetmemi sağlar. İlk gördüğüm çıplak kadın fotoğrafı Atilla İlhan‘ın bana hissettirdikleriyle birebir uyuşur mesela. Garibanlığı Ahmed Arif‘ten, kolektivizmi Nazım‘dan hissederim.

Başından beri severim şiiri. En başından beri. Daha ben bile yoktum hatta. Bebek Ülkü Tamer doğduğu sıralarda, ondan fersah fersah uzakta, bir gezegen vardı. Adını bilmem. Bir daha asla gitmedim tekrar. Moleküllerim oradaydı fakat. Farklı dizilmişlerdi. Belki yeşildiler, belki yine ten rengi. Orada başka biriydim. Yine karbondum ama başkaydım, başkaydım işte. Ve şiirle tanıştım. Belki moleküllerimin hafızasını biraz daha zorlasak evrenin başına kadar yürür tanışıklığımız. Öyle güçlüdür temelden. Öyle yorulmaz bir sevdadır bu.

golden wheat field and sunny day

Beynim benim tardis gibidir. Sizi bilmem, benim bir tane beynim oldu. Tardis gibiydi, içi dışından büyüktü. Dışı çok bilimsel, kıvrımları var üstelik bir de elektrokimyasal. İçi bunların ne demek olduğunu bile bilmez. İçi göz alabildiğine uzanan bir ovadır çünkü. İçinde uçan inekler krem peyniri yerler. İçinde hissederim. İçinde çocuklarım doğar. Dışarıda onlara sanat derler. İçinde, dışarıda olmayan şeylere sahip olurum. İmgeler gibi. İmgeler şiirle dolar. İmgeler şiirle doğurulur. Ama dışarıda kanun kaçağıdır şiir.

Şiir vefasızdır. Şiir istenmez. Şiir karnımı acıktırır. Şiir dışarıyla olan iletişimimi keser. Şiir kokmak dış dünyada beni her gün öldürür. İleride daha çok öleceğim elbet. Vergi isteyecekler benden, şiir olmaz başka bir şey ver diyecekler. Ve fakat belki de ben yine şiir vereceğim dışarıya. Dışarıda belki melankolik, yalnız, hisli, çulsuz ve bol hikayeli bir adam olacağım. Dışarıda sersefil olacağım. İçeride ise krem peyniri yiyeceğim. Beynimin içinde, olmak istediğim adam olacağım. Ve bu olmak istediğim adam şiirle beslenecek. Anlamların ne anlama geldiklerini keşfedecek. Bir şiir sonrasında kadını, şöbiyeti ve bir takım durumları yeniden tekrar fark edecek. Şiir her zaman orada olacak yani.

Hayatımın limitini alırsam bir gün, şiir çıkacak hep sonuç. Beni aynı anda hem kocaman bir sıfır hem de artı sonsuz kılmak için.

Author

Geekyapar okurları Yazı Çağrısı altında toplaşıyor, belirlenen konularda kalem coşturuyor. Sen de parçası olmak istiyorsan, duyuruları takip et!

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.