Baştan bir şeyi söyleyelim: biz bugün soluksuz Zootropolis öveceğiz. Bunu bir yerden para aldığımız, bir sponsorluğumuz olduğu için değil. Filmi seyrettiğimiz, kalbimizin çok özel bir yerine dokunduğunu hissettiğimiz ve samimiyetle herkesin de bu tecrübeyi yaşamasını istediğimiz için yapacağız. Film zaten iyi, çok iyi. Ama sadece çok iyi olmasıyla alakalı bir şey değil bu. Bu film bir şeyler söylüyor. Çok güler yüzle, çok önemli şeyler söylüyor. Ve bizce herkes duymalı dediği şeyleri.
İşe de bir playlist’le başladık. Daha önce belirli bir iş üzerine bir playlist oluşturduğumuzda, bu genelde o işin bünyesinde çalan şarkılardan ibaret olurdu. Zootropolis’in geniş bir soundtrack arşivi yok. Biz de o yüzden, hissiyat ikamesi şarkılar bulmaya çalıştık. Filmin üç temel mesajı üzerinde durmaya çalıştık: Bullylenme, ayrımcılık ve önyargı. Bu üç tema üzerine yazılmış çok şarkı vardı elbette. Ama biz ek bir kriter daha ekledik: Pozitiflik.
Ayrımcılığa ve ezilmeye, yani zalimliğe aslında, zulümle cevap vermek kolay olan şey. Zootropolis çok ısrarla, kendisi de pozitif bir film olarak bunun aksi bir duruş sergiliyor. Biz de seçtiğimiz şarkılarda haksızlığa karşı –haklı ya da haksız– bir öfke geliştiren şarkıları değil, herkesi ortak bir anlayışa çağıran; veyahut da şahsi olarak bu konuya moral bozmama, umut verme üzerine kurulu şarkıları tercih ettik.
Sonuçta karşımıza baya eklektik bir playlist çıktı. Ekseriyetini pop ve dans şarkıları oluşturuyor. Born this Way gibi daha bu meramını LGBTİ konularında dillendiren bir şarkı da var, Who’s Laughing Now gibi daha şahsi bullying tecrübesi üzerine yazılmış bir şarkı da var, Raise Your Glass ve All Star gibi daha özgüven kazanma üzerine şarkılar da var. Bir de filmde Shakira’nın seslendirdiği Gazelle karakterinin evren içi hit şarkısı Try Everything‘i de attık listeye. Şöyle bir şey çıkıverdi. Buyurun.