Merhabalar, İskandinav mitolojisi sevdalıları dostlarım! Hellblade 2 fragmanında duyduğumdan beri müziklerini büyük bir aşkla takip ettiğim, İskandinav mitlerinden büyük ölçüde ilham alan bir grubun yazısıyla geldim bugün size. Konsept albümlerden bahsedip duruyorum, “konsept grup”lardan ise pek bahsetmiyorum. Bugün bahsedeceğim grubun albümleri için konsept demek grubun genel estetiğine ve aslında hedeflediği amaçlara aykırı olabilir diye düşünüyorum zira bu grup İskandinav mitleri üzerine bir albüm çıkartmaktan ziyade kendi atalarını onurlandırmak istiyor, grubun bütün olayı da bunun üzerine aslında. O yüzden belki de konsept grup demek daha doğru olabilir, bilemedim. Peki nedir bu grup? Belki bazılarınız Hellblade dediğim anda çakmıştır fakat izninizle ben mızrağımı havaya kaldırarak haykıracağım ismini: Heilung!

Heilung, “healing” yani “iyileşme” anlamına gelen bir sözcük. Grubun adı; grubun tarzı ve hedefleri hakkında bir mesaj veriyor aslında. Heilung üyeleri, dinleyicilerin “bu büyülü müzik yolculuğu sonucunda rahatlamış ve iyileşmiş bir hale gelmesini” istiyor. Dedim ya, var oluşuyla bir duruş belirtiyor aslında Heilung. Grubun kendisi, bir konsepti ilerletiyor. Konsept albüm yapmıyorlar, var oluyorlar.

Heilung’un müziği, iyileştirme hedefi güdüyor. Onların sözleriyle: “Müziği modern politik veya dini noktalara taşımak tamamen anlamsızdır zira Heilung, dinleyicilerini Hristiyanlık ve Hristiyanlığın politik tohumlarının kendini Kuzey Avrupa zihniyetine işlediği zamanlardan öncesi ile birleştirmeyi hedefler.” Yani diyor ki, biz politik veya dini bir iş yapmıyoruz, biz yalnızca atalarımızı anlatıyoruz. Hristiyanlıktan önceki Kuzey Avrupa’yı anlatıyor, onları yaşıyoruz. Bir başka röportajda da dinleyicileri betondan, camdan, sosyal medyanın kirliliğinden uzaklaştırmak amaçlı bir müzik yaptıklarını, insanları en doğal ve huzurlu hallerine geri götürmeye çalıştıklarını söylemişler. Müziklerini dinlerseniz bunu hissedeceksiniz, ben de birazdan önerilerle geleceğim zaten sizlere.

Bu grup, yaptıkları müzik itibariyle şurada bahsettiğim Amon Amarth’tan veya kulağımıza biraz daha folk gibi gelen Wardruna gibi gruplardan birçok noktada ayrılıyor aslında. Bunun temel sebebi de Heilung’un deneysel bir müzik yapıyor olması. Çok ilginç enstrümanlar kullanıyorlar. Bu enstrümanlar garip dediysem gerçekten garip, yani insan kemiklerinden tutun Viking zamanlarından kalma gümüş bir kaseye, insan kanıyla boyanmış at derisinden yapılma davuldan tutun tapınaklardaki antik eşyalara kadar her şeyi çalıyorlar. Bir keresinde Godspeed You! Black Emperor dinlerken şunu söylemiştim: “Şişeye mikrofon koyup ormana fırlatmışlar!”. Çok benzeri Heilung için de geçerli. Ellerine geçene vurmuşlar, ses çıkmış.

Çok konuştuk, geçelim Heilung’un şarkılarına. Anlatması yetmez, dinlemek de lazım, haksız mıyım? İşte bu konuda size ilk önerim In Maidjan olacak. Hellblade 2’nin fragmanında gördüğüm şarkı bu işte. Beni öylesine büyüledi ki bu şarkı, uzunca bir süre etkisinden çıkamadım. Heilung’un sözlerinin büyük bir çoğunluğu üzerlerine rün işlenmiş taşlardan, mızrak uçlarından, kolyelerden ve bunun gibi tarihi kalıntılardan geliyor. Dolayısıyla şarkılar derli toplu bir hikâyeyi anlatmaktan çok, bir “chant” edasıyla söyleniyor. In Maidjan da bundan farklı değil.

Şarkı, Tyr’e bir çağrı ile başlıyor: “Harigasti Teiwa!” Tüyleri diken diken eden bu haykırış aslında “Gel, misafir Tyr!” şeklinde bir cümleye çevrilebiliyor. Şiirde de çok görürüz bunu, “invocation” denir. Bir tanrıyı çağırış, onu bazen şairin kendi vücudunda bazen de ruhunda misafir etmekten bahsederiz. Sonrasında da “Ek Erilaz Owlthuthewaz Niwaremariz Saawilagar Hateka Harja” gibi bir söz var, bu da “Ben, Rün ustası, Odin’in hizmetkarı, Güneş’in bir tanesini çağırıyorum, ordumuza yardım etmesi için” gibi bir anlama geliyor. Bu söz, ikinci veya dördüncü yüzyıllar arasından olduğu tahmin edilen bir kemik parçasının üzerinde kazılı olan rünlerden geliyor aslında: 1840 yılında İsveç’te bulunan bu Lindholm Amulet’in üzerinde “ekerilazsa[w]ilagazhateka” yazıyor. Göndermeyi gördünüz mü?

In Maidjan’ın sonrası ise Elder Futhark denen rünik alfabeden rastgele kelimeler. Yani oldu da Rünik alfabeyi ezberlemek istiyorsunuz, buyurun, on dakika boyunca bir Viking gibi tekrarlayıp duruyoruz.

Bir diğer önerim de sırasıyla Krisgaldr ve Hakkerskaldyr olacak. “Kris” tek başına “savaş”, “galdr” ise tek başına “sihir” gibi bir anlam taşıyor. Birlikte olduğunda “Savaş büyüsü,” gibi bir anlama geliyor. Dikkat dikkat, evde günlerce “Hu war opkam har a hit lot!” diye dolaşabilirsiniz, ben uyarımı yapayım. Bu nakarat da Eggja Stone adı verilen, yedinci yüzyıldan kalma bir runik yazıdan geliyor. 1985’te yapılan bir okumaya göre Eggja Stone üzerinde yazan rünlerden bazıları şöyle: “Huwaʀ ob kam harie a hit lat”. Kaptan Amerika gibi parmağımızla işaret edip bu göndermeyi anladığımızı söyleyebiliriz artık! Yine aynı şarkıda İngilizce bir kısım var, orada da “Sen yalnızca kılıcın dilinden anlarsın,” dediğinde sanırım şarkı artık derdini bize yeterince anlatmış oluyor.

Hakkerskaldyr’in sözleri, Krisgaldr ile aynı. Aynı şarkının farklı bir melodi üzerine yazılmış hali aslında. İki şarkıyı art arda dinlerseniz aralarındaki ton değişimini fark edebilir, heyecanlı bir şekilde zıplamaya başlayabilirsiniz. Krisgaldr, savaşmak zorunda kalan insanlar hakkındaydı- Savaşmaya hevesle giden insanlar hakkında değil. Hakkerskaldyr ise aynı sözleri alıp savaş enerjisiyle yanıp tutuşan insanlara uyarlıyor. Bu defa savaşmaya gidiyoruz, yoldayız, elimizde kılıçlar, damarlarımızda adrenalin!

Antik koruma büyülerinin sözleriyle bezenmiş Othan şarkısında, bütün Nordik yakarışlarda olduğu gibi bir kez daha Odin’e atıfta bulunuyoruz. Şarkıda geçen büyüler, eski halklardan kalma altın objelerin üzerindeki rün işlemelerinden geliyor günümüze. Othan’ın ilk bölümü tamamen koruma büyüsü olduğu düşünülen sözcüklerden oluşuyor. Bu sözcüklerin anlamları ise hala tartışılıyor, kesin bir bilgi yok yani. İkinci kısımda ise Odin’in ismi “havlarmışçasına” tekrar ve tekrar söyleniyor zira savaşçı İskandinavlar kendilerini bir kurt sürüsü gibi görürlermiş, hissettiklerini karşı tarafa geçirebilmek için de bu şekilde şarkılar söylenirmiş.

Büyü müyü diyorum, nereden geldi bu büyü mevzusu? Runik yazılar, Odin’den gelmiştir dostlar. Dolayısıyla insanlar bu rünleri tekrarlayarak kendilerini Odin’in koruması altına aldıklarına inanırlarmış, bu yüzden kolyelerde, zincirlerde, paralarda ve daha birçok şeyin üzerinde runik yazılarla karşılaşıyoruz. Rünlerin kendilerinin büyülü olduğuna inanıyorlar yani. Sonuçta, Nornlar’dan gelip Odin sayesinde insanlığın da öğrenebildiği bir yazıdan bahsediyoruz, büyülü olduğuna inanmasınlar da ne yapsınlar! Çok uzun uzadıyla anlatmayayın, rünlerin hikâyesi için de sizi şuraya alayım. Oy oy, nerelere geldik!

Heilung’un bütün şarkılarını komple size öneriyorum aslında ama ilk etapta kısa bir başlangıç listesi oluşturmak istedim, devamını da kendiniz keşfedin bakalım. Ben çekiliyorum artık. Eee, ikna edebildim mi sizi Heilung dinlemeye? Yoksa bu yolculuğa daha yazının başında benimle beraber çıkmaya ikna olmuş muydunuz zaten? Ya da siz Heilung’u zaten seviyordunuz da yazısını görünce uçarak geldiniz mi? Yorumlara bekliyorum!

Author

Batı Edebiyatları okur, kedi sever. Bir de buralarda yazıp çizer. @mightbeyagmur

1 Comment

  1. petestandingalone Reply

    Heilung hakkında böyle harika bi yazı görmek hoşuma gitti emeğine sağlık. Bir yıldır yakından takip ettiğim bir grup umarım bir gün canlı izlerim..

petestandingalone için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.