Eğer Sherlock’u daha önce izlememişseniz, işi gücü bırakın, oturun izleyin. Benim gelmiş geçmiş en güzel dizi listemde ilk beştedir, belki de en güzelidir. Hayır son yılların değil, gelmiş geçmiş diyorum dikkat ettiyseniz. Neden mi? Başrollerinde Benedict Cumberbatch ve Martin Freeman var bir kere ve bu ikisinin dinamiği diziye apayrı bir hava veriyor, onu bir kenara koy. Yardımcı roller de en az bu ikili kadar başarılı, zaten İngiliz aktörlerin Amerika’lı meslektaşlarından bir tık iyi performans verdiği aşikar ve bu dizi de istisna değil.

Dizinin her bölümü 1,5 saat sürüyor, dolayısıyla hikayesini anlatırken aceleyle geçiştirme, detayları atlama gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil, ne anlatmak istiyorsa sakin sakin anlatabiliyor. Dizinin her sezonu üç bölüm, yani 24 bölümü dolduracağım diye konuyu evirip çevirip uzatmak, gereksiz detaylarla vakit kaybettirme gibi bir durum da söz konusu değil. Ama her şeyden daha başarılı yaptıkları olay, ellerindeki karakteri günümüze tam layığıyla uyarlamak.

Sherlock

Sherlock’u Arthur Conan Doyle’un romanlarıyla tanımış biri olarak kendisini hiç sevmem, hatta gıcık olurum. Adamın bir saç teli görüp olayı çözecek kadar zeki olmasını geçtim, daha baştan çözdüğü olayı sırf kendi eğlencesi için ve bir de herkese artistik yapacak diye uzattıkça uzatmasına gıcığım. Yahu çözdün, polise söyle yakalasınlar suçluyu. Neyse. Ama dizideki versiyonu bu gıcık olduğum şeyleri o kadar güzel bir şekilde mantık tabanına oturtmuş ki, takdir etmemek elde değil.

Zekasını Sheldon’vari uçlarda bir dahilikle anlatmaları, aynı şekilde ukalalığını da sosyal zaaflarıyla açıklamaları haliyle karakterin antipatikliğini bu şekilde anlamlı hale getirmeleri başarı değil de nedir? Watson’la olan bağını da Watson’ın psikolojik sakatlığına bağlamaları, ayrıca bu karakteri de eski ordu doktoru olarak çok daha sağlam hale getirmeleriyle dizi kitaplardan çok daha sağlan bir ikili yakalamış durumda. Bu tip akıl dolu hareketleri Moriarty, Irene Adler, Mary gibi diğer önemli karakterlere de uygulayınca tadından yenmez bir dizi ortaya çıkmış.

maxresdefault

Ama her şey güllük güllistanlık değil. Dizi uzun olduğu için, dizi gibi değil de film gibi izlemek gerekiyor mesela. Sehrlock’un zekası kompleks yapıyor benim gibi egosu büyük bünyelerde. Onun dışında ne büyük eksisi ise zaten bölüm sayısı az olan dizinin her bir sezonu için yıllarca beklemek durumunda olmamız. Dördüncü sezonun çekimleri 2016’da başlayacak, düşünün yani.

Bu arada BBC, ağzımıza bir parmak bal çalmak için Ocak 2016’da 90 dakikalık bir özel bölüm yayınlayacak. Bu sefer karakterlerimizi kitaptaki halleriyle, 16. yüzyıl Viktorian döneminde yine bir olaylar çözerken göreceğiz. Geçtiğimiz günlerde bu özel bölümün bir fragmanı yayınlandı ve yine Ocak ayına daha çok uzun zaman olduğunu farketmemizi sağladı. Teşekkürler Sherlock, insanın sabrının sınırlarını bize öğrettiğin için.

Author

A Man Who Walks Alone... @tutkutuzlu

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.