Higgs’in adını önemsemediğim arkadaşı ile Nobel aldığını duyunca içim bir hoş oldu. Bunca zaman desteklediğim, “o bozon senin Bozon’un gardaş” diye diye motive ettiğim, ne zaman partiküllerimi hissetsem arayıp gaza getirdiğim Higgs biraderim, sonunda Nobel’i de kaptı, kızları da!
Tabi, şimdi Higgs’in olayı ne ya? kıvamında sorular bürümcüklerimizin arasında dolaşıyor. Kısaca anlatayım: Karlarla kaplı bir dağ yamacı düşünün, oradan ski yaparak da geçebilirsiniz, hafif botlarınızla da, üç ton çeken kar botlarınızla da… Ya da bu “karlar düşer, düşer, düşer, ağlarım” ortamına hiç bulaşmadan üstünden telesiyejle de akabilirsiniz. E, sorarım size, bu yaptıklarınızın ağırlığı aynı olabilir mi? Kayan adamın havasına telesiyejdeki dallama erişebilir mi? Erişemez… İşte Higgs Bozonu da partiküllerin ağırlıklarını hesaplarken hiçbir detayı atlamıyor.
Olay bu kanziler! Sonuç itibariyle partikülün ne demek olduğunu bilmesem de bilime gönlünü vermiş, saçını dökmüş biricik abimiz Higgs’in ödül paralarını Kadıköy meyhanelerinde çatır çatır yemeye hazırım. Ufo’ları hazırla Bülent Abi, biz geliyoruz!
Ne zaman böyle mutlu haberler alsam, aklıma Matrix’i ilk izlediğim o habis gün gelir. Böyle fikirler üreten koca çılgınlarla yaşadığım gezegeni düşünür, bir sigara yakarım.
Belediye otobüsü şoförleri durmaları gereken durakta durmadıklarında peşlerinden koşmanızı ve koşmadığınızda da hakaretlerini dinlemenizi beklerler. İndiğiniz durakta aceleyle plakalarını alırsınız. Sonra bir boşluk… E, kimi arıyoruz acaba? İşte, Matrix tüm insanca durumlarda arayacağınız hiçbir yerin olmayışı demektir. 34 TN 2256 abime de selamlar.
Gideyim de hayvan hakları için biraz meleyeyim.