Ellerimiz titriyor, benzimiz soluk ve dizlerimiz de tutmuyor işin kötüsü. Oysa birkaç dakika önce adrenalin dolu damarlarla kilometrelerce koşmuştuk. Tehdit ortadan kaybolmuş değil ancak bizi pompalayan o güç yok şimdi. Korku böyle bir şey. Bize kadim çağlardan emanet duygu, biraz düzenbaz. Hem ölüm kalım savaşında yardımcımız hem de bizi neredeyse ölümün kıyısına getiren bir dönekliği var. İnsanın bilişsel düzeyinde oluştuğunu söylüyor bilim insanları. Yani altı üstü bir düşünce. Aklınıza gelmese kendisini tanımazdınız bile. Ama iyi ki aklınızda çünkü bir zamanlar yaydığı tehlike sinyalleri kötü koca kurttan kaçmamızı, yüksek yerlerde temkinli olmamızı sağladı. Yalnız bir şeye daha yol açtı: Kolektif korkuya.

Topluluğun ya da halkın korkusu olarak da isimlendirebileceğim kavram, birlikte yaşamazsa deliren insan türünde organik şekilde büyümüş aslında. Yüzyıllar boyu hiçbir bilgimizin olmadığı doğada ürpertici olaylar yaşanmış ve üzerlerine kafa yorarken laf lafı açmış. Ortaklaştırılan korkular korunmak amaçlı bedene birtakım ritüeller yaptırmış sonra. Bunlardan bir tanesi ilginçtir ki korkuya biçim vererek ona saygıda kusur etmemek olmuş. Örneğin Yule festivaliyle de bağlantılı şekilde halk, öcülerini ete kana getirmek için kostümlere bürünmüş. Bunun tıpkı pagan tanrılara yapıldığı gibi, işimiz rast gitsin diye köprüyü geçene kadar ayıya dayı dememizle ilgisi olduğunu tahmin ediyorum. Sıradan halkın her türlü feodaliteyle başa çıkma şekli budur. Bir diğer tahminim ise korkuyu kontrolümüz altında yeniden yaşamanın hoşumuza gitmesi. Adrenalin yüklemesinden daha canlandırıcı bir şey var mı şu hayatta?

Fakat biz Noel’den bahsediyorduk, o halde Noel’in halk korkularından çıkıp gelen kabusvari yaratıklarını ele alacağımı söylemeliyim artık. Sonuçta şeker ve şakadan oluşan tarafımızı yansıttığımız kadar karanlıklarımızı temsil etme görevini de birilerine itelemeliydik.

Yule Delikanlıları – Jólasveinar

Peki şımarık ve oldukça huysuz Yule delikanlıları İzlanda gelenekleri hakkında bize neler söylemeli? Yün ve koyun derisinden köylü kıyafetleri giyen delikanlıları sözlü gelenekten derleyip toplayan Jon Arnason. Nisseler gibi tatlı huysuz değil, kökenlerinde trollerin olduğuna inanılan fesat ruhlar bunlar.

Yule delikanlıları on üç kardeştir. Noel’den önceki son on üç gecenin her birine birer tane düşerler. Pencerelere ayakkabı bırakan çocuklardan yıl boyu iyi davrananlara şeker, kötü davranışlarda bulunanlaraysa çürük patates verirler. Ancak bu anlatımla kötücül doğaları anlaşılmaz, onları tanımak için üstlerindeki modern sansürü biraz kazımamız gerekir.

Gryla ve kazanı

Bir mağarada aile hayatı süren kardeşlerin annesi acımasız bir trol olan Grýla’dır. Noel ruhundan nasibini almamış trol, yaramaz çocuklarla konuşup onlara doğru yolu göstermek yerine onları güveç yapıp yemeyi tercih ediyor. Kocası Leppalúði  ise vahşeti durdurmak şöyle dursun tembel bir yiyici sadece. Anlaşılan uslu davranmazsan seni öcülere veririm lafı dünyasal bir öğretiymiş ebeveynlik tarafında. Cani çiftin onları tamamlayan bir de Jólakötturinn adlı kedisi var ve o da Noel’e özel giyecek yeni bir giysi alamamış çocukların avcısı. Zavallı çocuklar hem tüketim baskısıyla hem canlarıyla cebelleşmek zorundalarmış. Önlerindeki örneklere bakınca Noel delikanlıları yine iyiymiş diyeceksiniz ama tabii her biri baş ağrıtan cinsten.

12 Aralık’ta gelen tahta bacaklı Stekkjastaur, içlerinde sinirimi en çok bozanı çünkü zavallı koyunları rahatsız edip sütlerini içiyor. Bu yüzden ismi koyun ağılı budalası. 13 Aralık’ta gelen Giljagaur’un isminin çevirisi sel yatağı ahmağı çünkü o da sel yataklarında saklanıp ahırdan süt kaçırma derdinde. Güdük olarak çağrılan aşırı kısa Stúfur ise üzerindeki artıkları yemek için tava çalmasıyla meşhur. Keşke gelip rica etse, mutfakta eksik tava arama çıldırtıcılığını anlayabilirim. Diğer birkaç kardeşte kaşık, tencere, çanak yalama kısmıyla ilgilendikten sonra 18 Aralık’ta gelen Hurðaskellir sinir harbini bir üst seviyeye taşıyarak kapıları çarpmayı kendine görev biliyor. Hem de uykunun en güzel yerinde.

21 Aralık tarihini kendine tahsis eden Gluggagægir ise hırsızlık amacıyla evi dikizlediği için pencere röntgencisi unvanını hak ediyor. Son olarak 24 Aralık’ta gelen  Kertasníkir affedilemez günahı işleyerek çocukların elinden şekerlerini çalıyor. Arada bahsetmeden geçtiklerim de dahil hepsi ayrı gıcık. Yule delikanlılarının ziyaretini on üç gün üst üste çekenlere sabırlar diliyorum. Merak ettiyseniz geri kalanların maharetlerini buradan öğrenebilirsiniz.

Nuuttipukki ve Joulupukki

İngiltere’nin pagan Noel babası Father Christmas’ın bir keçi sürdüğünden bahsetmiştim. Niyesini açıklama vakti geldi. Sahi yılbaşı ağaçlarına asılan figürlerden birinin keçi olduğunu fark etmiş miydiniz? Keçi şüphesiz kendine has bir hayvan ve bir kerameti var ki başına buyrukluğu tüm kültürlerde dillere pelesenk olmuş.

Thor, Şiirsel Edda’dan öğrendiğimiz üzere iki keçiye biniyor. Tanngrisnir ve Tanngnjóstr adlı keçiler, Zümrüdüanka gibi ölünce yeniden diriliyorlar. Tabii bir fayda üzerine: Thor ve arkadaşlarını beslemek ana gaye. Thor onlardan bir ziyafet çektikten sonra her zaman diriltip arabasını çekeceklerine güvenebilir. Etinden sütünden yararlanmak dedikleri bu olmalı. Kısmen ölümsüzlüğü çözmüş diyebileceğimiz keçi, İskandinav mitolojisinde önemli bir temsil gücüne ulaşmış böylece.

Nuuttipukki 

Pagan halklar Yule ve Noel öncesinde hasadın son samanını keçi şekli vermek için saklıyorlardı. Samandan keçiye Julbocken denirdi ve İsveç’te yılbaşı hazırlıklarını denetleyen bir ruh olarak kabul edilirdi. Ancak Finlandiya’da insanlar keçinin şeklini taklitten öteye giderek, direkt bağımsız ve hırgür çıkartan ruhunu örnek almayı seçmiş. Festival öncesi huş ağacı kabuğundan ve deriden maskeler takan erkekler, paltolara veya samanlara sarınarak evlerin etrafında dans edip huzursuzluk çıkartırlardı. Bazen ellerindeki kılıçlarla dolanıp eşyalara zarar da verirlerdi. Durdurulmaları için güveç ve bira taleplerini karşılamak gerekirdi. Yani vermek şöyle dursun, hediyeyi kendileri için isteyen zorbalardı diyebiliriz. Zamanla Nuuttupukki, isminin anlamı Noel keçisi olan Joulupukki’ye dönüştü. Noel Baba’ya daha yakın kibar bir versiyon ancak keçilerin heyecanını vermediği kesin.

Krampus

Keçi demişken Krampus’tan devam edelim. Noel Baba’nın kötücül ikizi dendiğinde akla gelecek ilk isim odur. Keçiyle iblisin karışımı antropomorfik bir figür olarak korkutucu titrini sonuna dek hak eder. İnsani özellikleri insan dışı varlıklara atfetmek olan antropomorfizm,  Krampus’un özelinde bedenimizin yapı bozumuna uğramasıyla oluşmuş. İki boynuzu, yerlere dek sarkan dili, kuyruğu ve toynaklı ayakları ile keçiden bozma bir insandır o. İskandinav mitolojisinde efsaneye göre yer altı tanrısı Hel’in oğludur. İsmi pençe anlamına gelen Almanca Krampen sözcüğünden türemiştir.

Mahareti aziz Nikolaos’ın yanında gezerken yaramaz çocukları huş ağacı sopasıyla tehdit etmek ve yetmezse sırtındaki çuvala atıp yemek için yer altına götürmek olan bu yaratık, anne babaların çocuklarını disiplin etme anlayışı konusunda beni ciddi ciddi endişelendiriyor. Günümüzde Krampus gecesi ilan edilen 5 Aralık’ta kostümlü yetişkinlerin koşması bir gelenek haline gelmiş. İblislerin aramıza karıştığı huşu dolu gecede bulunmak ister miydiniz?

Frau Perchta – Berchta

Krampus deliliğe alışan bünyemize yeterince korku yaratamamış olabilir. Merak etmeyin, daha kötüsü her zaman var. Demirden gagalı bir burun, paçavralar içinde bastonlu bir hanım, yaşlı göründüğüne bakmayın, eteğinin altında kanlı uzun bir bıçak taşıyor olabilir.

Frau Perchta İskandinav tanrıçası Frigg’e benziyor. Tıpkı onun gibi ev temizliği ve iplik eğirmeye takıntılı. Üstelik Hristiyanlık öncesinde Alp bölgesinde tapınılan büyük bir tanrıça olduğu ve Frau Holle ismiyle beyazlar içinde nazik bir kadın imgesine de büründüğü anlatılıyor. Ancak Frau Perchta versiyonu nezaketin çok uzağında. Hatta Odin gibi vahşi avı yönettiğine inanılan bir kadın o. Bununla birlikte kilisenin açtığı savaş onu zamanla iyice kötücülleştirmiş gibi duruyor.

1910’dan bir Frau Perchta

On ikinci geceye yani 6 Ocak’a dek kadınların iplerini eğirmiş olmasını bekliyor çünkü ona göre yeni yılda dokuma tezgahı aksamadan çalışmaya geçmeli. Eğer yeterince ip eğrilmezse yarım kalan iplikleri ateşe verdiğine dair hikayeler duydum. Üstüne üstlük ev dağınık ve onun için hazırlanmış bir kase ikramlık da yoksa onun da affı yok. Siz uyurken odanıza girip deştiği karnınızın içine taş ve saman doldurmak öfkesini ancak yatıştırıyormuş. Yani kadın dayanışması beklerken bu yaptıkları hiç hoş değil.

Père Fouettard

Père Fouettard Fransızca kırbaçlı yaşlı adam anlamına gelen bir isim desem temel birkaç noktayı kapacağınızdan eminim. Kökeni 1252 yılından kalma bir anlatıya dayanıyor. Temelde aziz Nikolaos’ın salamura olmaktan kurtardığı üç çocuğun hikayesinin kötü adam gözüyle işlenişi diyebilirim. Karısıyla birlikte hırsızlık yapmak için öldürdüğü üç çocuğun Noel Baba tarafından kurtarıldığını ve onu da ya tövbe ettiğinden ya da ceza olsun diye yanında dolaştırmaya başladığını öğreniriz hikayeden. İş bilir Noel Baba’nın yaramaz çocukları başından atmak için kullandığı bahanesi olmuş sanki. Cezanın eğitimde işe yaramadığı bilgisini nerelerden öğrendiğimizi anlıyorum artık.

Son derece Azrailimsi figürün etkisini arttıran 1552 tarihli başka bir anlatı da mevcut. Fransa’da Metz Kuşatması sırasında kral V. Charles’ın heykeli yakılarak şehirde sürüklenirken deri tabaklama derneği bir karakter yaratır. Deriler içinde zincirlere sarılı ve kırbaçlı adam, kralın yanan heykeli ve şehrin kurtuluşuyla özdeşleşir. Üstüne o sıralarda aziz Nikolaos’un ününün yayıldığı döneme denk gelindiği için Père Fouettard, kötü yardımcıların arasında haklı şöhretine kavuşur. Çocuklara kırbaç tehdidi ve kömür hediye ettiğini biliyoruz. Gerçi kömür şekerden daha yararlı bir hediye değil mi? Bu konuyu tartışmamız gerek Noel Baba.

Böylece tekinsiz trollerden, belaya bulaşmadan duramayan keçilerden, ne idüğü belirsiz antropomorfik figürden, titiz tanrıçadan ve yaramaz çocuklardan sıtkı sıyrılan amcadan söz ederek beş belalıyı tamamladım. Umarım kâbuslarınızdan uzak dururlar. Eklemek istedikleriniz varsa yorumlar sizindir. Dosya konusunun son yazısında bir miktar Yule esintili olabiliriz. Paganik ritüellere merakı olanlara duyurulur.

Author

Alternatif evreninde voleybolcu olamayan versiyon. Düşünce satıcısı, hikaye koleksiyoncusu. Ayrıca yanaklı birey. Bence dünyanın hayallere, hayallerin kelimelere ihtiyacı var.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.