Bu sabah video oyun dünyası yeni kum torbasına uyandı, dikkatli oyunseverler fark etmiştir. İnternet bir anda söz birliği etmişçesine, 21 Mart’ta Amerika’da, 23 Mart’ta ise Avrupa’da çıkacak olan Mass Effect: Andromeda‘nın yüz animasyonlarına gömmeye başladı. Genelde de kıyas noktası aşağı yukarı aynıydı. Koskoca EA’in desteğiyle geliştirilen Mass Effect’in yüz animasyonları kaka tablosu gibiyken, Polonyalı bağımsız bir geliştiriciden çıkan The Witcher 3’ün yüz animasyonları mükemmeldi. BioWare dönemi kapanmıştı. CD Projekt RED dönemi yaşasındı.

Bu hissiyatta ve bu videoda yanlış olan birkaç şey var.

Öncelikle, The Witcher 3: Wild Hunt‘a bağımsız, küçük oyun muamelesi yapmak çok komik. Polonya devlet erkanının ziyarete gelen ülke liderlerine “kültürümüzden armağan” diye sunduğu bir oyun serisinden bahsediyoruz. Bu serinin üçüncü oyunu, iki buçuk yıl gibi bir sürede 240’ı bizzat CD Projekt RED bünyesinde toplam 1500 kişilik bir küresel ekip tarafından geliştirildi. Ortada Golyat’a kafa tutan bir Davut durumu yok.

Onun da ötesinde, bunun bir önemi yok. Wild Hunt müthiş bir oyundu. Nefesleri kesti, pek çoklarına göre 2015’in tartışmasız en iyi oyunuydu. CD Projekt RED’in an itibariyle kredisi çok yüksek bir stüdyo olduğu su götürmez bir gerçek. Ancak bunlar BioWare’in veya Mass Effect serisinin kıymetinden götürmüyor. Elimizde sadece bir rol yapma oyunu üreticisi stüdyoya yetecek kadar sınırlı sayıda sevgi ve saygı yok. Sadece bir tanesini seçebileceğimiz ikili bir seçim değil bu.

Ama her şeyin ötesinde esas sıkıntı şu: Bu bir oyun. Bu bir film değil. Bu bir dizi değil. Bu bir animasyon projesi değil. Web serisi değil. Bilgisayar programı ise hiç değil. Bu bir oyun. İzlensin diye yapılmadı. Okunsun diye yapılmadı. Dinlensin diye yapılmadı. Kullanılsın diye de yapılmadı. Allah kahretsin ki düzgün çalışsın diye de yapılmadı. Bu oynanmak ve sadece oynanmak için yapıldı. Bütünlüklü bir şekilde, giriş sekansından finaline dek; yan görevleri ve karakterleriyle tümden bir oyuncu onu tecrübe etsin diye inşa edildi.

En nihayetinde o tecrübe tatsız olur, hayatımızdan bezdirir, gerçekten de yüz animasyonları bunun bir parçası olabilir mi? Olabilir elbette, neden olmasın? Ancak olursa da bu oynadıktan sonra olacak. Anlıyorum, yıllar içerisinde Let’s Play ve “oynanış fragmanları” tarafından döverek bu istikamete şekillendirildi kültür. Ama böyle olmayın. Bir oyun için mühim olan tek şey etkileşime gireme esnasında neler hissettirdiğidir. Geri kalan her şey teknikalite.

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.