Açın herhangi bir oyun sitesini. Olanağınız varsa 2004 senesine doğru yürüyün oradan. Grand Theft Auto: San Andreas‘ın çıktığı dönemleri bulun. Forumları karıştırın, yorumları okuyun. Bir noktada, sizi temin ediyorum, şuna benzer bir yorum göreceksiniz:
“Oyun çok güzel de, bu zenci ağzı çok irite ediyor beni ya!”
Biraz daha günümüze yaklaşın. İlla ki en iyi GTA karakterleri gibi bir liste göreceksiniz. 2004 civarından çok uzaklaşmadan, şu kelimeleri arayın. Emin olun bulacaksınız:
“CJ’i hiç sevmiyorum, çok kıldı bence…”
Bu iki tip yorum, San Andreas‘dan söz edince kaçınılmaz olarak karşınıza çıkan yorumlardandı bundan 10 yıl önce. Şimdi üzerinden yıllar geçti, mevzu yumuşadı. Artık böyle yorumlar bulmak mümkün değil belki ama, 10 yıl önce etraf tamamen bunlarla doluydu. Carl “CJ” Johnson GTA denli büyük bir seride ana karakterlik mefhumunu sırtlanabilmiş ilk siyahi karakterlerdendi. San Andreas‘ın sadece ana karakteri değil, konusu da siyahiydi. 1990’larda popüler kültürün altındaki bir oyukta kendine yer edinmiş siyahi kültürünü alıp, direkt bilgisayarlarımıza yerleştiriyordu. İster inanın, ister inanmayın, birçok kişi için o dönem sadece bu, oyundan soğumak için geçerli bir sebepti.
Size başlıktakine paralel olarak bir soru daha sormak istiyorum. Kafanızı yorun, arşivleri karıştırın biraz. Kaç tane siyahi başrol oyuncusu tanıyorsunuz filmleri tek başına götüren? Düşünün. Denzel Washington diyeceksiniz muhtemelen. Ve tabii ki Will Smith. Dahası geliyor mu aklınıza kolaylıkla? O zaman bir soru daha, kaç tane siyahi süper kahraman tanıyorsunuz? Luke Cage, Black Panther, Steel. Beyazların yanında hiç sayıda adamlar. O zaman oyunlara dönelim. CJ dışında kaç tane siyahi ana karakter sayabilirsiniz? Lee, değil mi? Assassin’s Creed: Liberation’dan Aveline. Yine GTA serisinden Franklin. Peki neden dünya popülasyonunun bu kadar fazlasını oluşturan bir ırk, iş popüler kültüre geldiğinde bu kadar az temsil ediliyor?
Çünkü ırkçılık, sadece “Ya zencilerle bir problemim yok ama…” meselesiyle bitmiyor. Oyunlar, interaktif bir sanat. Size başka bir karakterin yerine geçme vaadiyle ulaşıyor. Pek çok oyun için ana karakterin olabildiğince boş bir tuval olması bu yüzden önemlidir. Ana karakterler bu yüzden sessizleştirilir. Pek çok oyun bunu bir karakter yaratma ekranıyla çözer, bu yolu tercih etmeyenler de en büyük ortak paydaya oynarlar. Bu ortak payda ise beyaz bir erkektir. Çünkü kadınlar ve beyaz olmayan ırklar çepere itilmişlerdir, onların zaten ezilip ses çıkarmayacakları varsayılır. Siyahi bir kadın için beyaz bir erkeği oynamak problemse de, bu problemi ya kabulleneceği varsayılır, ya da yaşayıp yaşamayacağı komple umursanmaz.
Çünkü niye umursansın ki? Kararları beyaz erkeklerin neyden rahatsız olup neyden olmayacağına dayanarak veren “işadamları” niye bunu kaale alsın ki? Onların insan statüsünü almaları üzerinden henüz 80 sene bile geçmemişken, Afrika-Amerikalıların sesleri mi duyulacak yani şimdi?
Bunları belki de (hepiniz nezih insanlar olduğunuzdan) abarttığımı düşünüyorsunuz. Size oyun sitelerindeki yorumlara göz gezdirmenizi öneririm. Yapımcıların beyanlarını dinlemenizi. Biraz derine daldıkça, oyunlarının ana karakterleri beyaz veya erkek olmadığı için iptalin köşesinden dönen, bütçe bulamayan geliştirici röpörtajları bulacaksınız. Azıcık eşeleyince Walking Dead’e Lee ve Clementine yüzünden kızan adamlarla karşılaşacaksınız. Her şeyin en tepesinde de bu kararı alan adamları bulacaksınız. CEO’lar, CFO’lar, şıkı şıkı giyinmiş havalı adamlar. Hepsi de beyaz. Hepsi de sapına kadar erkek. Hepsi de silme moron.
Rockstar Games, sadece GTA’nın muazzam detaycılığı ve inanılmaz oynanışı yüzünden gelmiş geçmiş en önemli oyun firmalarından biri değil. Aynı zamanda 2004 senesinde, böyle yorumların havada uçuştuğu bir kitleye etiyle, sütüyle siyahi kültürünü temel alan bir eser sunduğu için paha biçilemez. Almanya’nın en popüler oyun serisinin Türk bir ana karakter yapıp, tüm mevzuyu Kreuzberg‘de geçirttiğini düşünün. Türkiye’de bir oyun yapalım ve ana mekan Diyarbakır, ana karakter bir Kürt olsun. Yargı koymasın ama o oyun. Fikir belirtmesin. Sadece perspektifi iktidardaki ırktan alıp, çeperdekine çevirsin. Kolay yapılacak bir şey gibi duruyor mu?
Ama San Andreas bunu yaptı ve San Andreas sattı. Çok sattı hem de. PC’de, Xbox’da, PS2’de sattı. Acımadı. Buna bakan her aklı selim insanın, “demek ki siyahi ana karakterler öcü değil” diye düşünmesi lazımken, o şıkı şıkı CEO’lar aynı kanaati paylaşmadı. Onlar empirik değil, rasyonel çalışıyorlar çünkü. Eldeki veriyi öğütüp, 2+2‘yi yan yana koymak yerine, sonuca kendi varsayımlarıyla ulaşmaya çalışıyorlar. Kendi varsayımları, etraflarına bakıyor, bütün başarılı pozisyonlarda beyaz erkekleri görüyor ve ortak payda olarak onu belirliyor, onu düşünüyor.
Geliştiriciler tarafında durumun böyle olmadığına eminim. Her dağıtımcı da bu şekilde çalışmıyor. Ubisoft, muhtemelen bu konunun şanlı bir istisnası olarak karşımızda duruyor örneğin. Rockstar da San Andreas’tan beri elini korkak alıştırmıyor. Ama bu kurumsal ırkçılık endüstrinin çoğunda yerleşik bir şekilde duruyor. Yeni CJ’leri bekliyor hevesle. Yeni Lee’ler, Aveline’ler. Hiçbir şey değilse, yeni Lambert’lar, Jacob’lar, Alyx’ler, Foley’ler. Nathan Drake’lere müsaadenizle bir mola verelim artık en sevdiğimiz hobimizde.