4. Hateful Eight
Bu filmi övmek için tek şeyi işaret ederim: Sahne kullanımı! Tarantino bir kulübeye öyle bir karakter kazandırmış ki muhtemelen oyuncular rollerine bir kez girdikten sonra devam etmekte hiç zorlanmamışlardır. Filmi perdeden değil de çok yönlü bir tiyatro sahnesinden izlediğinize zannetmenize ramak kalıyor. Ayrıca film Tarantino’nun en art house işi. Hani sanat için sanat der dururuz ya öyle. Filmin herhangi bir anında gözünüzü kapayıp filmi durdurun ve duran sahneyi bastırıp duvara asın. Bir sanat galerisinde eğreti durmayacağına eminim.
Ama ciddi bir sıkıntı da var ortada. Sanırım bu film, sübjektif olmaya en iyi örnek. Şöyle ki: Tarantino filmlerinde sık sık filmin ilerleyişine pek bir şey katmayacak, tek amacı karakter derinleştirmek ve geyik olan sohbetlere yer verir. Bu yönetmenin en belirgin imzalarındandır. Hateful Eight‘te bu muhabbetlerle bolca karşılaşıyoruz. Ancak filmin dönemi ve coğrafyası gereği bu konuşmaların tek teması Amerikan İç Savaşı. Şimdi ben İç Savaşa ilgi duyan, hakkında kitaplar okumuş bir seyirci olarak, Amerikan olmayan ve İç Savaş’ı tam bilmeyen diğer seyircilerden ayrılıyorum ve filmden aldığım zevk diğer seyircilerin üstüne çıkıyor. Tabi ülkesinde bunca zaman sonra bile İç Savaş’ın etkisiyle karşılaşan bir Amerikan’dan da ayrılıyorum. Kısacası konuşmalar ne yazık ki şans eseri temayı tanıyan seyirciler haricinde fazla yerel bir temaya sahip.
3. Reservoir Dogs
Tarantino filmleri dediğimiz filmlerin ilki Resevoir Dogs. Vizyona girdiği dönem izleyenleri şaşkına çeviren bir özgünlüğe sahip. Filmin başında takım elbiseli adamlar geyik yapıyor, ekranda görmediğimiz bir soygun oluyor ve işin sonunda o adamlar birbirini boğazlıyorlar. Bu ani geçiş de izlerken kimseye garip gelmiyor. Çünkü filmin başında gerçek bir sinema dahisi var. Gördüğümüz tüm şeylerin kopuş anını göstermeden her şeyi soru bırakmadan sonuca bağlayabilen başka yönetmen yok sanırım.
2. Inglourious Basterds
Hani oyunculuk diyorum ya. Alın size oyunculuk. Christoph Waltz mı dersin, Fassbender mı dersin, Pitt mi dersin… Bu gidiyor daha. Tarantino’nun tek çok odaklı filmi ve odakların birleştiği nokta muhteşem. Yine Çete’nin film boyu bahsedilen şöhretini açıkça görmüyoruz ekranda ancak sorgulamıyoruz. Filmin sonunda Hitler ölüyor ve Tarantino bu film reel evrende geçiyor diyor tamam diyoruz. Çünkü film her şeyi çok doğru yapıyor. Tüm o Naziler öcüdür filmlerinin arasında da özgünlüğünü göğüs kabarta kabarta gösteriyor.
1. Pulp Fiction
Evet Pulp Fiction, Tarantino’yu fark ettiren film. Bir çok ilke imza atıyor. Hala devam eden geyiklere, efsane olan repliklere sahip. Samuel Jackson bu filmle süper star oluyor. Ama bana kalırsa bu filmin sırrı detayları. Butch’ın araba sürdüğü andaki radyo ve camdaki renk değişikliği, o meşhur çantanın içinde ne olduğuna dair belirsizlik, sonu görene kadar Vincent ve Jules‘un repliklerinde kendi hikayelerini spoil etmeleri… Mesela hikayeye, düzensiz zaman atlamalarının düz bir zaman çizgisinden daha çok yakışması… Bunlar filmi tekrar tekrar izlenesi kılıyor. Film çıkalı 20 yıl olmuşken film çok kez taklit edilmeye çalışılsa da hala edilemiyor. Hatta Tarantino kendisi bile yapamıyor.