Bu sayfalarda buluştuğumuz ama Star Wars isminin, gerisini geçerli saymayı çoğunlukla reddedeceğimiz şekilde asıl yeni umudu olmayı başaran The Mandalorian’ı izlemeyen birileri kalmamıştır diye tahmin ediyorum. Yine de az sonra bahsedeceğimiz şeyden önce, The Mandalorian’ı bir kere daha övmek ve bizim için ne anlama geldiğini, bir kere daha hafızamızın üzerine doğru çağırmak istedim. Çünkü öbür türlü şu an bunları yazmakta olan kişinin anlatacaklarını doğru şekilde aktarmayı garanti altına alamazdım. Hemfikiriz değil mi bu konuda; The Mandalorian, hem vizyonu hem hikâyesi hem karakterleri hem kullandığı teknolojisi hem de özellikle ikinci sezonun sonundaki sürprizini gerçekleştirme biçimiyle üzerine konuşulmayı en çok hak eden yeni Star Wars işi oldu? Hatta hangi sezonu daha çok beğenmiş olursanız olun, seriye kattıklarından ve vaat ettiklerinden hareketle yoldaki spin-off‘u ve üçüncü sezonu hakkında hepimiz heyecanlıyız, değil mi?
Geçtiğimiz günlerde USA Today ile gerçekleştirdiği bir konuşmada Rian Johnson, Star Wars markası içerisinde tekrar yer almaktan mutlu olacağını; Mandalorian’ın bir bölümünü yönetmek istediğini, hatta ilk sezon çekimleri esnasında bu konuyu Dave Filoni ile de konuştuğunu söylemiş. Ama işte, Knives Out 2’yi hazırlamakta olduğu için, sıkışık takviminde boşluk bulması gibi meseleler, bu durumu zorlaştırıyormuş. Bana bakmayın; ben, kendisiyle görüşen kişinin yalancısıyım:
Yani, haklısınız, Knives Out‘u çoğumuz sevdik, ikinci ve üçüncü filmi de bekliyoruz; hazırda duyurulan ve Skywalker Saga’nın dışarısında gelişecek üç adet de isimsiz Star Wars filminin yaratıcılığında adı bulunuyor ama sanki The Last Jedi’dan sonra, onlar gelesiye kadar, biraz bize zaman mı verseydiniz acaba? Gerçekten, hiçbir ön yargıyla ilerlemeden ya da en azından bunun için çaba harcayarak söylüyorum bunu; Rian Johnson’ın kabiliyetleriyle ilgili engin fikirlerimden falan kaynaklı da değil; sadece her insan, her yapımı aynı değerde şekillendiremiyor olamaz mı?
Bütün bunlar sadece bir röportajda konuşulabilecek hoş enstantaneler elbette; böyle bir soru sorulunca “Hayır, tabii ki istemem bir bölümü de ben yönetmeyi” demezsin. Siz de diyebilirsiniz ki: “Ne oldu da bu kadar coştun, belki hiç gerçekleşmeyecek bir şeyden bahsediyoruz!” Çok haklısınız. Öte yandan eğri oturup doğru konuşmak lazım, son üçleme ve özellikle The Last Jedi, büyük bir çoğunluğun ağzında güzel tatlar bırakmamıştı ya hani, yoğurdu da üfleyerek yeme refleksi var şimdi.
Star Wars uzun soluklu ve büyük marka; bu markanın her yeni işi bir kısmımızı asla tatmin etmeyecek, bir kısmımızı ise ne olursa olsun mutlu edecek, bunu da biliyoruz. Fakat işte dedim ya, The Mandalorian, sayısı hiç de azımsanmayacak olan mutsuz kısma, mutlu olmanın güzel bir yolunu açmıştı; aynı zamanda mutlu olanları da sağlama alıp aynı potada eritmişti. Bunu biraz gölgelemeye mahal vermeden kendine bıraksak, olmaz mı?