Onur Saylak – Hakan Günday iş birliğinin devam ettiği Şahsiyet 2. sezon nasıl olmuş?
Görüntü yönetiminden senaryosuna dek her alanda diğer yerli yapımlar arasından sıyrılmayı başaran, Haluk Bilginer’in kazandığı Uluslararası Emmy Ödülü’yle dünya çapında da takdir edilmiş olan Şahsiyet dizisi, 5 yılın ardından 2. sezonu ile geri döndü.
Şahsiyet’in yeri bende oldukça ayrı. Ülkemizde eşine ender rastlanan bir şekilde tüm yapı taşlarının kusursuza yakın olmasını geçtim, Haluk Bilginer’in canlandırdığı Alzheimer’a yakalanmış seri katil Agâh Bey karakteri ile yine ülkemizde ender görülen bir şey yapıyor, fazlasıyla orijinal bir anti-kahraman yaratıyordu. Eşkıya ve Sonbahar gibi filmlerde çalışmış Feza Çaldıran’ın sinematografisi, deneyimli isim Ali Aga’nın kurgusu, oyuncu/yönetmen Onur Saylak’ın yönetimi ve Daha filminde birlikte çalıştığı yazar Hakan Günday’ın kalemine eşlik eden yıldız oyuncu kadrosu ile her parça birbiriyle uyum içindeydi. Cansu Dere’nin eleştirilen donuk oyunculuğu bile çok gerekliydi, öyle söyleyeyim.
Şahsiyet’in ilk sezonu, başladığı hikâyeyi ufak bir açık kapı bıraksa da tamamlayan, bolca övgüler alan, Türkiye dizi tarihine izini bırakan ve dolayısıyla tadı damağımızda kalan bir işti. Çıtası bu derece yukarıda olan bir dizi için 2. sezon riskli bir karar elbette. Fakat Şahsiyet 2. sezonun en büyük sigortası, ilk sezon ekibinin çoğunu koruyup üstüne eklemeler yapması. Onur Saylak yine yönetmen koltuğunda, Hakan Günday yine senaryo masasında ve Uluslararası Emmy Ödüllü Haluk Bilginer tekrar başrolde. Bu sefer ilk sezonun aksine, en az başrol kadar dikkat çeken bir isim daha var: Erdal Özyağcılar.
Şahsiyet 2. sezon, bakımevinde bıraktığımız Agâh Bey’in (Haluk Bilginer) kızı Zuhal (Şebnem Bozoklu) ve damadı Ertan (İlker Aksum) tarafından eve çıkarılmasıyla başlıyor. Zuhal, namıdiğer Zuzu ilk sezondaki alkolizmini geride bırakmış, hatta ünlü bir yazar olmuş. Yurt çapında konuşmalar verecek seviyede ünlenen Zuzu’nun genişleyen bir network’ü var artık ve bu sayede eline henüz piyasaya sunulmamış bir Alzheimer ilacı geçmiş. İşte her şeyi bu ilaç tetikliyor ve hafızasını yavaş yavaş toparlamaya başlayan Agâh Bey, Köpek Öldüren mahlasıyla sürdürmüş olduğu seri katilliğini polise itiraf ediyor. Agâh salınıverilse de bu haber tez yayılıyor ve Agâh’ın zamanında kardeşini öldürdüğü Kader’in (Erdal Özyağcılar) yıllar sonra Türkiye’ye gelmesine sebep oluyor.
Agâh’ın tutuklanmama sebebi aslında Alzheimer’ı değil, Köpek Öldüren’in peşinde birileri olması. Zaten malum haberi peşindeki adamlara uçuran da savcının ta kendisi, yani savcı da işin içinde. Kader’se yurt dışında çünkü faili meçhul cinayetlerden aranıyor, hatta adına Kod Adı: Kader diye kitap bile yazılmış. Yani anlayacağınız, ilk sezonunda çocuk istismarından sözde zaman aşımına uğrayan davalara uzanan Şahsiyet, 2. sezonda “adalet” ana temasından kopmadan derin devletten Beyaz Toroslar’a varan konulara el atıyor. Tüm bu yapıyı kurarken ilk sezonla bağı asla koparmıyor Günday’ın senaryosu ve bir Şahsiyet lore’unun oluşmasını bile sağlıyor.
İlk sezonda Agâh Bey’in kendi ajandası vardı, kendisi suçluların peşindeydi. Bu sefer Kader ve birbirinden usta oyunculardan oluşan ekibi onun ve ailesinin peşinde. Aile de büyüdü malum; Zuhal’in eşi geldi, torunu Deva (Recep Usta) ve onun kız arkadaşı (Eda Şölenci) var. Bu durum da Haluk Bilginer’le Erdal Özyağcılar’ın bire bir kapıştığı bir sezon yapısının kurgulanmasına sebep olmuş ki şunu söyleyebilirim, Erdal Özyağcılar müthiş bir villain olmuş ya. İki üstadı, yer yer Agâh karakterinin yarattığı komediyle birbirine karşı oynarken görmek müthiş. Buna sezon boyunca usta oyuncuların yaptığı cameo’ları da ekleyince oyuncu kadrosu açısından oldukça güçlü duruyor Şahsiyet 2. sezon.
Bu arada ilk sezondaki hırsız-polis kovalamacası sürmüyor, Cansu Dere ve Necip Memili’li karakol hikâyesi bu sezon yok. Onların yerini hukukçular alıyor, hikâyenin Agâh ve ailesi dışındaki tarafında faili meçhul cinayetlerde hayatını kaybeden “kayıp 17’lerin” davasına bakan avukat Meryem (Nergis Öztürk) ve ekibi yer alıyor. Onun dışında dediğim gibi; ilk sezonla bağlantılarını güzelce kuran, neon ışıklı sinematografinin hâlâ etkileyici olduğu, senaryonun Zuhal-Ertan ilişkisinden Agâh-Deva ilişkisine kadar her karakteri derinleştirmeye çalıştığı, suya sabuna da bolca dokunan bir Şahsiyet 2. sezon izliyoruz. Saylak – Günday ikilisinin en sevdiğim yanı da budur, Boğa Boğa gibi vasat işlerinde bile politik olmaktan çekinmiyorlar.
Bu sezonun ilkinden bir diğer farkı, 12 yerine 10 bölüm sürüyor ve bölüm uzunlukları 40-50 dakika civarında. İlk sezon ise 60 dakikayı aşan bölümlere sahipti. Buna rağmen dizinin ilk sezonu aklımda daha sürükleyici olmasıyla yer etmiş, taze taze izlediğim ikinci sezonda ise aralara durgun bölümler serpiştirilmiş. Hafta hafta izleyip binge-watch yapmadığım için ve duraksıyor gibi görünse de bunu karakterleri derinleştirmek ve aksiyonun artacağı sıradaki bölüm öncesi soluklanma amacıyla kullandığından o kadar da rahatsız etmedi bu durum.
Spoiler’sız olarak bu kadar konuşabileceğim Şahsiyet 2. sezon, yolun başında belirlediği misyonunu tamamlayan, ilk sezona göre mizah dozunu bir tık arttırıp politikliğinden ödün vermeyen, konuk oyuncuları ile diziye duyduğumuz saygının artmasını sağlayan ancak ilk sezonun heyecanını ve özgünlüğünü sürdüremeyen bir iş olmuş. Yani dizideki “Dünya küçük değil, suç büyük” özlü sözünün de dediği gibi, Agâh’ın yarım kalan hikâyesi değil de suçun büyüklüğü bu sezonun yapılması için daha motive edici olmuş sanki.
İkinci sayfada spoilerlı olarak incelememize devam edebiliriz.
2 Comments
En çok etkilendiğim sahnelerden birisi Agah’ın arabayla az kalsın kaza yapacakken Reyhan’ın ninesini görmesi ve hatırlamasıydı. 1.sezon gözümün önünden geçti resmen.
Türkiye’de hiç bitmiyor ki güzel tutmuş bir diziyi çöp hale getirmesin ya kardeşim 1. Sezondaki o kaliteli senaryo kim yazdıysa 2. Sezonda galiba tüm yeteneklerini kaybetmiş bir de avukat karakteri var allah yav abi niye saçma sapan bir karakter var. Allah bize sabır versin. “Şahsiyet 2. Sezon: 6.2”