3. Recep Tayyip Erdoğan Pozisyonundaki Şahıslar, Siyasi Olmayı Uzun Zaman Önce Bırakmışlardır

wikileaks-tayyip-erdoganin-isvicrede-8-hesabi-var-14127

Siyaset, vikipedi’de şöyle tanımlanıyor: “Siyaset veya politika, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış”. Bunun üzerine, çağdaş kullanımda bir anlam daha eklemek gerek elbette. Bu yürütmeye dair özel görüş ve anlayışların, birbirlerine yaptıkları manevralar; güç kazanımı ve gücün kullanımı konusundaki soğuk çatışmalar da siyaset olarak kullanılır dilimizde. Meşhur ithamdeki siyaset anlamı da budur zaten.

“Siyaset yapmayın” denirken, aslında akademik dile dökersek, şu denmektedir: “Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayışlarınızı, bizim görüş ve anlayışlarımıza üstün bir pozisyona getirmek için bu olay üzerinden manevra yapmayın ve bunun üzerinden soğuk bir çatışmaya girmeyin”. Eğer bu konuda mutabıksak, ikinci bir soruyu da yöneltmemiz gerekiyor. Tayyip Erdoğan siyasi bir figür mü Allah aşkına artık bu ülkede?

Evet, tanımın bir bölümüne göre öyle, devlet işlerini o düzenliyor ve yürütüyor. Fakat burada kullanıldığı şekilde, Tayyip Erdoğan herhangi bir siyasetin parçası mı? 12 senedir tek başına iktidar olan bir partinin başkanı. Parti içerisinden ihraç edilen muhalif tüm isimler, onun partiyi de sıkı bir yönetimle kontrol ettiğini söylüyor. Geçmiş beyanları, parti içerisindeki sıkı yönetim tarzının; yürütme arenasında da aynen işlediğine işaret ediyor.

Erdoğan devamlı “Bakanıma talimatı verdim” gibi cümleler kullanıyor örneğin. “Gezi’yi temizletme emrini ben verdim” gibi bir cümle sarf ediyor. Kimse resmi olarak adını koymuyor ama AKP seçmeninden, karşıtlara kadar herkes, polisin ve askerin yönetilmesinde de onun ciddi eli olduğu kanaatinde. 17 Aralık sonrası yeri değişen polis ve yargıçlar, neresinden bakarsanız bakın, Tayyip Erdoğan’ın iki alandaki kontrolünü sıkılaştırmak için yapılmış gibi duruyor.

Bu ülkede, siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum, aşağı yukarı yaşayan herkes de çok iyi biliyor ki Recep Tayyip Erdoğan bu ülkedeki her şeyden sorumlu. Seçmeni onu yerel yönetimden dış işleri zaferlerine kadar her pozitif şeyden sorumlu tutarak buna katıldığını zaten gösteriyor. Onlar oy verirken, Recep Tayyip Erdoğan’a veriyorlar ve ümitleri, arzuları; bu ülkeyi bizzat Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetmesi. Mitinglerde, röpörtajlarda bu hislerini de belli ediyorlar; desteklerini göstermek istediklerinde, partiye değil, şahsa destek gösteriyorlar.

Seçmenlerinin yaptığı doğal bir şey, zira Recep Tayyip Erdoğan, siyasi bir figür değil. Kendisi herhangi bir özel görüş ve anlayış uğruna, bunu kanıtlamak adına manevralara girişmiyor. Recep Tayyip Erdoğan, bir ülke yönetiyor. Onun siyasi olduğunu söylemek, artık bu saatten sonra Ferit Şahenk’i Doğuş Holding bünyesinde siyasi bir figür olarak görmek gibi bir şey. Türkiye’de patron o ve bütün ülke onun şirketi vazifesi görüyor. Onu o koltuğa seçenlerin bununla bir problemi yok. Onlar da, seçmeyenler de bu durumu böyle biliyorlar.

İşte tam da bu yüzden, Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına getirilen hiçbir eleştiri, siyasi olarak sınıflandırılması mümkün yönde eleştiriler değil. Bunu kanıtlayan onlarca yorum, yazı, tweet var internette. Pek çok kişi Abdullah Gül’ün ifadelerini çok yerinde buluyor örneğin. Kimileri, “Ah Erdoğan biraz daha yatıştırıcı, yumuşak dilli olsa, Gezi’dekiler oy bile verirdi ona çıkıp biraz iyi konuşsa” diyecek denli düşünüyor. İdeolojik karşı çıkanların da sayısı az. Dini düzlemde, daha fazla laiklik isteyenler her zamanki gibi mevcutlar, ama onların dahi kelimeleri birinci olarak bu yönde çıkmıyor.

Recep Tayyip Erdoğan, bir süredir ülkenin tek sorumlusu. Ve iyi şeyler olduğunda, onun direkt parmağı olmadığını kimse varsaymıyor. Örneğin IMF’ye borçlar ödendiğinde, kimse gidip Çalışma Bakanı, Ekonomi Bakanı ve Maliye Bakanı’nı tebrik etmiyor. Sorumlu direkt olarak Başbakan gösteriliyor. İşte tam da bu yüzden, kötü bir şeyler olduğunda, sorumlu olarak onu göstermek, siyasi bir çaba sınıflandırmasına girmiyor.

Patron yanlış bir şeyler yaptı. Belki yanlış birilerini atadı, belki de yeterince dikkatli davranmadı. Her neyse, şirket tarifsiz bir hasar aldı. Eğer yönetim kurulu toplanıp, patrona “sorumlu sensin” diyorsa, bu siyasi bir hamle değildir. Hayatın gerçeğidir bu. Doğal sürecin sonucudur. Recep Tayyip Erdoğan, kendisini bu ülkenin patronu konumuna getirmiştir. Atamalar, kararlar, ifadeler bunu göstermektedir. Eğer bu tartışılmazsa, ki öyledir, şirkette yanlış bir şeyler gittiğinde, patronun koltuğu sallantıda olmalıdır. Bunun adı “siyaset” değildir. Bunun adı, muhakemedir.

Bu bir kaza değildir. Girmek zorunda olduğumuz bir savaşın şehitleri değildir alınan canlar. Kimse tutup kendi partisine rant çıkarmaya uğraşmamaktadır. Kimse Başbakan’ı, parmağı olmadığı, bir şey yapamayacağı bir konuda suçlayarak, kendi anlayışının uğruna manevra yapmamaktadır.

Bu ülke, mutlu olmasının imkansızlaştırılmasına, yaşam güvenliğinin ucuzlaştırılmasına ve; çok basit, çok net bir şekilde; bütün bunların sadece doğru yönetim bilgisinin azlığından, yöneten insanların basiretsizliğinden kaynaklanmasına tepki göstermektedir. Bu tepki de, tek bir kişiye yöneltilmiş vaziyettedir. Zira o tek kişi, ülkedeki tek kişi olduğunu, yaptıkları ve söyledikleriyle defalarca yinelemiştir. Bu tek kişiyle hesaplaşmanın politik, siyasi bir tarafı yoktur. Bu, basitçe; sebep, sonuç ilişkisidir.

Bu kadar.

1 2
Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.