Bir elma yüzünden başlar Truva savaşı. İskandinav mitolojisinde Idun’un elmaları sayesinde tanrılar ölümsüzlüklerini korurlar. Çok uzaklarda aramaya gerek yok aslında, Twilight’ın kapağında da elma vardır, Aşk-ı Memnu’nun afişinde de. Bütün bunların bir anlamı olmalı!

Merhabalar sevgili okurlar! Aşırı dramatik girişimden etkilenmişsinizdir umarım. “Yasak meyveler” temalı yazı dizim için nardan sonra farklı bir meyveyle karşınızdayım. Sizlere, elmalardan bahsedeceğim bugün. Evet, bildiğimiz elmadan. Dümdüz elma!

Tamam, biraz daha spesifik olmam gerek belki. Size, yüzyıllardır yasaklı meyve olarak bilinen elma, bu şöhretine nasıl kavuştu, onu anlatacağım. Zaman makinemize (belki de TARDIS’imize) atlayıp geçmişten günümüze doğru bir yolculuğa çıkacağız. Kelimenin etimolojisinden başlayacağız, mitolojilerden bahsedeceğiz, masallara değineceğiz. Bol bol edebiyat geekliği yapacağımızın sözünü verebilirim size. Eğlenceli bir yolculuk olmasını dilerim o halde!

Bölüm Bir: Genesis (Yaradılış)

genesis - adam- eve

Hepimizin bildiği bir hikâye ile başlayalım: Adem ile Havva’nın ağaçtan koparttığı ve cennetten kovulmalarına yol açan bir meyvenin hikâyesinden hepimizin haberi vardır. Havva’nın yanına sokulan yılan, onu bu meyveyi yemesi konusunda cesaretlendiriyor. Meyveyi yemenin ona bilgi kazandıracağını söylüyor. Yalan da değil bu söyledikleri, zira meyveden bir ısırık aldıktan sonra Adem’e de yediren Havva’nın doğruyu ayırma bilgisine sahip olduğunu görüyoruz. Bu hikâyede meyvenin ne olduğunun özel olarak belirtilmediğini biliyor muydunuz?

Peki, yaygın Hristiyan inancına göre neden “yasaklı elma” sıkça kullanılıyor, diye soracak olursanız, bu konuya cevaben çok ilginç bir etimolojik serüvenden bahsetmek mümkün. O kadar meyvenin arasında elmanın seçilmesinin iki sebebi var var. Birisi şu: Yunancada genel olarak “ağaçta yetişen meyve” olarak kullanılan “mēlon (μήλον)” kelimesi Latinceye “elma” olarak geçiyor. Latince “elma” kelimesini gören din adamları da tabii ki Google’ı açıp kelimenin etimolojisine bakamıyorlar. Dolayısıyla Hristiyan inancında bu meyvenin elma olduğu düşüncesi yaygınlaşıyor. Bir diğer sebebi ise Latincede “şeytan” anlamına gelen “mălum” kelimesinin yine aynı dildeki “elma” kelimesine, yani “mālum” kelimesine olan benzerliğinin, iki kelimenin karışmasına yol açması.

Elma bu hikâyede kendine bir yer etmiş olsa da tamamen hatalı değil görüyorsunuz ki. Esasında suçlu meyvenin kendisi değil, meyve sadece yapılan eylemin yasaklı olmasını sembolize ediyor. Sembolizmin acımasızlığı işte, elmayı Adem ile Havva’nın gerçekleştirdiği bu yasaklı eylem ile ilişkilendirince zavallı meyvenin de şöhreti kirleniyor.

Anlaşılan o ki elma, en başından beri üzerine bahtsızlığın gölgesinin düştüğü bir meyve olmuş.

Bölüm İki: Yunan Mitolojisi

elma - yunan -mit

Elma sembolizminin geçmişi için sadece Genesis’i örnek göstermek haksızlık olur zira Genesis dışındaki mitolojik metinlerde de elmanın çeşitli kullanımlarını görmek mümkün. Genesis’ten ayrılalım, birçoğumuz için daha tanıdık olan Yunan mitlerine bir göz atalım diyorum. Tabii ki İskandinav mitolojisi, İran mitolojisi gibi birçok mitolojide de elmanın farklı şeyleri temsil ettiğini görmek mümkün fakat bunlar içinde muhtemelen Genesis’e en yakın ve bizi hedefimize götürecek olanı, Yunan mitolojisi olacaktır. Neden? Çünkü elma bir savaş başlatmıştır, kıskançlığın ve aşkın sembolü olmuştur. Bir “Altın Elma” hikâyesi vardır ki duymadıysanız çok şey kaçırmışsınızdır!

Çoğu kişinin aşina olduğu bu hikâyeyi kısaca bir özet geçmeden olmaz: Truvalı Paris’ten çok zor bir seçim yapması istenir. Kendisi üç güzel tanrıçadan birini seçip altın elmayı ona verecektir. Bu tanrıçalar Afrodit, Hera ve Athena’dır. Tabii ki kolay bir seçim değildir bu, sonuçta bunlar Yunan tanrıları, aramızda kalsın ama sağları solları belli değil. Tanrıçalar ona elma karşılığında çeşitli vaatler sunar ama Paris’in kalbine dokunan Afrodit olur, zira Afrodit ona güzelliği dillere destan Spartalı Helen’ı vaat etmiştir. Paris elmayı ona verir, Helen ile kaçar ve böylece Truva Savaşı başlamış olur.

Elmanın, o halde, antik Yunanlılar için neden yasaklı meyve olarak düşünüldüğünü görmek zor değil. Küçücük bir meyve yüzünden neler geldi başlarına!

Bölüm Üç: Pamuk Prenses

pamuk prenses - elma

Biraz daha günümüze yakın bir yerden örnek vereceğim şimdi: Pamuk Prenses’in zehirlenmesinin sebebi nedir?!

Artık elmanın kötü şöhretinden haberdarız, o halde aynı masalı farklı bir şekilde yorumlayabiliriz. Yaşlı cadı kılığındaki kötü kraliçeden aldığı zehirli elmayı ısıran Pamuk Prenses hastalanır ve bir prens gelip onu kurtarıncaya kadar, derin bir uykuya dalar. Şimdi biraz sembolik anlamına bakalım bu elmanın, sizce masum bir kavramı temsil ediyor olabilir mi? Zannetmiyorum. Elma tabii ki özünde masum bir nesnedir, ta ki siz onu zehirleyene kadar. O anda masum olmaktan çıkar, artık kirletilmiştir, öldürücü olmuştur. Pamuk Prenses için de kirlenen bir masumiyeti, boşa çıkan bir güveni temsil ediyor diyebiliriz o halde.

Görüyorsunuz ya, Pamuk Prenses masalının da elmanın günümüze kadar gelmiş yasaklı meyve şöhretini korumasında yardımcı olduğunu söylemek mümkün.

Sonuçelma ağacı

Sembolizmden bolca faydalanan Andrei Tarkovsky’nin, şans eseri önüme çıkan ve asla unutamadığım, bu yazıya da cuk diye oturan bir sözü var, onu paylaşmadan edemeyeceğim: “Edebi bir eser yalnız semboller ve konseptlerle doğru algılanabilir çünkü kelimeler bunun için vardır.” Doğru değil mi? Yazar ve okur arasında yapılan bir anlaşma gibi bir şey sembolizm. Yazar size diyor ki: “Bırakıyorum ben bu objeyi buraya, gerisi sana kalmış“. Siz de ona cevap veriyorsunuz: “Tamam, bir şey yaparım ben bununla“. Sonra yazarın size bıraktığı objeye farklı anlamlar yüklüyorsunuz, sizden sonra gelenler de o anlamların üzerine düşünüyor, ondan sonra gelenler de… Sonucunda upuzun bir gelenek ortaya çıkıyor.

Demek istediğim şu, sadece basit bir meyve olan elma gibi günlük hayatın alelade detaylarından biri bile edebi ve kültürel geçmişine baktığımızda ne kadar derine kök salmış, değil mi? Shakespeare’in sanatın ölümsüzleştirici etkisinden bahsederken kastettiği şeylerden biri de budur belki de, insanların yüzyıllardır belli sembolleri kullanarak onları ve onların işaret ettikleri kavramları ölümsüzleştirmeleri.

Elmanın bahtsız sembolleşme hikâyesinden uzuun uzun bahsettim size. Öyleyse yolculuğumuz burada sona eriyor. Umarım sizler için de eğlenceli geçmiştir. Bir sonraki yolculukta görüşmek üzere!

Kaynaklar

Online Etymology Dictionary

Sculpting in Time: Reflections on the Cinema

Author

Batı Edebiyatları okur, kedi sever. Bir de buralarda yazıp çizer. @mightbeyagmur

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.