Muhammed Ali – Joe Frazier
Ali ve Frazier, 1971 tarihinde, New York’ta karşı karşıya geldiklerinde Frazier kariyerinde çıktığı 26 karşılaşmanın hepsinden galibiyetle ayrılmış, 23’ünü de nakavtla devirmişti. Ali ise 31-0, 25 KO’luk bir istatistikle geliyordu Frazier’ın karşısına. O kavganın adı, “Yüzyılın Dövüşü” olarak konulmuştu. Frazier 15 raund sonunda, Ali’ye ilk profesyonel mağlubiyetini tattırdı. Rövanşı 1974’te, yine New York’ta yaşandı. Bu sefer 12 raundun sonunda, kazanan Ali’ydi. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi iki boksörü arasında, bu kan yerde kalamazdı. Üçüncü bir dövüş düzenlendi. Bu sefer Filipinler’de, Manila’da. 1 Ekim 1975’te, belki de tarihin gördüğü en ünlü boks maçında Muhammed Ali, on dördüncü raundun sonunda teknik nakavtla kazandı, ve tarihe o altın rekabeti unutulmaz nakışlarla işledi…
Pete Sampras – Andre Agassi
İyi bir rekabette, münferit bireylerin de birbirlerine zıt gitmesi gerekir. En az Katolik Celtic ve Protestan Rangers kadar, en az Katalan Barcelona ve Kastilyan Madrid kadar; Sampras ve Agassi kapışması da, hem karakterlerin, hem de kilit oyun tarzlarıyla skandal bir ayrışmaydı. Bu ikili, 1990’lar boyunca dünya tenisinin en önemli konuşma ögeleri olmaya devam ettiler. Biri işine bakan, efendi çocuktu; diğeri için imaj her şeydi. Biri hızlıydı, diğeri güçlüydü. Ve bu ikili, defalarca birbirleriyle karşılaştılar, en unutulmazı da 2001 Amerika Açık turnuvasında birbirlerinin servislerini dört set boyunca kıramadıkları çeyrek finaldi. Evet, Sampras istatistiklerde önde geçti tarihe. Ama aynı Schumacher gibi, Agassi ile kapışmıyor olsaydı, o istatistiklerin bir anlamı olmazdı.
Roger Federer – Rafael Nadal
Bu iki efsane tenis rekabetini peş peşe görmemizi alfabenin azizliğine bağlıyoruz; ama ne yalan söyleyelim, hemen arka arkaya dizildiler ya, biz meramımızı söyleyelim. Agassi – Sampras kapışması, Nadal – Federer’inkinin yanında bir hiç kalır. Nadal-Federer rekabeti, belki de spor tarihinin gördüğü en klas, en unutulmaz tartışmalardan biriydi zira. Biri çim sahada yenilmezdi, diğeri toprakta. Biri fiziğe dayalı bir oyun oynuyordu, diğeri zekaya. Biri tutkuydu, diğeri ise analiz. Tenisle ilgili olmayanların bile tuttuğu bir taraf vardı bu rekabette. Ve bu ikili, pek çok kişinin “gelmiş geçmiş en iyi tenis maçı” dediği, 2008 Wimbledon finalinde, tüm tenis tarihine 4 saat 48 dakikalık muhteşem bir hediye bıraktılar.
Tom Brady – Peyton Manning
Bakın, bir şeyi itiraf etmemiz lazım; memleket olarak Amerikan futbolu son umursadığımız sporlardan biri. Bize gelmiyor, biz de ona gitmiyoruz, uzaktan bir münasebetimiz dahi yok. Sorsanız, NFL nedir, kurallar nasıl işler, sahada kaç sporcu vardır; onlara dahi cevap veremeyiz. Yalnız, tüm bunlara rağmen, bu kapışmanın namı bize kadar geldiyse, biz de bu listeye almadan edemeyiz bu ikiliyi. Çok yakın senelerde NFL’e giren, ve Amerikan futbolunun beyni diyebileceğimiz quarterback mevkisinde oynayan bu iki sporcu, bugün pozisyonlarında gelmiş geçmiş en iyiler arasında sayılıyorlar. 16 kez karşı karşıya geldiler. Ve her gelişleri, sadece Amerika’da değil, sporla ilgilenmeyen dünyanın diğer köşelerinde de ses yarattı. Üstüne üstlük, listemizdeki diğer rekabetlerin aksine, bu hâlâ devam edenlerden!
Wilt Chamberlain – Bill Russell
Of… En sona geldi, en haşmetiyle geldi oturdu şuraya. Wilt Chamberlain vs. Bill Russell. NBA’in gelmiş geçmiş en büyük bireysel rekabeti. İçinde az biraz da olsa Lakers vs. Celtics tozu bulunur bu rekabette. Ama her şeyden önemlisi, tüm spor dünyasının belki de en temel versus’u üzerine kurulmuş olmasıdır. Bireysel istatistikler mi, yoksa takım başarısı mı? Chamberlain’in kırdığı onlarca rekorun yanına yaklaşabilen hâlâ yok NBA’de. Ama Russell’ın da dönemin Celtics’iyle paramparça ettiği rekorlar da sabit. Chamberlain her sene bireysel istatisiklerde Russell’ı yendi, ama ikisinin karşılaştığı maçlarda, Russell’ın takımlarının üstünlüğü var. Ve üstüne üstlük, bu iki adam, aynı pozisyonda oynuyorlardı. Yani her maç, kıran kırana, birbirlerinin üstündelerdi, yan yanalardı, omuz omuzalardı. Ve NBA tarihine de, tam olarak öyle girdiler. Yan yana, omuz omuza…