İçerisinde hem Watergate skandalı hem de simülasyonlar geçen bir başlık ilginizi çekmediyse bu yazıyla ilgili ne ilginizi çekebilir, gerçekten bilmiyorum. Evet, yazıya böyle başlayacağım çünkü bu dosya için tekrar okuduğum simülasyon teorisinden sonra, uzaktan yakından planlanmış gibi görünebilecek tüm ifadelerden kendimi soyutlamaya çalışıyorum.
Alabildiğine soyut görünen ve içine dalmadan bakınca bir komplo teorisiyle fazlaca ortaklık taşıyan bir kavramı açıklamaya çalıştığımız şöyle bir birinci yazı ve hepimizin merak beslediği bir simülasyonlar âlemi olan Disneyland’ı didik didik ettiğimiz şöyle bir ikinci yazıdan sonra, ben kendimi konuyu açıklamak için daha rahat hissediyorum. Konumuz, kendinden sonraki tüm kamusal skandallara ismini veren Watergate skandalı. Nereden bağlanacak bu skandal peki, içerisinde yaşadığımız bir simülasyona? İşin o kısmında, Baudrillard devreye giriyor.
Watergate Skandalı
Amerika Birleşik Devletleri’nin 37. Başkanı Richard Nixon’u, istifa eden ilk ve tek Amerikan başkanı yapan bu skandaldan en genel hatlarıyla biraz bahsetmeden konuya giremeyiz sanırım. Skandala ismini veren Watergate, Washington’da bulunan özel bir otel ve iş merkezi.
17 Haziran 1972 günü, beş hırsız, bu iş merkezindeki bir büroya girerken polis tarafından yakalanıyor ve olaylar gelişiyor. Soygun için girdikleri büro, o dönemki ana muhalefet partisi Demokratik Ulusal Komite’ye ait fakat tabii skandalı, skandal yapan bu değil; soyguncuların üzerinde bulunan ve izi Nixon’un başkanlık seçim fonunda kullanılan bir rüşvet fonuna kadar sürülen nakit para.
Başkan Nixon, tabii haberi alınca, Adalet Bakanlığı’nı doğrudan bu işe karışan bütün siyasetçileri ortaya çıkartmakla görevlendiriyor. Archibald Cox isimli bir savcıyı bu göreve atanıyor. Cox araştırmasını sürdürürken, Beyaz Saray’da başkanın bütün konuşmaların teybe alındığını öğreniyor ve olayı aydınlatmak için kayıtlarının kendisine verilmesini istiyor. Nixon, bu talebi doğrudan reddetmekle kalmıyor; üzerine bir de kendi görevlendirdiği savcıyı görevden alarak, kendi fişini çekmenin ilk adımını da atmış oluyor.
Bir süre sonra, olay aydınlatılamadığı ve belli ki başkan başta olmak üzere hükümetin de yola taş koymaya çalıştığı şüpheleri üzerine Senato, olayın araştırılması için özel bir komite kurulmasına karar veriyor. 1973 yılında başlayan Watergate Görüşmeleri’ne kamuoyu büyük ilgi gösteriyor elbette. Araştırma devam ediyor ve neticesinde başkanın Watergate soygununu onayladığı, sonrasında ise bu olaydaki payını örtbas etmeye çalıştığı yönünde şüpheler oluşuyor. Nixon ve hükümet ise bu esnada bütün şüpheleri reddetmeye ve soruşturmaya direnmeye devam ediyor.
Nixon’un işbirliğine yanaşmaması sebebiyle olay daha da büyüyor, savcıya verilmeyen Oval Ofis kayıtlarına Yüksek Mahkeme kararıyla Senato ulaşıyor. Kasetlerin dinlenmesiyle de şüpheler kanıtlanıyor; Nixon’un adaleti engelleme, görevi kötüye kullanma gibi suçlardan görevden alınması talep ediliyor ve Nixon, 9 Ağustos 1974’te görevinden istifa ediyor.
Toplamda 69 kişinin suçlandığı bu olayın sonunda Watergate, sadece Demokrat Parti ofisine düzenlenen hırsızlığın değil; Nixon döneminde gerçekleşmiş olan tüm yasadışı faaliyetlerin ortak ismi hâline geliyor ve ismin sonundaki “–gate” takısı da kamu skandalları için kullanılmaya başlıyor.
Ortada Bir Skandal Olduğunu Söyleyerek Aslında Bir Skandal Olmadığını Gizleme Simülasyonu
Baudrillard lafı, Watergate skandalının tasarlanma biçimi ile Disneyland’ın tasarlanma biçimi arasında hiçbir fark olmamasından açıyor. Disneyland, “gerçek” bir ülkenin, temelde Disneyland’a benzediğini gizlemeyi sağlıyor. Burada yer alan oyuncaklar, kostümlü insanlar ve etkinlikler, ne gerçek ne de sahte. Bu evrene çocuksu bir görüntü verilmek isteniyor çünkü yetişkinlerin dünyası, ne yaparsak yapalım, çocuksuluklarla dolu. Yetişkinler Disneyland’a gidiyorlar ve burada onların çocuklaşmalarına, onaylanmalarına izin veriliyor. Neticesinde buradan çıktıklarında aslında çocukça davranmadıklarına, çocuk olmadıklarına inandırılmış oluyorlar. Gerçeğe simetrik bir şekilde tasarlanmış bir ikna makinesi burası.
Watergate ve sonrasında gelişen tüm olaylar da tıpkı Disneyland’ın işleyişi gibi, önceden belirlenmiş yapay sınırların ötesinde herhangi bir gerçekliğin bulunmadığını gizlemeye çalışıyor. Yani, yaşananlar ve yaşananların ortaya çıkartılma biçimi arasında hiçbir fark bulunmadığını gizlemeye çalışıyor. Watergate’in başarabildiği tek şeyin, herkesi Watergate’in bir skandal olduğuna inandırmak olduğunu söylüyor Baudrillard. Burada, iki düzeyli bir simülasyon tasarımı var.
İlk düzeyde, Watergate’in aslında bir skandal olmaması gizleniyor; ikinci düzeyde ise Watergate’in skandal olduğu kabul ettirilerek, toplumda en yüksek kademeden en düşük kademeye kadar yayılan politik ahlaksızlık ve bundan kaynaklanan sosyal, ekonomik birçok sorunun yol açtığı panik durumu, örtünün altına itilmiş oluyor.
Amerikan başkanının ve yüksek mercilerdeki hükümet yöneticilerinin içerisinde yer aldığı böylesine bir skandalın ortaya çıkartılmasının, çarşaf çarşaf, engellenmeden ifşa edilmesinin yasalara saygı duyulduğunu göstermek gibi büyük bir işlevi var. Bu skandal sayesinde tüm dünyaya yeniden politik ahlâkın nasıl olması gerektiği ve bu nasılı da ABD’nin nasıl gerçekleştirdiği gösterilmiş oluyor.
Özellikle içte kamusal ahlâkın düzeltildiğine, bunun için çalışan birileri olduğuna inandırılarak telkin ediliyor vatandaşlar. CIA’in ne kadar iyi çalıştığı, Yüksek Mahkeme’nin adaleti nasıl sağladığı ve ifşayı asıl gerçekleştiren gazetecilerin de mesleklerinde ne kadar iyi olduğu vurgulanıyor. Şeffaflık, basın hürriyeti ve güveninin, nasıl ayakta durduğu gösterilmiş oluyor. Bu sayede de tabii ki, bütün bu gruplar bütün bu işleri doğru ve iyi yapmış olsalardı, Nixon ve hükümetin tezgâhı bunca yıldır nasıl sürdürülecekti gibi sorular, sorulmamış oluyor.
Watergate skandalını özetlerken şöyle bir cümle de kurmuştum: “Toplamda 69 kişinin suçlandığı bu olayın sonunda Watergate, sadece Demokrat Parti ofisine düzenlenen hırsızlığın değil; Nixon döneminde gerçekleşmiş olan tüm yasadışı faaliyetlerin ortak ismi hâline geliyor…” Burayla birlikte düşününce daha anlaşılır oldu, değil mi? Tüm bu yasadışı faaliyetler hakkında, olayları açığa çıkartan grupların bilgileri olsaydı, bu bir ifşa olmazdı ki. Gizli olduğu için ifşa edilebilirdi. Bu yüzden bu bir yozlaşma ya da ihmal değil, skandaldı. Bir de şu bilgiyi eklemiştim cümlemin peşine; “…ve ismin sonundaki “–gate” takısı da kamu skandalları için kullanılmaya başlıyor.” Yaşananların bir skandal olduğunu söyleyerek, aslında ortada bir skandal olmadığını gizleme simülasyonu, iyi bir şekilde çalışıyor.
Eskiden diyor Baudrillard, bir skandal gizlenmeye çalışılırdı. Çünkü az önce de ifade etmeye çalıştığım üzere, bu denli büyük bir yasadışı ağ, bütün emareler ortada olmasına rağmen kimsenin haberi olmadan devam edebiliyorsa, ters giden çok şey vardır. Günümüzde ise, skandalların skandal olmadıkları gizlenmeye çalışılıyor.
Watergate, herkes onun bir skandal olmadığını gizlemeye çalıştığı için, bir skandal değildir. Bu bilgi ve çözümlemeleri alıp kendimiz için nereye yorarız artık, orasını açık açık söylemek de benim ülke simülasyonumu aşıyor sanırım. Ne dersiniz?
1 Comment
It ain’t me, it ain’t me
I ain’t no fortunate one
It ain’t me, it ain’t me
I ain’t no fortunate one