Rain Games’in oyunun baştan aşağı tüm yapımını ve dağıtıcılığını üstlendiği eserimizde “pat” efektiyle hikayeye giriş yapıyoruz; Eski Avrupa yapılarını andıran bir mimariye sahip kasabadayız. Oyuna bir çocuk olarak başlıyoruz. Bir anda kasaba birileri tarafından basılıyor ve kısa süre içinde anlıyoruz ki, bu kişiler aynı zamanda da bizim peşimizdeler. Her ne kadar oyun boyunca hiçbir konuşma olmayacaksa da “Tutun şu veleti!” diye düşünen düşmanlarımız başlıyorlar arkamızdan koşturmaya. Neyse ki onların seviyesi amca, bizim seviyemiz genç çocuk. Böylece, daha ismi bile açıklanmayan karakterimizle, platform şeklinde, böyle yan yan koşmaya ve maceramıza başlamış oluyoruz.
İlk olarak belirteyim ki, bazı oyuncular, oyundaki karakterlerin seslendirilmemelerini çok hoş bulmayabilirler; aslında ben de bu kişilerden biriyim, ancak bu olayın neden yapılıp/yapılmadığı önemli. Yani oyunda daha fazla iş çıkmasın, uğraşmayalım diye seslendirmeden kaçınılıyorsa ve bunu oyuncu hissediyorsa kesinlikle negatif bir durum söz konusu. Ama -mesel Teslagrad’daki gibi- konuşmamak, kişilerin seslerinin çıkmaması bir şekilde hikayeye uyuyor, hatta hikayeyi derinleştiriyor ise kesinlikle bir şans vermek gerekir diye düşünüyorum.
Amca ve dedelerden kaçtıktan sonra, soluğu kasabanın yakınındaki bir kulede alıyoruz. Binlerce yıllık bir düşüncenin ürünü kulenin adı Tesla Tower. Oyun, olduğu gibi Tesla Kulesi’nde geçiyor. Bir kule ki sormayın; İlerledikçe yeni tuzaklar, düşmanlar ve tabi ki birbirinden çok da farklı olmamasına rağmen bazı çizgilerle ayrılan ekipmanlar buluyoruz. Tabi bir de hikayesi var. Kuleyi kim inşa etmiş, neden etmiş, ne kadar vergi ödemiş gibi soruların cevabını buluyoruz.
Ama ne kadar isterseniz o kadar buluyorsunuz, çünkü hikaye tamamen ele geçirilen parşömenlerden takip ediliyor. Bu parşömenler geçeceğimiz yollarda önümüze çıkmakla beraber çok gizli ve ulaşılması zor olan yerlere de serpiştirilmiş durumdalar. Dolayısıyla kasarsanız hikayenin tüm detaylarını öğrenebilirsiniz. Öğrenmeden de pek tabii oyun bitirilebilir ancak oyunun sonunda en azından 30 adet parşömeni toplamış olmanız gerekiyor yoksa oyunun sonunu göremiyorsunuz. Benim gibi sizde yeterli seviyede parşömensiz oraya giderseniz “eldiveninize” baka baka geri döner parşömenlerin peşine düşersiniz. Tabii oyunumuz, ekstra sabırlı olan kişilere de sürpriz bir son vermeyi de unutmamış.
Kulenin içi gerçekten de çok güzel dizayn edilmiş; her odanın ve neredeyse her datayın ait olduğu bir kısım düşünceler var. Açıkçası “şurası da olmasaymış, iyi olurmuş” dediğim çok az yer var, çoğunlukla geçtiğimiz yerler çok detaylı ve sevimli bir şölen olarak gösterilmiş. Çevreyle iletişimimiz de yeterli seviyede tutulmuş, yani sadece arkada maket var önünde yürüyoruz, bir etkileşim yok gibi bir mevzu ortada yok. Hatta Rain Games, oyuncular için, oyunun eğlencesinin kaçmaması için, “ilginç” diyebileceğim bir kaç çevresel detayı da güzelce iliştirmiş. Bir “Kule” de seyahat ettiğimiz için dar bir alanda hep yukarı gitmemiz gerekmiyor, oldukça geniş mekanlardan geçiyoruz ve “-bir süre boyunca yukarı gitsek de- devamlı zıpla bir sonraki yere çık şeklinde hareket etmek zorunda kalmıyoruz. Kaldığımız yerlerde de “e arkadaşım burası kule sonuçta, olur o kadar.” cevabını vererek geçiyorum.
Nostaljik olarak başlayalım; küçükken mutlaka bir tükenmez kalemi saçınıza, arkadaşınız saçına, tanımadık birilerinin saçına ya da yünlü kıyafetlerine sürtmüşssünüzdür. Sonrasında da, daha öncesinden kopardığınız küçük kağıt parçalarına tutup, büyülenmişsinizdir. Aslında oyunumuzun temelinde de aynı prensip yatmakta; yani manyetik kabiliyetlerimizi kullanarak önümüze çıkan engellerden kaçınıyor, kutuları, köprüleri birleştirebiliyor, hatta zaman zaman havalanma şansımız bile oluyor. Oyunda bol bol göreceğimiz mavi ve kırmızı manyetik alanları kullanarak bu söylediğim şeyi yapıyoruz. Ben çok eminim ki içimizden birileri mutlaka Magneto’nun güçlerine (bazen düşünceleri bile olabilir) sahip olmak istemişizdir. İşte size fırsat.
Teslagrad aksiyon dolu bir oyun olmasına rağmen, bir ya da birkaç rakip ile dövüştüğümüz yer neredeyse yok denecek kadar az. Önünüze önemli kişiler (sorumlu abiler) çıktığı zaman elbet onları yenmemiz gerekiyor ama bu oyunu manyetik güçlerle birilerini tepeleyeceğim diyerek oynamayın. Yukarıda da bahsettiğim gibi ilerledikçe bir kaç ekipman ve silah buluyoruz, bu ekipmanlar da halihazırda olan güçlerimizi ya daha efektif kullanmamızı sağlıyorlar ya da yeni kullanım yolları açıyorlar. Ekipman yetersiz mi? Yetersiz değil, oyunun heyecanının kaçmaması açısından oldukça önemli bir yere sahip olduklarını da söyleyebilirim. Oyuna yakışmış, ekipmanlar ama bulduğum hiçbir şey aklımı kaçırmama sebep olmadı. Ekipman eğlenmek için, oyuna hareketlilik katmak için yeterli, sadece daha fazlasını beklemeyin yeter.
Teslagrad, özetlemek gerekirse, sabırlı, akıllı ve değişik bir platform deneyimi yaşamak isteyen oyunculara hitap eden bir oyun. Ancak gerçekten çok sabırlı biri iseniz, oyunu bitirebilirsiniz. Özellikle bazı bölümler, gerçekten oyuncu geçemesin diye yapılmış neredeyse. Bu yüzden daha çok kişiye hitap edebilme şansı varken kendini yaralamış. Oyunda da tek bir can olması, yine olayı kastıran, oyunda ilerlememenizi sağlayan şeylerden biri. Buna rağmen birkaç saat güzelce vakit geçirebileceğiniz konusunda tavsiye verebilirim. Sadece bu türe aşık olanlar çok daha fazla oyunun içine düşebilirler. O yüzden sizde benim gibiyseniz; yani oyunu bitirmeden rahat olamam diyorsanız, oyuna başlamadan bir daha düşünün. Çünkü uzun, zor ve hatayı affetmeyen bir sistem şeklinde.
Sanıyorum ki gerekli olan her şeyden azar azar benzettim. Oyun, an itibariyle de 18.00 Tl, Steam üzerinden bulunabiliyor. Sizleri manyetizmanın büyülü dünyasına bırakıyor ve bir dahaki yazının bu kadar uzun sürede çıkmamasını diliyorum.