Çizgi roman dünyası her zaman yeniliklere gebe bir platform olmuştur. Ama ne yazık ki sürekli yenilenmesi, ortaya yeni fikirler atılması gereken bu platform belli başlı kalıplardan çıkamaz oldu. Öyle ki artık Superman hakkında yeni bir fikir ortaya atılınca ilk biz “Superman öyle bir şey yapar mı lan!” diyoruz. Olayın kötüsü eski fikirlerden de sıkılıyoruz. Yani hem karnımız doysun hem de pastamız dursun diyen insanlar olduk çıktık.
2017 yılında Dark Nights: Metal çizgi romanları ilk çıktığında “Yine birileri bir şeyler deniyor” derken bulmuştum kendimi ve inanılmaz ön yargılı yaklaşmıştım seriye. Ama seri, hem bu ön yargıları paramparça etti, hem kendini aşırı sevdirdi hem de bana son yıllarda okuduğum en güzel çizgi roman hikâyelerinden birini verdi. E haliyle ben de oturup değişikliğin o kadar da kötü bir şey olmadığına karar verdim.
Yani evet, biliyorum Bruce Wayne’in anne ve babasının bir sinema filmi çıkışında öldürülmesi artık bir kalıp, Superman’in umudun sembolü olması bir kalıp, Batman-Wonder Woman ve Superman’den oluşan Trinity bir kalıp. Ama kalıplar değiştirilip, iyi işlendiğinde de en az orijinalleri kadar iyi hikâyeler ortaya çıkabiliyor. Bunu her Superman: Red Son, Flaspoint Paradox gibi artık klasik diyebileceğimiz çizgi romanlarda hem de az önce bahsettiğimiz Death Nights: Metal gibi nispeten yeni çizgi romanlarda rahatlıkla görebiliyoruz. Yani sözün özü karakterler ve olaylar ne kadar değiştirilmiş olursa olsun; iyi bir hikâye, iyi bir hikâyedir.
Şimdi siz diyeceksiniz ki acaba nasıl bir şey geliyor ki Tavşan bizi üç paragraftır değişikliklerin iyi bir şey olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Efendim daha önce haberini yaptığımız Dark Nights: Death Metal geldi kapımıza kadar dayandı. Normalde geçtiğimiz aylarda yayımlanması planlanan seri, COVID-19’un neden olduğu ertelemelerden nasibini aldı ve ilk sayısını anca çıkarabildi. Scott Synder’in yürüttüğü ve Ocak ayında final yapan Justice League serisinin finalinden devam edecek olan Death Metal çizgi romanı, öyle gözüküyor ki radikal kararlarda Batman: Metal’i bile geride bırakacak. Peki, bizi bu çizgi romanda neler bekliyor?
Öncelikle daha önce yazdığımız haberde bahsettiğimiz gibi Dark Nights: Death Metal’in odak noktasında Wonder Woman olacak. Justice League üyelerini neredeyse yenilgiye uğratan Tanrıça Perpetua’nın en güçlü hizmetkârına yani Batman Who Laughs’a hizmet edecek olan Wonder Woman, kılıcını ve kalkanını bırakarak eline Chainsaw of Truth’u yani Gerçeğin Testeresi’ni almış. Batman Who Laughs’un tiranlığına son vermek isteyen asıl Batman, Black Lantern yüzüğü sayesinde zombi Amerikan devrim ordusunun komutasını ele almış. Hatta bu ordunun içerisinde Western çizgi romanlarını sevenlerin ya da Josh Brolin ve Megan Fox’un oynadığı berbat filmi izleyenlerin hatırlayacağı Jonah Hex de var. Eh, bu kadar garipliğin ortasında saçlarını asker tıraşı şeklinde kesen ve üç metrelik bir sırtlana binen bir Harley Quinn olduğunu söylersem şaşırmazsınız.
Bütün bunlar bir yana ilk sayıda beni en çok şaşırtan şey kendi bedenini bir robot-dinazorun içine yerleştiren bir Batman görmemizdi. Evet, yanlış duymadınız; baya baya Batman, kendi bedenini bir robo-dinazorun içine yerleştirmiş oradan sağa sola bağırıyordu. Oldukça eğlenceli bir fikir olduğunu söylememe gerek bile yoktur sanıyorum.
Yani size anlatmak istediğim daha bir sürü şey var ama şimdilik kendimi tutuyorum. Bir anda o kadar fazla şey attı ki Dark Nights: Death Metal, hemen okuyan birilerini bulup konuşmak istiyorum. Dark Knights: Death Metal’i okudunuz mu? Okuduysanız nasıl buldunuz? Okumadıysanız daha ne bekliyorsunuz? Koşun!