The Flash, ilk bölümünde önceki sezondan kalan meselelerini tamamlamayıp 2. bölümle, ‘Multiverse’ konusuna girmekte hiç gecikmedi. Bunu başarıyla yapmakla da kalmadı, hem 2 yeni ve çok tatlı karakteri düzgün bir şekilde bizle tanıştırıp sevdirmeyi başardı, hem Zoom konusuna giriş yaptı hem de finalde bizi bir sürü yeni soru işaretiyle baş başa bıraktı. Ben her şeyden önce Gümüş Çağ’a saygı duruşu niteliğindeki Flash of Two Worlds‘ü, dizi izleyicisi olarak değil bir çizgi roman hayranı olarak gözlerim dolacak kadar büyük bir mutlulukla izledim.
İlk heyecanımı Dr. Martin Stein, Jay Garrick’in gelişini açıklamaya çalıştığında yaşadım. “Şimdi diyelim bizim dünyamız Earth-1 olsun, Jay’in geldiği dünya da Earth-2 olsun ve bunun gibi Earth-3, Earth-4 şeklinde giden birbirine benzer bir sürü evren olsun” diyerek anlatmaya başladığında ekrana sarılıp öpesim geldi. Bu açıklama ‘Crisis on Infinite Earths’ün ilk tohumlarını atıyor aslında. Geçen sezon gördüğümüz gazetedeki gelecek halen mümkün ve ‘Multiverse’ konsepti ile de tanıştığımıza göre bir noktada oraya varmamız kaçınılmaz. Öncelikle bölümün adının Jay Garrick ile Barry Allen’ın ilk kez birlikte gözüktüğü The Flash #123‘e bir referans olması bile yeterliyken, ortadaki duvar ve çevresinden koşmalarını yapmış olmalarına bayılmamak elde değil gerçekten.
Harrison Wells’in kendisinde bıraktığı izler sebebiyle insanlara güvenini kaybeden Barry’nin Jay Garrick’e bölümün önemli bir kısmında şüphe ile yaklaşmasını takdir edersiniz. İlerleyen bölümlerde Barry’nin ihtiyacı olan akıl hocalığını yapacak olan Jay, şimdilik bölümün çoğunu bir sürü teste tabi tutulmakla geçirdi. Teddy Sears’ı Masters of Sex’te de başarılı buluyordum. Sempatik karakterlere yakışan, babacan bir hali var. Tabi Caitlin’in kendisinde bundan daha fazlasını bulduğunu söyleyebiliriz. Yani o göğüs kafesini gördükten sonra “Ya Ronnie de kim allasen?” diyesi geliyor insanın. Ronnie gideli 6 ay olduğu için Caitlin’i de pek yargılamamak lazım, zira aralarında da güzel bir kimya oluştu bir anda.
Patty Spivot’u tanıştırma faslını çok iyi kotardıklarını düşünüyorum. Meta-Human’ların peşinde koşacak olan ekibin bir parçası olmak isteyen hırslı bir polisten çok daha fazlası olduğunu ufak nüanslar ve geçmişine dair bilgiler vererek kolayca gösterdiler. Yani elimizde Barry için bir flörtten ziyade gerçek bir karakter var. İşte bu iyi senaristlik çocuklar. Shantel Van Santen’in de güzel olduğu için değil yetenekli olduğu için seçilmesi hoşuma gitti. Grant Gustin ile de güzel bir uyum yakalamışlar gibi duruyor. Yine tüm bir sezon Iris’in peşinde koşturmasını izlemek istemiyordum gerçekten ama umarım Linda Park ile olan ilişkisini baltaladığı gibi bunu da baltalamaz Iris.
Son olarak her yazımda ne kadar sevdiğimi tekrar tekrar belirttiğim Cisco’ma gelelim. Dizinin espri makinesi olarak kullanılmasını her ne kadar sevsem de dramatik yönünü de göstermelerini uzun süredir bekliyordum. Carlos Valdes’in çok yönlülüğünü ortaya çıkarmak için güzel bir fırsat var önlerinde. Vibe’a dönüşme sürecinin altından başarıyla kalkarlarsa şahane bir karakter gelişimi izleyebiliriz. Cisco gibi bir karakterin süper güçlere sahip olduğunda mutluluktan çıldıracağını ve hemen kendine bir ‘nickname’ seçeceğini düşünüyor insan ama Harrison Wells’in Thawne olduğunu öğrendikleri süreçte Barry ile o kadar meşguldük ki Cisco’nun ruhunda ne büyük travmalar açtığını fark edemedik. Wells’in kendisini diğer zaman çizgisinde öldürmüş olması yüzünden güçlerinden korkuyor olması tamamen anlaşılabilir bir şey ve bu yüzden Vibe kimliğini almasını zamana yayıp hakkıyla yapacaklarını düşünüyorum.
Özetle Flash of Two Worlds, güzel bir saygı duruşu, tanıtılan sempatik yeni karakterler ve sezonun geri kalanı için heyecanlandıracak birkaç sürprizle dolu güzel bir bölüm oldu. Fringe etkisi taşıyan her şeye tav olan biri olarak paralel evren mevzularına da giriş yaptık ya başka bir şey istemem.
Küçük Notlar:
- Zoom’un Hunter Zolomon olduğu teorisi çöpe gitmiş durumda bu bölümle birlikte. Wally West ile bir alakası olacağını düşünüyordum ancak Earth-2’tan Jay Garrick ile beraber gelmiş ve mavi ışıklar saçıyor. Dolayısıyla The Rival adıyla bilinen Edward Clarris olabileceği söyleniyor. Black Flash diyenler olmuş ama Black Flash’ın fiziksel bir varlığı yok, sadece ölümün bir yansıması.
- Cisco ve Stein’ın çıkardığı haritada tam 52 tane farklı portal gözüküyor. Buradaki göndermeyi kaçırmanız çok zor. 52’nin DC için önemini tekrar vurgulamama gerek yok ama 2006’da başlayıp 52 sayıdan oluşan serinin adı olmasının yanı sıra DC’nin 2011’de başlattığı reboot’un da adı The New 52, ki Greg Berlanti’nin diziyi yaparken kullandığı kaynakların çoğu burdan.
- Jay Garrick’in bahsettiği War of the Americas‘ın ne olduğunu bilmiyorum ama Earth-2’nin İkinci Dünya Savaşı’na denk bir şey olduğu kanısındayım. Jay Garrick’in çizgi romanlarda İkinci Dünya Savaşı sırasında yayınlanan çizgi romanlara ait olan bir Altın Çağ kahramanı olduğunu düşünürsek günümüzde yaşayıp da neden bu kadar antik bir kask taktığını başka türlü açıklayamazlardı. Çözümü “babamın kaskı” demekte buldukları için mi böyle bir şey ortaya attılar yoksa War of the Americas’ın ne savaşı olduğunu ileride görecek miyiz henüz bilemiyorum.
- Woodrue Greenhouse referansı: Sand Demon’ın Patty Spivot’u kaçırıp getirdiği yer burası. Floronic Man olarak bilinen Jason Woodrue’ya ait burası muhtemelen. Çizgi romandan bilmeyenler John Glover’ın Batman & Robin‘de Poison Ivy’nin dönüştüğü laboratuvardaki çılgın bilimadamı olarak hatırlayabilir.
- Dr. Martin Stein’ın yığılma sebebi Firestorm‘un ölmemiş olması ya da açılan portallar sebebiyle Earth-2’daki başka bir Firestorm ile bağ kurmuş olabilir diye düşünüyorum. Çıkan haberlerden hatırladığım kadarıyla Robbie Amell, X-Files’ta oynayacağı için bu sezon dizide yer almayacak, onun yerine başka bir karakter ve oyuncuyu izleyeceğiz.
- Iris’in annesine ne olduğunu merak ediyorduk epeydir. Ölmemişti, çünkü ölmüş gibi bahsi geçmiyordu. Aslında hiç bahsi geçmiyordu. Genelde dizilerde seneler sonra ortaya çıkan anne babalar veya eski eş, eski sevgili karakterleri hikayeye iyi dahil edilemiyor ve birkaç bölüm sonra tutmayıp kendilerine yol veriliyor. Mama West’in sırlarla beraber geri döndüğünü ve hikayeye güzel bir drama katacağını umuyorum.
- Bu bölümle alakalı olmadı ama bunu da sokuşturmam lazımdı: gelecek bölüm Family of Rogues‘da yeni koşucularımız Jesse Quick ve Wally West ile tanışacağız. Oh evet bebeğim, daha fazla ‘speedster’ lütfen, daha fazla!
- Harrison Wells’in döneceğini biliyorduk, sürpriz olmadı ancak kendisini gördüğümüz evren epey merakımızı cezbetti. Sonda gördüğümüz “Tomorrowland” gibi duran futuristik Central City, muhtelemen Jay’in geldiği Earth-2’ya ait. Buradaki asıl soru Wells’in kötü olup olmayacağı. Zoom’un Wells çıkması çok sıkıcı ve kolayına kaçmak olur diye düşünüyorum ama yine de kötü adam olması çok muhtemel. Zira gördüğümüz sahnedeki duruşu ve gülüşü son derece korkutucuydu. Bir insanın şu adama bakıp güven duyması bana imkansız geliyor. Barry’e fiziksel olarak zarar vermese bile psikolojik olarak çökertecek gibi bir hali var. Tom Cavanagh resmen kötü adamı oynamak için dünyaya gelmiş.