Tom Hiddleston ve Hugh Laurie‘nin isimlerini yan yana koymak, herhangi bir şey için yeterince sağlam bir heyecanlanma sebebi zaten açıkçası. Bu iki aktör de, bu mertebeyi dişleri ve tırnaklarıyla hak ettiler. İkisi de, aldıkları rolün altından genelde başarıyla kalkıyorlar ve ikisi de, bugüne kadar çok farklı spektrumlarda roller alma şansı buldular. Dolayısıyla, bir dizinin merkezine bu karakterleri oturttuğunuzda, otomatikman birkaç kafayı kendi yönünüze doğru çevirmiş oluyorsunuz.

The Night Manager ile münasebetim, benim de böyle başladı. Ama burada durmadı. Hiddleston + Laurie haricinde, kenarda bir yerlerde de Olivia Colman yazıyor. Broadchurch izlediyseniz, zaten muhtemelen “E oha, hobov” gibi efektlerle bir şeyleri duvara fırlatmışsınızdır zaten. Bir de işte kenarda The Man from UNCLE, Great Gatsby gibi filmlerde kendini göstermiş olan Elizabeth Debicki var. Tom Hollander, Tobias Menzies gibİ İngiliz ekranının gediklileri de apayrı.

The Night Manager

E bir de, sonuçta bu hikaye, casusluk romanları dendi mi akla gelen ilk isim olan John Le Carre‘ın bir eserinden uyarlanmış bir şey. Uyarlayan adam da, yani David Farr, Royal Shakespeare Company’nin yönetmeni bu arada. Anlayacağınız dizinin her köşesinden başka bir yıldız parıltısı bulaşıyor elinize. Nereye baksanız, diziyi daha arzu edilebilir kılan bir faktör görüyorsunuz. Peki bu kadar kağıt üzerinde iyi olması gereken şeyleri salyalar saçarak saydığıma göre, sonrasında bunların pratikte işleyip işlemediğine dair ne yorumda bulunacağım?

Şu yorum: Kağıt üzerinde iyi olan her şey, pratikte de mükemmel işlemiş. 

Tom Hiddleston as Jonathan Pine, Tom Hollander as Major Corkoran, Elizabeth Debicki as Jed Marshall, Olivia Colman as Angela Burr, and Hugh Laurie as Richard Roper - The Night Manager _ Season 1, Gallery - Photo Credit: Mitch Jenkins/The Ink Factory/AMC

Evvela bir paragrafı oyunculuklara açayım. Tom Hiddleston’ın seksapeli resmen ekranı kırıp geçiyor. Heteroseksüel bir erkek olarak bir noktada ben adama hulyalı hulyalı bakarken buldum kendimi. Ama kullandığı tek meziyeti de karizması değil elbette. Oynadığı karakterin nüanslarını da şahane vermiş Hiddleston, ki konunun inandırıcılığa kavuşması için, gerçekten de o karakterin o nüanslarına; hissetmiş olabileceği sorumluluk duygusuna ikna olmanız gerekiyor. Hiddleston bu noktada çok harika bir emniyet sübabı işlevi görüyor.

Öteki tarafta Hugh Laurie ise muazzam. Dizi daha açılışta karakteri Worst Man in the World diye tanıtıyor. Bu çok beylik bir söz elbette, dizide de beylik bir laf olarak muamele görüyor zaten. Ama yani, nasıl diyeyim, ilk bölümdeki kısa süre içerisinde dahi Laurie bana bu cümlenin çok da yanlış olmayabileceğini verdi oyunculuğuyla. Aşırıya kaçmayan, duru, ama bir yandan da önünde duramadığınız bir deliciliği var karakterin. O yüzden, oyunculukların sağlam olduğunu söylemek mümkün. Belki tek eleştiri, ilk bölüm Olivia Colman ve Elizabeth Debicki‘nin hiç kullanılmamış olmaları neredeyse, ama neyse, o da olur o kadar.

WARNING: Embargoed for publication until 00:00:01 on 02/01/2016 - Programme Name: The Night Manager - TX: n/a - Episode: The Night Manager - Early Release (No. Early Release) - Picture Shows: *STRICTLY NOT FOR PUBLICATION UNTIL 00:01HRS, SATURDAY 2ND JANUARY, 2016* Roper (HUGH LAURIE) - (C) The Ink Factory - Photographer: Des Willie

O hâlde ikinci, ve belki de en önemli konuya geçelim. Bir casusluk hikayesinde, en büyük meseledir. Komplo güçlü mü? Ya bu bir John Le Carre hikayesi. Tabii ki güçlü. Yalnız burada, sakın ve sakın “aa casusluk” diye James Bond ayarı, damdan dama atlanan, Meksika’da başlayan bir ipucu kovalamacısının Rusya’da seks esnasında sonlandığı bir şey beklemeyin. Diğer Le Carre hikayeleri gibi, bu da kısık ateşte pişiyor. Ama su yavaş yavaş kaynadığı için, her bir baloncuğu ayrı takip edebiliyorsunuz hikayenin içerisinde.

İlk bölüm, beni bu komploya dahil etme konusunda inanılmaz başarılı oldu. Parçaları çok net yerine yerleştirdi, kafada bazı soru işaretlerinin başlayacak gibi olduğu noktalarda da Hiddleston’ın oyunculuğu sübap olarak takıldı sallantılı yerlere. Bu yüzden, altı bölüm ince ince harlanacağı çok belli olan bir dizi, ilk adımı inanılmaz kuvvetli bir şekilde attı bana soracak olursanız. Hızlı, aksiyonlu, coşkulu dizi isteyenler bu tarafa çok gelmesin. Ama ince işlenmiş, yavaş pişirilmiş, geceden suya yatırılmış casusluk hikayelerini seven varsa, işte o insan da The Night Manager’ı kaçırmasın.

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.