Rüyalar Lordu Morpheus’un hikâyesinin anlatıldığı Sandman dizisinin üçüncü bölümünden hepinize merhaba sevgili geekler. Hepinizin bildiği üzere önceki bölümlerimizde Morpheus’un tutsak edilişini, özgür kalışını ve son olarak Hekate’den, çalınan eşyalarının nerede olduğuna dair bilgi alışını gördük. Artık kadim eşyalarının peşine düşen Rüya, ilk hedefini Johanna Constantine’in elinde tuttuğu kum kesesini ele geçirmek için harekete geçti. Klişeleşmiş “geçtiğimiz bölümlerde Sandman incelememizde neler oldu” kısmını da geçtiğimize göre artık The Sandman dizisinin, “Düşünde Biraz Beni Düşle” isimli üçüncü bölümünü spoilerlı olarak incelemeye başlayabiliriz.

Johanna Constantine, Tam Olarak İçimize Sinmedi!

Sandman dizisi için yapılan ilk oyuncu seçimleri gelmeye başladığında ilk dikkatimizi çeken John Constantine’in, Johanna Constantine olarak değişmesiydi. Çizgi romanları okuyan bizler, bunun John Constantine’den tamamen bağımsız bir karakter olan ve John Constantine’den üç yüz yıl önce yaşayan Johanna Constantine olduğunu düşünmüştük. Fakat bu düşüncemizde feci bir şekilde yanılmışız. Zira John Constantine’in tüm orijin hikâyesini alıp Johanna’ya aktarmışlar. Bu noktada da bizim bazı itirazlarımız ortaya çıkıyor. Eğer bu itirazların karakterin kadın olmasıyla bir ilgisi olduğunu düşünüyorsanız, bizi çok yanlış tanımışsınızdır demektir. Biz daha çok karakterin nev-i şahsına münhasır özelliklerin kaybolmasından dolayı dertliyiz biraz.

Bildiğiniz gibi tüm hayatını iblislerin tehlikeye attığı hayatları kurtarmaya adayan John ya da bu durumda Johanna Constantine; sürekli olarak iblis peşinde koşmaktan düzensiz bir hayata, hırpani kıyafetlere, birçok yara izine ve tabii ki sigara içmekten dolayı kararmış bir akciğere sahip bir karakter. Fakat Jenna Coleman, Johanna Constantine’i canlandırmak için fazlasıyla temiz yüzlü kalmış. Karakterin dış görünüşü bir yana dursun, aktris hanım da Constantine’in aksi, alaycı ve sivri dilli davranışlarını yansıtmaktan bir hayli uzaktı. Anlayacağınız ne yazık ki Jenna Coleman’a bakınca ne yazık ki bir Constantine göremiyoruz.

Bir Sosyopatın Hikâyesi Böyle Başlatılır!

Rüya’ya karşı kendisini uyaran Korintli’nin küçük ziyaretinin ardından evladı için endişe eden Ethel Cripps, evladıyla konuşup ona bütün gerçekleri anlatmaya karar verdi. John Dee’yi, yakuttan vazgeçmesi için ikna etmeye çalışan Ethel Cripps, bu uğurda kendisini Korintli ve diğer tüm tehlikelerden koruyan tılsımı Dee’ye vererek son annelik görevini yerine getirdi ve adeta oğluna bir plot zırh verdi. Öte yandan John Dee’nin gelecekte anlatılacak hikâyesi için harika bir zemin oluşturdu.

David Thewlis’in harika oyunculuğuyla birlikte yavaş yavaş işlenen John Dee hikâyesi benim kanımı kaynatıyor dostlarım. Özellikle bu sezon içerisinde yer aldığını bildiğimiz “24 Saat” bölümünde neler olacağını az çok tahmin eden biri olarak, John Dee’nin hikâyesinin acele ettirilmeden, yavaş yavaş anlatılmasından dolayı çok mutluyum. Karakterin çizgi romanlarda olduğu gibi tam bir deli gibi değil de aklı başında bir sosyopat gibi resmedilmesi bana göre çok daha doğru bir karar olmuş.

Düşünde Beni Düşle!

Johanna Constantine ile birlikte kum kesesinin peşine düşen Rüya, sonunda kesenin izine ulaştı ve Johanna’nın eski sevgilisi Rachel’ın elinde olduğunu öğrendi. Rüya ile birlikte Rachel’ın kapısına dayanan Johanna, eve girince eski sevgilisinden kum kesesini almanın o kadar da kolay olmayacağını anladı. Çizgi romanlarda Johanna, eve girer girmez gökyüzünden düştüğünü zannettiği bir rüya görse de dizide gördüğü rüya biraz daha zorlayıcıydı diyebiliriz. İlk başta “Neden böyle bir romantizm izliyoruz” diye göz devirmeme neden olsa da sonra aniden bunun bir rüya olduğunu anladım. Neyse ki dizimizin yapımcıları da çok fazla uzatmadan tadında bıraktılar bu bölümü ve biz de Rachel’a güzel bir şekilde veda etmiş olduk.

Açıkçası üçüncü bölümün şimdiye kadar izlediğimiz en zayıf bölüm olduğunu söylersek yalan söylemiş sayılmayız. Ne yazık ki John Constantine’in küçük şeytan çıkarma ayini bile bu bölümü ilgi çekici bir hâle getiremedi. Ayrıca Johanna Constantine ile Rüya arasındaki çekim de hiç hoşumuza gitmedi. Fakat bunun, Johanna’yı son görüşümüz olduğunu bildiğimizden dolayı içimiz rahat.

Artık kum kesesini geri alan Rüya, gözünü Cehennem’e dikti bile. Bu noktada gelecek bölüm için şimdiden heyecanlanmanızı salık verebilirim size. Zira Cehennem’den miğfer almak, bir faniden kum kesesini geri almaya hiç benzemeyecek. Savaşlar verilecek, tiratlar atılacak ve Lucifer Morningstar’ın huzuruna çıkılacak. Biz de yarın, bölüm bölüm incelememizde coştukça coşmaya devam edeceğiz. O zamana kadar hoşça kalın!

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.