Şimdi, ana haber nesnemiz şu: Marvel’ın üçüncü fazında yeri yıllardır sabit olmasına ve Marvel’ın “çekirdek serilerinden” birine mensup olmasına rağmen yönetmeni hâlâ belli olmayan Thor: Ragnarok için resmi olarak bir yönetmenle anlaşıldı. En azından, birinci ağızdan bir duyuru yapılmasa da, mesele birinci ağızdan bir duyuru olmadan kavuşabileceği maksimum resmiyete sahip vaziyette. Haber nesnemiz bu, ama konuşmak istediğimiz şey, biraz daha başka.
Filmimizi yönetmek üzere tercih edilen kişi, 40 yaşındaki Yeni Zelanda’lı yönetmen Taika Waititi. Kendisi yine Marvel’ın sıra dışı yönetmen tercihlerinden birini oluşturuyor. Aynı James Gunn, Russo Biraderler ve ilk Thor’u yönetmeniş Kenneth Branagh gibi Waititi de iyi çizgi roman filmi yaptığı için değil, iyi sinemacı olduğu için tercih edilmiş belli. Waititi 2004’te kısa filmiyle Oscar’a aday olmuş, Flight of the Conchords’da yazarlık yapmış, 2014’teki What We Do In the Shadows filmiyle de eleştirmenlerin beğenisini toplamış bir sinemacı.
Anlayacağınız Marvel’ın bugüne kadar işlediği “kariyer seyri yukarıya dönük olan umut vaat eden sinemacılar seçelim” politikasına harfiyen uyuyor Waititi. Kendisi aynı zamanda, Maori kökenli. Yani etnik olarak Okyanusya yerlisi diyebiliriz kendisine. Bu da Waititi’yi, bir MCU filminin başına geçmiş ilk beyaz olmayan yönetmen yapıyor. Bu da beni altını çizmek istediğim noktaya getiriyor: Bazen eğlence sektöründen çeşitlilik istemek, sonuç getirebiliyor.
Bu bir “pozitif ayrımcılık” değil. Waititi bir Marvel filminin başına geçmeyi, en az Gunn kadar, Russo’lar kadar, Derrickson kadar hak ediyor. Bu sadece, Marvel’ı “comfort zone” diye tabir edilen, alışkanlık bölgesinden çıkartmaya zorlamaktan ibaret. Eğer işin mutfağında daha çeşitlilik sağlamak, kamu baskısı nedeniyle firmalara halkla ilişkiler puanı kazandıracak bir hâle gelmeseydi, Waititi gibi yönetmenler bu listelere girmezlerdi ve sinema, beyaz erkeklerden başkasının vizyon ve görüşüne kapalı kalmaya devam ederdi. O yüzden, bazen sansasyonalist medyanın elinde oyuncak olduğunun farkındayım, ama işte bazen çeşitlilik eksikliklerine dikkat çekmek işe de yarıyor işte.