İkinci Kısım: Mangakalar ve Seriler
genre yatay

genre1Yusuf Turğut, Genre isimli manga serisi ile dergide yerini almış. Dahi lise öğrencisi Sasaki’nin içine sürüklendiği bir sır yüzünden hedef haline geldiği bir seri Genre. Sürükleyici bir seri olacağa benziyor. Özellikle Sasaki’nin arkadaşlarına dahiliğini kanıtlamak için ortaya koyduğu oyun oldukça eğlenceli.

Yusuf, serinin devamında bu tür akıl oyunları ile sık sık karşılacak mıyız? Yaratıkların ve Genre’nin sırrını, bu sırrın Sasaki ile bağlantısını kurgularken nasıl ilerledin? Son olarak da takip ettiğin ve sevdiğin mangakaları sormak istiyorum. Hikaye kurgusu ya da çizim tarzıyla beğendiğin, örnek aldığın mangakalar kimler?

Yusuf: Başta beni daha toyken eğitmeye başlayan ve bugünlere getiren Ahmet Abi’ye, en yakın dostum ve en büyük rakiplerim olan kalem arkadaşlarıma ve bu röportaj için size teşekkür ederim. Sorunuza gelecek olursam… Genre, Sasaki’nin zekası temelinde ilerleyecek bir seri, bu zeka oyunları insanları ilerleyen bölümlerde gerçekten çok fazla şaşırtacak.
İkinci bölümden itibaren Kenshiro isimli karakterimin olaya dahil olmasıyla aksiyonu da ön plana çıkaracağım. Genre nedir? Bu soruyu bana otobüste bile soran oldu, ama tabii ki bunun cevabını öğreneceğiniz zaman, serinin sonlarına yaklaşmış olacağız. Örnek aldığım mangalar ise Death Note ve Gantz. Özellikle Takeshi Obata ve Oku Hiroya, tahtını ele geçirmek istediğim mangakalardan.

Aldığın yorumları nasıl buldun?

Yusuf: Hikayem genel olarak beğenildi, fakat çizimler eksik bulundu. Ben serisini ilk teslim eden çizerdim, yani ilk sayı çıktıktan uzunca bir süre önce çizmiştim Genre’yi. Kısaca şu anki seviyemle arada epey fark var. Okuyucular bekledikleri çizimleri ikinci sayıda bulabilecekler umarım. Hepinizin ikinci sayıyı merakla ve heyecanla beklemenizi diliyorum.

armlessyatay

armless2*1Burak Şen’i de Armless!? mangası ile tanıdık. Farklı bir evrende geçen bir intikam hikayesi Armless!? fakat basit bir intikam meselesi diyerek geçiştiremeyeceğimiz belirtiler var mangada. Seri ilerledikçe Gremm’in neden bir sorm ustası olmak istediği; halkını korumak, kayıplarının intikamını almak için ele geçirmeye çalıştığı en güçlü sorm Lom!’u ararken başından neler geçeceği ve sevdiği Hira’ya kavuşup kavuşamayacağı merak konusu.

Burak, daha önce de manga çizdiğinden bahsetmişsin. Senin ekibe dahil olman nasıl oldu, dergi hazırlanırken ve manganı oluştururken neler yaşadın? Ayrıca kendini tanıttığın yazıda Bleach ve Death Note’dan da bahsetmişsin. Gremm’in köyünde gördüğümüz pek çok kişi aklıma Hueco Mundo bölümlerindeki Arrancar’ları getirmişti. Gremm’in gülümsediği bir panel de Fairy Tail’deki Natsu’nun çocuksu ve umutlu halini hatırlattı ki sadece o panel bile Gremm’in intikamdan ibaret olmadığını anlatmaya yetiyordu. Çizimlerin de oldukça detaylı, karakterlerin giyiminden tut saçına kadar herkesin farklı bir tarzı var. Ayrıca panel kullanımındaki serbestlik de göze çarpıyor. Sana gelen yorumları nasıl buldun? İlerleyen bölümlerde oldukça aksiyonu yüksek bölümler mi görücez? Sana da etkilendiğin ve sevdiğin mangakaları sormak isterim.

Burak:

Evet, daha önceden de manga deneyimlerim oldu. Başka bir yazarla birlikte “Life Player” adlı bir one-shot ile uluslararası bir manga yarışmasına bile katıldık. Ekibe katılmam ise internete uzun bir süre erişemediğim zamanlarda Yigit’in bana katılmam için teklifte bulunması ve onu yaklaşık bir ay bekletmem sonucu oldu. Tabii ki bilinçli değildi, ben zaten böyle bir dergi olsun istiyordum ve seve seve katıldım.

Mangamı oluşturmadan önce ise “Gunner!” adlı bir mangaya baslamış ve yaklaşık on yedi sayfa kadarını da bitirmiştim. Fakat aklımda hep “Armless!?” vardı ama gelişmem gerektiği için Gunner!’a başlamıştım. Sonrasında kendi kendime Armless!?’ı ertelememeliyim dedim ve ona başladım. Normalde elli küsür olacak ilk bölümü YGS sınavı yüzünden iki kısma ayırdım, sonunda da olan bu.

Doğal olarak popüler manga ve animelerden etkilenmişliğim olabilir, ama bilinçli olarak kopyalama veya benzetmeye çabalama söz konusu değil. Zaten hiçbir zaman başka mangakaların çizimlerinden çalışmadım. Okulum gereği gerçek modelden çalıştığım desenler ile geliştirdim çizimimi.

Son olarak karakterlerde farklılık ve özgünlük olmasına büyük önem veriyorum. İsim ezberlenemese bile karakterler tip olarak hatırlanmalı.

Şu anda öyle aksiyon dolu bir sayfa çiziyorum ki çizerken bile elim ayağım titriyor. O kadar diyeyim, siz anlayın. Aldığım yorumların çoğu da beğeni bildirdiği için gayet mutluyum.

Detaycısın sanırım

Burak: Evet, detay bence sadece mangada girilebilecek bir şey, bu yüzden sonuna kadar detaya önem veriyorum.

Aslında güleceksiniz ama neredeyse hiç manga takip etmem, genelde anime izlemeyi tercih ediyorum. Çünkü manga okursam tarzımın özgünce gelişmesinin tehlikeye gireceği görüşündeyim.

En sevdiğim anime ise tabii ki One Piece! Gerçekten benim manga politikamın birebir kopyası, mükemmel hikayeye ve karakterlerde muazzam bir çeşitliliğe sahip.

bounty junkie yatay

bounty junkie*1Bounty Junkie ise Alp Barkın Doker mangası. Ödül avcılarının bulunduğu bir dünyada geçen manga, Evangelist isimli bir örgütü yakalamayı kafasına koymuş olan ödül avcısı Ryder’ın hikayesini anlatıyor. Yakaladığı ipuçları üzerinden örgüte ulaşmaya çalışan Ryder’ı ilk bölümün sonunda oldukça ilginç bir noktada bırakmış Barkın. 10 sayfalık kısa bir başlangıç olsa da yarattığı soru işaretleri ikinci hikayeyi okumak istememizi sağlıyor. Manganın en öne çıkan özellikler ise Barkın’ın iç mimarlık eğitiminden gelen mekan kurgusu ve perspektif oluştururkenki başarısı. Bu başarı da tasarımın yanısıra mekana yakın plan ya da uzak plandan, çoğunlukla farklı yüksekliklerden ve açılardan bakmasından kaynaklanıyor. Kullandığı farklı panel bölümlemeleri de hikayenin konuşma olmayan bölümlerinde dramatik ve gerilimli bir hava yaratmasında oldukça etkili olmuş.

Barkın, senin için Kabura nasıl bir deneyim oldu? Ekibe dahil olma sürecin, Bounty Junkie üzerine çalışmaya başlaman hakkında bize biraz bilgi versene? Ayrıca mekan üzerinden ilerlersek özellikle arkaplan çizimlerine ilgi duyduğun mangakalar var mı? Hangi manga serilerinden etkilendin ve takip ediyorsun?

Barkın: Evet, maalesef manga kısa oldu. Okul ve diğer işlerim araya girince son bir haftada çizmek zorunda kaldım. Aslında yirmi sayfa yapıp, konuyu biraz daha derinlere itelemek istiyordum.

Ben de ekibe ilk dahil olanlardanım. Yiğit bir gün bana bu manga dergisi projesinden bahsetmişti. Ben de neden olmasın dedim.Şimdi de bu kadar ilerleme kat ettik. Ben de çok mangalara bakarak çalışmam doğrusu. Ama arka planlarını en çok beğendiğim manga Jojo’s Bizarre Adventure’dır.

Peki ne kadarlık bir süreçten bahsediyoruz ne zamandır bu dergi üzerine çalışıyorsunuz ya da konuşuyordunuz?

Barkın: Büyük ihtimalle 6-7 ay kadar olmuştur. Ben de ilk önce farklı mangalar üzerinde çalışıyordum. “Nebula Case” adlı bir manga oluşturmuştum, ama çizimlerim yetersiz olduğundan onu daha ileride çizmeyi planlıyorum. Bu arada en sevdiğim mangakalar Yoshihiro Togashi ile Hirohiko Araki.

revival1Bir sonraki manga ise Osman Tomaso’nun rüya ile gerçek arasındaki çizgiyi bulanıklaştıran mangası Revival. Seiko Etsu’nun dünyasında ruhu bir deneyden geçirilen Hideki gördüğü şeylere rüya deyip geçse de okulda başına gelenler gördüklerinin basit bir rüyadan ibaret olmadığını belli ediyor.

Osman kurguladığın hikaye ilk bölümde kendini çok açık etmeyip akılda pek çok soru bırakıyor, serinin ikinci bölümünde konu nasıl bir ilerleyiş alacak merak ediyorum. Çok fazla spoil etmeden bize oluşturduğun hikaye ile ilgili genel bir bilgi vermek ister misin? Özellikle rüyaları seçmenin bir sebebi var mı? Ruh gücünün sırlarını ve son paneldeki kişilerin kim olduklarını ikinci bölümde öğrenebilecek miyiz? Ayrıca ekibe katılmandan, mangayı oluştururken yaşadıklarından da bahseder misin? Tabii ki takip ettiğin ve sevdiğin serileri de öğrenmek istiyorum.

Osman: Aslında mangamın ilk bölümünde biraz acemiliğimden dolayı aksaklıklar yaşadım, ama ikinci sayıda bunların çoğunu çizim olsun, hikaye kurgusu olsun gidereceğim. Serinin ikinci bölümünde -ilk bölümün aksine- hikayede farklılıkları ortaya çıkarıyorum. Farklılıktan kastım giyim tarzı, karakterlerin fazlalaşması ve olay akışı. Biraz daha anlaşılır oluyor herşey. Ve aramıza katılan beş yeni karakter daha var.

Hideki için baya zorlu olucak galiba ikinci bölüm rüya ile gerçeklikliğin arasındaki çizgi baya baya bulanıklaşıyordu ilk bölümde.

Osman: Mangamı kurgularken aslında yerinde duramayan hayal gücümden ve ”acaba başıma gelse eğlenceli olur muydu?” sorusundan yardım aldım ve ortaya rüyalar çıktı. Rüyalar bana göre esrarengiz bir olay, sıradışı. Her gece farklı bir sıradışılık var. Ayrııca hikayede pek duruluk olmasın diye ruh gücü ile rüyalar dünyasını birbirine bağlamak istedim. Ama asıl ruh gücünün önemini üçüncü ve dördüncü bölümlerden sonra göstermek istiyorum.

İkinci bölümde Hideki ruh gücünün yönetimini ve rüyalarında PAT! diye düştüğü yerin nasıl bir yer oldugunu öğreniyor, bayağı zorlu.

En sevdiğim mangakalar ise Masashi Kishimoto, Tite Kubo ve Takeshi Obata tabii ki. Takeshi’ye karşı ayrı bir sempati besliyorum.

pudding1

puddinggDerginin ilk sayısında serilerden farklı olarak bir adet de one shot var. 15 yaşındaki oyun, şeker ve manga manyağı Hakuya’nın lisedeki ilk gününde yaşadıklarını anlatıyor Pudding mangası. Mangaka Demircan Kaçel ise hikayedeki Hakuya ile aynı yaşta.

Manga ilk sayfasına renkli paneller ile başlıyor ve tonlamalar gerçekten çok hoş. Daha sonraki sayfalarda da taramalar, karakterlerin yüz ifadeleri ve hareketleri oldukça iyi bir şekilde çizilmiş. Ayrıca benzer okul kıyafetlerinin içinde karakterleri ayırt etmek de zor değil çünkü her karakterin tanıyacağınız farklı bir özelliği var.

Demircan acaba ekibin en genci sen misin? Ne kadar zamandır çizim yapıyorsun ve ekiptesin? Gelecek sayıda seni daha farklı bir manga hem de bir seri ile okumaya devam edeceğiz biraz Soul Hunter-S’den de bahsetmek ister misin? Herkese sorduğum gibi senin de sevdiğin ve takip ettiğin mangaları öğrenmek istiyorum.

Demircan: İlk katıldığımda en genciydim ama sonradan Ali adlı arkadaşımız aramıza katıldı, o benden bir yaş küçük.

Evet, ben de en baştan beri ekipteyim. Zaten Burak ve Yusuf’la bir süredir arkadaştım, en başından beri rakiplerim onlardı. Onların orada olması beni dergiye çeken faktörlerden biriydi.

Ben mangaya başlayalı tam olarak iki yıl gibi bir süreç oldu. Manga çizmeye başlamamın sebebi aslında o yıllarda çıkması olası olan, ama daha sonradan başlamadan biten dergi ShiroInku’ydu. İlk önce Ahmet Abi’yle tanıştım, ona çizimlerimi yollamaya başladım. Yani bir yandan Ahmet Abi sayesinde başlamış gibi oldum. Onun yaptığı yorumlar benim manga çizmek için çok daha istekli olmamı sağlıyordu. Ben de soluğu manga çalışmalarında aldım.

“Soul Hunter-S” adlı mangam aslında ilk sayıda çıkacaktı, ama aklıma Pudding adlı hikayem gelince beş bölümlük güzel bir aşk serisi çıkartırım diye düşünmüştüm. Daha sonra Soul Hunter-S için yeni bir senaryo yazmak aklıma geldi ve Pudding’i bu şekilde bitirmek zorunda kaldım. Yani hikayesi bu yüzden bu kadar yarım yamalak diyebilirim. Soul Hunter-S’in ise shounen, komedi, aksiyon ve ilginç savaşlarla dolu bir manga olarak karşınızda olacağına emin olabilirsiniz.

En sevdiğim mangakalar içinde Takeshi Obata en baştadır benim için; çünkü çizgileri, arka planları ve karakterlerin ifadeleriyle yansıttığı şeyler tamamen profesyonelce. Hani en zor çözülen düğümü çözüp tekrar aynı şekilde bağlamış gibi. İşi tamamen çözmüş bir insan. Hiro Mashima’yı da çok severim, çizim tarzını özellikle. Bunun dışında Kazue Kato ve Eiichiro Oda’da hayranı olduğum mangakalar arasında.

lightkillerz1

Derginin son mangası ise ekibin en genci olan Ali Duhan Ulusoy’un Lightkillerz mangası. Kötü bir bilim adamının buluşu yüzünden insanların ruhunun Creep’lere dönüştüğü ve bedenlerinin ise komaya girdiği bir dünyada Lightkillerz ekibi Creepslayer olarak çalışarak insanların ruhlarını ve bedenlerini kurtarıyor. Dergideki en aksiyonu yüksek bölüm diyebiliriz Lightkillerz için.

Ali ekibe son dakikada katılmışsın sanırım. Daha sonradan katılan birinin gözünden senin için nasıldı dergiyi hazırlama süreci? Mangana dönecek olursak Lightkillerz’ın ilk bölümü oldukça geniş bir zaman aralığını anlatıyor. Dünyaya dair pek çok bilginin yanında Takeshi’nin geçmişine de değinmişsin. İlk bölümün sonunda da galiba çok farklı özelliklere sahip bir Creep ile karşılaştık. İkinci bölümde bizi neler bekliyor? Dergide sağdan sola ilerleyiş örneğini de bir tek sende gördük özellikle seçtin sanırım? Ayrıca sevdiğin mangakaları dergide yazmış olsan da yine de soracağım saydığın isimlerin özellikle başarılı bulduğun özellikleri neler?

Ali: En baştaki creep ile en sondaki aynı creep aslında. Araya flashback girince karıştıranlar oldu. Ama o, Takeshi’nin ailesini katleden Creep.

Evet sağdan sola yapıyorum. İkinci bölümde yeni kişiler görüyorüz ve çizimler daha iyi. Hikayenin de iyi olduğunu düşünüyorum. Takeshi artık dünya için Lightkillerz ile beraber savaşacak.

En hayran olduğum mangaka tabii ki de Kubo Sensei. Tek kelimeyle mükemmel. Diğer sevdiklerim ise Kishimoto, Obata, Hitoyuki, Oda ve Isayama.

En son ben katılmış olsam da bu ekibi çok seviyorum. Ve bir yılda çizimimi evrime uğratan Ahmet Abi’ye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Her türlü sorumu ona sordum ve hiçbirini cevapsız bırakmadı. Bir gün yine hepimiz rakipler olacağız, yine bir arada. Ama bu sefer Kabura’da değil, Shonen Jump’ta olacağız, söz veriyorum.

1 2
Author

Wu Wei: the Action of Non-Action / Eşikte Bir Kişi. Mimar, Animanga manyağı, Mütemadi öğrenci @mrvcy

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.