Mumyalama yönteminin dünyanın pek çok yerinde uygulanan bir defin yöntemi olduğundan ve özellikle Antik Mısır’da özenle yapıldığından şu yazıda bahsetmiştik. Bu sefer rotamızı, mumya kelimesiyle bir arada duymaya alışık olmadığımız bir yere çeviriyoruz: Vatikan. Evet, katolik hristiyanların din merkezi olan özerk İtalya şehri Vatikan. Peki mumyalarla Vatikan’ın ne ilgisi var ve kimleri, neden mumyalıyorlar?

Vatikan, bildiğiniz üzere katolik hristiyanların lideri olan Papa tarafından yönetilen ve bağımsız devlet statüsü olan bir şehir. Bu yönüyle Antik Mısır’a benziyor denebilir çünkü Mısır’da olduğu gibi, Vatikan da bir din adamı tarafından yönetiliyor. Üstelik tek benzer yanları bu değil. Vatikan’da da tıpkı Mısır’da firavunların mumyalandığı gibi, din adamları mumyalanıyor. Ama öyle her din adamı değil, toplumun sevgisini kazanmış ve hatta aziz olarak kabul edilmiş olanlar. Bu azizler bazen papa bazen de bir rahibe olabiliyor. Ancak buradaki mumyalar, Antik Mısır’dan farklı olarak papirüsler kullanılıp, kocaman bir lahtin içine konmuyor.

Vatikanlılar bu işleme mumyalamak yerine incorruptibility yani bozulmazlık diyor. Bilinen en eski Vatikan mumyaları üçüncü yüzyıla kadar dayanıyor ve Mısırlılar kadar olmasalar da Vatikanlılar da mumyalama konusunda oldukça başarılı denebilir. Ancak onlar bu mumyaları tapınakların derinliklerine saklayıp arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkmalarını beklemek yerine, doğrudan insanlara sergilemek üzere camdan tabutlar içerisinde müzelere koyuyorlar. Çünkü Vatikan Katolik Kilisesi, bu mumyalar azizlere ait olduğu için, insanların bu azizlere bakıp etkilenmelerini istiyor. Etkilenmeleri için de azizlerin ölü bedenlerini mumyalıyor ve canlıymış gibi görünmelerini, o saf ve büyüleyici yüzlerinin olduğu gibi kalmasını sağlıyorlar.

Vatikan’da mumyalama süreci ise birçok anlamda Antik Mısır ile benzerlik gösteriyor. Onlar da bozulmayı önlemek için önce organları çıkarıyor ve bedeni çeşitli yağ ve bitki özleriyle kaplıyorlar. Daha sonra organları da bu özlerle kaplayıp bedene geri koyuyorlar. Ayrıca firavunlarda olduğu gibi, azizlere de giysileri giydiriliyor. Haçlarından yüzüklerine kadar, her türlü aksesuarları mutlaka beden üzerinde eksiksiz bir şekilde bırakılıyor. En sonunda da hava alıp bedende herhangi bir bozulma gerçekleşmemesi için, özel yapım camdan bir tabut içerisine yerleştiriliyorlar. Bütün bu aşamalar sonucunda da ortaya müzeyi gezen katoliklere “Şuna bakın, bedeni nasıl da sapasağlam kalmış.” dedirtecek azizler çıkıyor.

Aziz Rahibe Francis Xavier Cabrini (1917), New York (Mother Cabrini School)

Vatikan’da yapılan bu mumyalama ya da kendi deyimleriyle bozulmazlık uygulamaları, şimdiye kadar birkaç azize uygulanmış ve kilisenin 1975 yılında başlattığı proje ile bu işlem biraz daha önemsenmeye başlanmış. 2008 yılına kadar devam eden bu projeye göre amaç, o zamana kadar mumyalanmış ya da bedeni bir şekilde sağlam kalmış önemli azizlerin restore edilip müzede sergilenmesiymiş. Bu fikrin de Antik Mısır’dan esinlenilerek ortaya çıktığı söyleniyor. Tıpkı Mısırlılar gibi, Vatikan da bu bedenleri uzun süre sağlam kalması için mumyalamak istiyor. Mısır’dan farklı olarak ise bunu ölü bedenlerin kendi iyiliğinden çok, onları insanlara sergilemek için yapıyorlar.

Bunun için özel bir ekip kuruluyor ve o güne kadar aziz olarak kabul edilen otuz bir kişiye -bunlar genellikle papalar, kardinaller ya da rahibeler oluyor- özenli bir mumyalama işlemi uygulanıyor. Bu işlem sadece yekpare vücudu olan azizlere değil, bir şekilde günümüze kadar ulaşan kalp, kemik ve ayak gibi parçası bulunan azizlere de uygulanıyor. Tam bir müze projesi anlayacağınız. Bu projede üçüncü yüzyıldan 1984 yılına kadar pek çok aziz mumyalanıyor. Aziz Saturninus’un kemikleri (dördüncü yüzyıl), Avila Azizi Teresa’nın ayağı (1582) ve Aziz Frances Cabrini’nin bedeni (1917) bu restore edilmiş mumyalara örnek.

Bu projede en çok öne çıkarılan azizlerden biri de tarihin en uzun süre hizmet veren ikinci Papası, Papa 23. John. Çünkü kendisinin bedeni, şimdiye kadar Vatikan’da yapılmış en iyi restorasyon çalışması olarak kabul ediliyor. Özenle kaplanan çeşitli yağ ve bitki özleri, uygulanan bir takım restorasyon yöntemleri sayesinde bedeni adeta balmumu bir heykel gibi duruyor. Mumyası Aziz Petrus Bazilikası’nda sergileniyor ve sergilenmeye başlandığı günden beri çok büyük ilgi görüyor. Elbette bu restorasyon işlemi sırasında bozulma gösteren bir takım parçalar onarılmıştır ama yine de bu gördüğümüz şeyin ölü bir bedene ait olması oldukça ilgi çekici.

Papa 23. John (1963), St. Peter’s Basilica (Rome)

Vatikan’da mumyalama öyle asırlardır uygulanan bir teknik değil. Günümüzden yüz yıl öncesine gidersek o zamana kadar yapılmış on beş mumya ya da kalıntıya rastlıyoruz. Bu restorasyon projesinde de zaten azizlerin yarısını 1751 ve öncesindekiler, diğer yarısını ise 1917 ve sonrasına ait olanlar oluşturuyor. Bu sayının bu kadar az olmasının sebebi ise mumyada seçicilik. Gerçekten aziz olduğuna inanılan ve toplum tarafından çok sevilen din görevlileri bu mumyalama işlemine tâbi tutuluyor. Bir yandan da Vatikan’a müze malzemesi çıkıyor tabii. Ne de olsa aziz bunlar, ilgi görürler değil mi?

Author

tasarımcı, fotoğrafçı, oyuncu, teknolojisever, soundtrack delisi. her türlü online mecradan ulaşmak için: @mfurkanakyuz

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.