Dışarıdan bir ülkeye bakmak çok garip bir durum.
Bir yandan, bütün bilgilere sahip olamayacağını biliyorsun. Her şeyden evvel bir yaşanmışlık gerekiyor bazı şeyleri sağlıklı yorumlamak için. İçeriden olduğu kadar keskin kanılarla konuşamazsın. Cümlelerinin sonu sert noktalarla bitemez. Ancak öte yandan, bilmek, anlamak da gerekiyor; çünkü hem onların yaşadıkları sana feyz olabilir ileri bir günde, hem de bir yerde dünya müşterek artık. Venezuela‘da olan şey, gelip seni de etkileyecek.
Bütün bunların ışığında, biz dilimiz döndüğünce anlatmak istedik Venezuela’yı. Çünkü hem orada olanların bizde olmuş ve olacaklarla ilgili içerdiği çok enteresan içgörüler var, hem de an itibariyle yakın tarihte gördüğümüz en sert taban hareketlerinden biri yaşanıyor. Venezuela’lılar sokaktalar, hatta öylesine netçe sokaktalar ki, aralarında hedef aldıkları adamlardan birinin oğlu çıkıp onların arasında olduğunu duyurdu babasına.
https://www.youtube.com/watch?v=6vLUFR1xn5c
Burada gördüğünüz kişi Yibram Saab. Kendisi Venezuela’nın insan hakları ombudsmanı Tarek Saab‘ın oğlu. Saab, Venezuela devriminin şairi olarak adlandırılan, eskiden halk tarafından sevilen ancak son dönemde yaşananların ardından ziyadesiyle hükümete yakın bulunan bir karakter. Halk, bir anlamda derdini onun anlayacağını ve Maduro’ya anlatacağını düşündüğü için ona yükleniyor. Oğlu dahil.
Ama biz ilk önce takvimi bir geri saralım. Venezuela’da işler ne zaman kötüye gitmeye başladı?
Esasında Venezuela için takvimin herhangi bir tarihinde ekonomik refah ile işaretlenmiş bir gün yok. Bu da çok basit bir şekilde kaynak yetersizliğinden ortaya çıkıyor. Ülkenin ürettiği ve dışarıya satıp gelir getirilebilecek tek şey petrol. Onun alım satımı da Amerikan dolarlarıyla yapılıyor. Karşılığında Venezuela’nın birçok temel ekonomik ürünü ithal etmesi gerekiyor. Eğer oralara giden arkadaşınız olduysa, “Tuvalet kağıtlarını tek günlerde satıyorlar” gibi hikayeler duymuşsunuzdur. İşte sebebi bu.
Çünkü Venezuela’nın sattığı petrolden gelen gelirden devlet borçları düşülünce bu ekonomik ürünleri getirtecek parası yok. Bu da belirli başlı sıkıntılar doğuruyor hâliyle. Chavez’in başlattığı ve Maduro’nun da bayrağı teslim alıp devam ettiği milli ekonomi politikaları bu sorunun çözümünü de engelliyor, hatta bilakis durumun bu şekilde çözümsüz olduğu söyleniyor. Öyle ki, Maduro bir sene önce darbeye uğramış da, asker durumu görünce “Abi tamam sen kal, ülke batınca senden bilsinler” diye tutmuş diyenler bile var.
Burası elbette mesnetsiz komplo teorisi. İşin esası, daha somut şeyler önerenler var. Aynı Zimbabwe örneğinde olduğu gibi, bir dolarizasyon önerisi yapılıyor devlete. Genel olarak yerel dövizi bırakalım, zaten Monopoly parasına döndü, böylece –şeker gibi– bir takım ürünlerin ithalatı kolaylaşsın, üretim palazlansın deniyor. Bunu ve daha fazlasını diyen muhalefet, 2015 yılında uzun yıllar aradan sonra tekrar mecliste gücü ele geçiriyor.
Çok, çok, çok fazla hikayede olduğu gibi, dananın kuyruğu da burada kopuyor. Size bir politika okuma tavsiyesi. Eğer bir noktada olay “ve muhalefet meclise girdi” ile başlıyor ve sonunda şiddetle bitiyorsa, faili çok uzaklarda aramanıza gerek olmaz. Devlettir.
Burada da öyle bir durum var. Maduro, 2015 yılında yükselen muhalefet karşısında üst üste daha safları sıkılaştırma hamleleri yapıyor. Niyet okumak bizim işimiz değil, onu tarihçiler düşünsün; biz Venezuela devlet eşrafının yaptıklarını sayalım.
- Maduro için bir referandum çağrısı yapılıyor. Bu referandum gerekli hukuki tüm adımları geçiyor. Fakat 21 Ekim 2016 tarihinde oranın YSK’sı olan CNE, seçimde “seçmen sahtekarlığı var” diyerek referandumu gerçekleşmeden iptal ediyor.
- Bu iptal kararından sonra yaklaşık bir milyon kişi sokaklara dökülüyor. Vatikan araya girip, Maduro ve muhalefete arabuluculuk yapmaya başlıyor. İki ay bir sükut geliyor. 7 Aralık 2016 tarihinde müzakereler duruyor. 13 Ocak 2017‘de Vatikan resmen aradan çekiliyor.
- İpin ucu 29 Mart 2017‘de kopuyor. Venezuela’nın Yüce Şura’sı TSJ, muhalefetin domine ettiği parlementonun dokunulmazlığını kaldırıyor. Yasama güçleri TSJ‘ye aktarılıyor ve meclis efektif anlamda dağıtılıyor. 1 Nisan‘da bu karar Yüce Divan tarafından geri alınıyor,
- Yalnız karar zaten hafiften toparlanmaya ve eylem yapmaya başlamış halkın iyice şirazesini kayırıyor. 19 Nisan 2017‘de “La madre de todas las marchas” yaşanıyor. Yürüyüşlerin Anası diye çevirebiliriz kabaca. 26 farklı yerden ombudsman Saab’ın binasına yürüme kararlaştırılıyor. Barışçıl başlayan yürüyüş, milis örgütlenmesi colectivos‘a çatıyor.
- 19 Nisan 2017 günü, saat 14:10‘da 17 yaşında bir çocuk colectivos tarafından kafasından vuruluyor.
- 19 Nisan 2017 günü, saat 16:35‘te 23 yaşındaki bir kadın colectivos kaçarken vuruluyor.
- Venezuela, üyesi olduğu OAS (Organization of American States) bu durumu konuşmak isteyince, 26 Nisan 2017 günü üyelikten çıkma işlemlerini başlatma kararı alıyor.
- Sonrasında protestolar iyice şahlanırken, 1 Mayıs 2017 günü Maduro meclisi dağıtacağını, yeni bir anayasa yazacağını ve iki yıl boyunca ülkeyi constituent assembly ile yöneteceğini bildiriyor. Bu tabir, kabaca Türkçe’ye “anayasa meclisi” olarak çevirebileceğimiz bir terim. Bu meclis oturup iki yıl boyunca yeni bir anayasa çıkartacak. Bu iki yıl esnasında da, başta, elbette, Maduro olacak.
- Bu, tepkileri daha da kızıştırıyor sokakta. Buna karşılık 8 Mayıs 2017 günü Maduro askeri anayasayı yazmak ve bu constituent assembly‘de bulunmak üzere göreve davet ediyor.
- Çok kısa bir süre sonra, 13 Mayıs 2017 günü de Nicolas Maduro 156 numaralı resmi gazete beyanıyla Venezuela’da olağanüstü hâl ilan ediyor.
Biz de bugün buradayız. Neredeyse randımanlı bir biçimde aylardır süregelen karışıklık ve karmaşanın sonucunda toplam ölü sayısı 69 Venezuela’da. Çoğu protesto, barışçıl başlayıp, kimilerinin Sosyalist Parti’nin silahlı kanadı olduğunu iddia ettiği milis colectivos‘a toslayınca şiddete varıyor. Buna rağmen Venezuela halkı sokaklardan çıkmıyor.
Ülkenin gidişatı ile ilgili de söylenen, edilen çok söz var elbette. İnanılan var, umulan var, hayal edilen var. Üzerine düşünülecek ve yazıp çizilecek çok kaynak var bir de. Yalnız bütün bunlar, olan bitenle farklı bir seviyede. Çünkü çözümler öznel, sübjektif. Burada tasviri malumun ilanı olan durum ise nesnel. Ne zaman, nerede, ne tür bir biçimde rahatsız kitlelere karşı balyozunu bileyen bir lider görürseniz, orada artık alt metin okumaya devam etmenizin bir alemi yoktur. Maduro’nun ideolojik olarak nerede durduğu ve sizin bir birey olarak bu duruşa yakın/uzaklığınız sizin kitaplar okuyarak, araştırarak edinebileceğiniz bir bulgudur. Şu ise insani bir değer:
Güç yozlaştırır. Mutlak güç, mutlaka yozlaştırır.