Sonbaharın gelmesiyle hareketlenen sinema dünyasının gündeminde bu sıralar pek çok ayrı konu başlığı mevcut. Joaquin Phoenix ve Lady Gaga’yi birleştiren Bonnie & Clyde soslu müzikal yeni Joker filmi herkesin radarına girmişken, Neon Film’in akılcı bir film promosyonuyla herkese “yeni” Silence of the Lambs olarak tanıttığı Longlegs korku severleri sinemalara sürüklemişken ve de 36 yıl sonra gelen Beetlejuice devam filmi tatlı bir heyecanın parçası olmuşken gündemin biraz gerisinde kalmış fakat izlemeye veya listelerinize eklemeye değecek filmlerden bir seçki hazırladım. Farklı türlerden derlediğim ve sonbaharın gelişiyle harekete geçen sinema dünyasından değişken tatlar arayanlar için bu listenin işe yarayacağını umuyorum.
Vizyona Girenler
I SAW THE TV GLOW:
Daha önce “We’re All Going to the World’s Fair” ile karşımıza çıkmış ve dikkatleri biraz olsun üstüne toplamış yönetmen Jane Schoenbrun’un A24 imzalı yeni filmi “I Saw the TV Glow”, vizyonda bu yaz-sonbahar sezonunda görebileceğiniz en ilginç yapımlardan bir tanesiydi. Justice Smith’in başrolünde olduğu ve oyuncu kadrosunun enerjisinin birbirini çok iyi yakaladığı filmde, ana karakterimizin büyüme hikayesini son derece alışılagelmişin dışında bir anlatım yoluyla izlediğimiz filmin queer anlatım bakımından da son derece zengin ve derin işlenmiş oluşu özellikle filmdekine benzer dönemlerden geçmiş genç izleyicileri fazlasıyla içine çekecek ve duygusal anlamda kendilerine farklı bir bakış acısı kazandıracaktır. Filmin ve yönetmenin yarattığı görsel dünyada hayal ve gerçeklik arasında yaptığımız yolculuklar sizi son derece etkileyici bir yolculuğa sürükleyecektir. Bir parantez de filmin soundtrack albümüne açmak gerekecek ki filmin görsel dünyasına son derece uyumlu parçalar, eserden alacağınız tatmin duygusuna son derece uyumlu bir ahenk oluşturuyor.
STRANGE DARLING:
Vizyonda maalesef çok az süre bulan fakat benim bu yıl şahsi olarak en beğendiğim korku filmlerinden biri olan Strange Darling, muhtemelen garip Türkçe çevirisine rağmen (Sevgilim Kaç) izleyenleri şaşırtmayı başardı. Seri katil temalı slasher filmlerini sevenler için son yıllarda bulması bir hayli zor olan türden bir farklılık yaratan filmin oyunculukları da (Özellikle Willa Fitzgerald) sürprizlerle dolu. Longlegs filminin reklam kampanyasının heyecanına kapılıp filmden pek de beklediğinizi bulamadıysanız Strange Darling tam olarak aradığınız yapım olabilir. Özellikle slasher türünde veya benzeri yapımlarında devam filmlerinden veya yeniden yapımlardan oluştuğu günümüz korku sineması dünyasında da son derece ayrı bir yerde durmayı hak eden bir filmle karşı karşıyayız.
Listelere Eklenmesi Gerekenler:
Yazının bu bölümünde ilk iki filmden farklı olarak henüz Türkiye’de yayınlanmamış fakat gerek festivallerde gerekse de ön gösterimlerde beğeni toplamış yapımlardan bahsedeceğim. Filmlerden bazılarını 2024’ün başında birkaç festivalde gördüğüm için kendi ilgimi çeken yapımlara da yer vermek için özen gösterdim.
A DIFFERENT MAN:
Marvel severlerin yakından tanıyacağı Sebastian Stan’ın başrolünü Adam Pearson ile paylaştığı A Different Man, bu yılın başında Berlinale Ana Yarışma’da boy göstermiş ve Sebastian Stan’e ilk uluslararası “En İyi Oyuncu” ödülünü kazandırmıştı. Kara mizahi anlatım diline serpiştirmiş yapımın ana odağında yaşadığı rahatsızlık nedeniyle ameliyat olduktan sonra farklı bir “biçimde” hayatına devam etmekte olan Edward karakteri var. Bu son derece içsel yapımın oyunculukları öne çıkarken sahnede olmak ve hayatın değişkenliği gibi temalar da göze çarpıyor. İyi oyuncu performansları izlemek isteyenler için A Different Man listelere eklenebilir.
ANORA:
Önümüzdeki ay vizyona girecek bir diğer Neon Productions filmi Anora, bu yıl Cannes Film Festivali’nde Sean Baker’e bir “Altın Palmiye” kazandırmıştı. Daha önce Florida Project, Red Rocket ve Tangerine gibi filmleriyle karşımıza çıkmış ve oldukça cüretkar bir mizah anlayışını kendi sinema dilinde kullanan Sean Baker’in yeni filmi Anora, genç bir hayat kadınının hayatının Cinderellavari değişimini perdeye taşıyor. Son dönemin parlayan oyuncularından Mikey Madison’u başrole oturtan film, uluslararası festivalleri takip edenlerin epey uzun bir süredir zaten listelerinde yer alıyordu fakat eğer gözünüzden kaçmışsa Anora’yı listelere eklemenin tam zamanı zira film 18 Ekim’de vizyonda olacak.
CUCKOO:
Euphoria dizisiyle birçoklarının tanıdığı yetenekli oyuncu Hunter Schafer’ın başrolünde yer aldığı ilk film Cuckoo, Tilman Singer’in ilk uzun metrajında seyirciyi tatmin etmeyi başarıyor. Euphoria’daki performansı oldukça beğenilen Hunter Schafer’i da ilk kez başrolde böylesine bir kaçış-kovalamaca filminde görmek de sevindirici. Oyuncunun film seçimlerine ayrı bir önem gösterdiğini varsayacak olursak da (Yorgos Lanthimos’un Kinds of Kindness’ında kısa da olsa yer alması) kendisini farklı bir filmde tekrardan başrol olarak görmek de bizleri heyecanlandıracaktır. İyi yönetilmiş Cuckoo’nun seyirciyi kolayca içine çekebilen hali de izleyicide filme karşı bir sempati yaratıyor.