Çağlar Çorumlu ve Güven Murat Akpınar’ın oynadığı, Caner Özyurtlu – Volkan Öge ikilisinin zihninden çıkan Ayak İşleri 4. sezonu ile geri döndü.
Ülkemiz absürt ve yaratıcı komedi dizileri bakımından çok şanslı bir dönemden geçiyor. Prens’in 2. sezonu geldi, Var Bunlar Youtube’a yüklendi, Gibi dizisi 4 senede 5 sezon gibi algılaması güç bir üretim hızına ulaştı. Tüm bunların arasında ise Caner Özyurtlu’nun yönetip senaryosunu Volkan Öge ile birlikte yazdığı Ayak İşleri benim için bir adım önde. Yıllardır takip ettiğim insanların istediği şeyi ekrana düzgünce aktarabilmesinin keyfini geçiyorum, Vedat ve Evren karakterleri harika. Son dönemde sık rastlamadığımız buddy cop dinamiğine sahip olan ikili, bir patronun içerisinde apartman toplantısına katılmak kadar önemsiz olabilecek ayak işlerini yapıyor (ki dizinin bu çıkış noktası yeterince komik zaten).
Vedat hayata oldukça düz bakan, maskülen yönü yüksek bir karakter. Evren ise felsefe okumuş, her şeyi detaylıca tartışmayı seven, kendini duygularına kaptırmayan otantik bir adam. Bu zıtlık, bölümlerin başında sohbet ettikleri arabalarından çıkmalarına gerek kalmadan onları çatıştıracak ve bizleri de güldürecek yeterli malzemeyi sağlıyor. Fakat Ayak İşleri bununla kalmıyor, Vedat’la Evren’i arabadan çıkarıp bolca aksiyona da sokuyor. Özellikle 4. sezonda gözlerini iyice yükseğe dikmiş gibiler.
İlk 3 sezonun aksine 8 bölüm olacağı duyurulan Ayak İşleri, bu kompaktlığın rahatlığını yaşıyor bence. Henüz 4 bölüm izledik ancak hepsi bana çok dolu dolu geldi. İlk iki bölüm harika Vedat-Evren diyalogları içeriyor, 3. bölümün aksiyon sekansı ve sinema setini yansıtışı müthiş, 4. bölüm ise dizinin şimdiye kadarki en iyilerinden.
4. sezon 1. bölümün en komik kısmı kör şarkıcı sahnesiydi bence. Vedat, Evren’den yolunu kaybetmiş “kör” taklidi yapmasını istiyor, Evren ona “görme engelli” bireylerin kolay kolay kaybolmadığını açıklamaya çalışıyor. Vedat-Evren ikilisini özetleyen bu diyalog; 3 sezondur oyuncuların karakterlere, bizim de diziye alışmamızla ekstra eğlenceli geliyor. Zaten sonrasında neden tüm midyecilerin aynı göründüğüne dair saçma sapan bir yöne ilerliyor konu. Tam bir Caner Özyurtlu-Volkan Öge diyalogu!
Bölümün finalinde ise sürpriz konuk oyuncu İlker Fırat’ın gövdesinin koptuğunu görüyoruz. Ayak İşleri 4. sezon ilk 3 bölümünde ikiye ayrılan, kolu kesilen ve omzuna trafik işareti saplanan adamlar göstererek akan kan oranının artacağı izlenimini verdi. Bu durum ayrıca absürt komediden kara komediye bir geçiş hissettiriyor. Özellikle 3. bölüm “Hız Tümseği”nde bunu çok hissettim.
Hız Tümseği, kariyerlerinde çokça kovalamaca sahnesi yaşamış Vedat’la Evren’in bir aksiyon filmi setine adım atmasını konu alıyor. Çekilecek olan kovalamaca sahnesinin yönetimi kendilerine veriliyor. Sonrası tahmin edileceği gibi; Vedat çok öz güvenli, hemen kontrolü eline alıyor ve bu öne çıkma hissinden keyif alıyor, Evren’se onu sakinleştirip mantığın sesi olmaya çabalıyor. Biz klasik Vedat-Evren dinamiğini izlerken bir yandan setteki kaosa tanıklık ediyoruz. Bunu böyle Hollywood’u romantize eden Babylon gibi “tüm kargaşasına rağmen içine girilesi ve herkese fırsatlar sunabilen bir atmosfer” yerine Vedat’ın “bu ne oğlum, sirk burası” sözleriyle aktarıyor Ayak İşleri.
Malum sahnenin çekimi araba anahtarının yemeğe giden çalışanda unutulmasıyla sekteye uğruyor, bir koşu getirilen anahtar sonrasında çekim başlıyor ve sıfır güvenlik önlemi ile hazırlanan sette aracın fırlattığı metal trafik işareti yönetmene saplanıyor! Bu arada yönetmen rolünde Ömer Sinir’in olması çok hoşuma gitti. İnsanlar Ayak İşleri ile Gibi’yi karşılaştıradursun, Gibi’nin yönetmeni Ayak İşleri’nde rol aldı işte!
Hız Tümseği bölümü, diyalogların komikliği açısından 2. ve 4. bölüme nazaran geride kalıyor. Ama işte tüm vuruculuğunu anahtarın unutulmasıyla başlayan sekansa saklıyor. Yönetmen çektiği en iyi sahneyi izlerken hayata gözlerini yumuyor, o ana tanıklık eden asistanın -tıpkı 1. sezondaki Audition bölümü gibi- çığlık atmasıyla bölüm bitiyor. Sürekli güldürmek yerine saçmalığını bölümün akışına yayan bu kara komedi tarzı cuk oturmuş bence Ayak İşleri’ne.
Yukarıda çok övdüğüm 4. bölüm tam böyle değil. Baya iki karakterin çok kısa aralıklarla kafasına top gelmesine güldüğümüz bir sahne içeriyor mesela. Ama zaten Ayak İşleri bu fiziksel komediyi de kaldırabilecek bir dizi. Süper ötesi oyunculuklar ile tahmin edilesi veya normalde gülmeyebileceğimiz şeylere de güldürüyor. Talha’nın o fotoğraflara neden PVC kaplattığını anlıyoruz, bunu Vedat’ın bileceğini de kestiriyoruz ama Çağlar Çorumlu öyle bir oynuyor ki gülmekten alıkoyamadım kendimi.
Bölüm boyunca yaşanan Vedat-Evren çatışması, cüce kavramı üzerine yaptıkları tartışma, bir yandan Melis Birkan ve Deniz Celiloğlu gibi iki muhteşem oyuncuyu izleyebilmek derken ÖKB bölümü oldukça keyifli ama; çıkış noktasının ne kadar komik olduğunu da övmek lazım: “Ya evlatlık alınan bir çocuk aslında yetişkin bir cüceyse?” Yetişkin cüce bana Kuvvetli Bir Alkış‘taki büyümüş de küçülmüş çocuk ile Azizler’deki denyo çocuğu hatırlattı. Absürt komedinin vazgeçilmez bir konsepti demek ki bu.
Bu arada Ayak İşleri 4. sezonla birlikte geçmişe fazlasıyla gönderme yapan oturaklı bir hale gelmiş. Deli Gezdirme’de yabancı el sendromunu anıyoruz, film setinde Banderas bölümündeki patlamayı görüyoruz, Evren’e “para sayamayan adamsın” derken dizinin ilk bölümüne atıfta bulunuluyor falan. Bu ikilinin neler yaşadığını hatırlatmak ve episodik anlatıma rağmen bütünlüğü korumak çok hoş bence.
Şu anki izlenimim Ayak İşleri 4. sezonda, önceki sezonların aksine zorlama bölümler olmayacağı yönünde. Bir diğer umudum ise bu dizinin çok daha fazla sezonunu izleyebilmek. Oyunculuklar mükemmel, ana konu ve bölümler çok orijinal, hem de zaten aksiyonla komedinin birleşimini Türkiye’de nadiren görüyoruz. Hatta Vedat’ın yavaş arabalarının aksine vites arttırıp şöyle bir övgü ile yazıyı bitireceğim: Caner Özyurtlu Babylon’u çekebilirdi ama Damien Chazelle Hız Tümseği’ni çekemezdi.