Bizim işimiz reklamla kesişiyor biraz. Bilenlere malumun ilanı gibi olacak; bilmeyenler için ise belki bir perde aralanır; bilemiyorum, ama neticede evet, mecra olmak, içerik üretmek bir süredir reklam sektörüyle kol kola koşuyor tüm dünyada. Bu yüzden, baba mesleğimiz değil, ama reklam sektöründe üretilenlere; özellikle de içerik tabanlı yapılıyorsa, profesyonel bir ilgiyle bakıyoruz bu taraflarda. Ve biraz müsaadeniz varsa, gerçekten tüm samimiyetimizle, bir tanesini övmek istiyoruz.
Öncelikle birkaç şeyi netleştirmek gerek. Birincisi, işbu okuduğunuz yazı bir reklam değil. Olsa söyleriz. Burada başka bir şey var. Biraz da şahsi bir şey aslında. Merhaba. Ben Yiğitcan. Daha önce tanıştıysak, illa ki bir noktadan biliyorsunuzdur; baya koyu Beşiktaşlıyım ben. Tanışmadıysak da, evet, vaziyet bu. Dolayısıyla benim için 11 Nisan çok önemli bir tarih. 11 Nisan’da Vodafone Arena açılıyor çünkü Beşiktaş – Bursaspor maçıyla. Ve bu satırlar, tamamıyla bunun yarattığı heyecan ile; itiraf etmek gerekirse de, arkada açılmış birkaç çok kasti bir şekilde gaza getirici marş eşliğinde yazılıyorlar.
Bu satırlardayız, çünkü ben ilk defa dokuz yaşında gittim İnönü’ye, babamla. Diyarbakırspor maçıydı. Bu satırlardayız, çünkü şehre çok uzak otururduk, ama annemleri paçalarına yapışa yapışa sürüklerdim stada. Bu satırlardayız, çünkü Pascal Nouma Dinamo Kiev’e muhteşem bir aşırtmayla takımın üçüncü golünü atınca ben İnönü’de ilk defa tanımadığım bir adamla amcammış gibi sarılmıştım. Bu satırlardayız, çünkü tanımadığım bir insanın esprisine en çok, önümdeki amca Fenerbahçe’ye karşı atılan üçüncü golden sonra “Ya kazanınca söyleyecek bir tezahüratımız var mı bizim?” dediğinde İnönü’de gülmüştüm. Bu satırlardayız, çünkü büyük bir hezimetten sonra taraftarın stadı doldurup takımı tezahürat ile teselli ettiğini ilk defa İnönü’de görmüştüm.
Bunlardan da öte bir durum var burada. Bu satırlardayız, çünkü Vodafone Arena’nın açılmasının benim şahsi anılarımdan daha önemli bir yanı var. Bu satırlardayız, çünkü ben bunu stat için yürütülen muhteşem sosyal medya kampanyasıyla, her gün, duygulanarak fark ediyorum.
İlk günden itibaren muhteşem yönetildi bu hesaplar. Vodafone Arena’nın Facebook hesabı, iletişimi süper tuttu yeri geldi mi sabırsızlanan taraftarla. O kadar iyi tuttu ki, “Stat Abi” oldu. “Stat Abi siyaaah!” dediler, Stat Abi “Beyaaz!” dedi. 24 saat canlı yayın yapıldı inşaatten. Dolmabahçeye bizzat inip, eskiden Beleştepe’nin olduğu yerden inşaatı izleyemeyen, evinden açıp kolaçan ediyordu arada.
Sonra stat yaklaştıkça iyice muazzam oldu. İşin içine harika içerikler koymaya başladılar. Önce, şu siteyi açtılar. Anılar Sahada dediler. Çünkü evet, bu stat Mithatpaşa Stadı‘ydı, bu stat Şeref Bey Stadı‘ydı, İnönü Stadı‘ydı. Buraya Pele gelmişti. Macaristan burada yenilmişti. Türkiye A Milli Takımı ilk Dünya Kupası’na katılma hakkını burada kazanmıştı. İstanbul’un ilk spor mabediydi burası. Dolmabahçe’nin ahırlarından dönüştürülüp yapılmıştı. Dünyanın en güzel manzaralı stadı, onlarca kişiyi etkilemişti.
Bunlar zaten sağdan soldan vururken, bir de geri saymaya başladılar sosyal medyadan. 11’den itibaren, futbolcularla başladılar geri saymaya. Her gün, Vodafone Arena’nın açılmasına kaç gün kaldıysa, o rakamla özdeşleşen bir oyuncu üzerinden, çiçek gibi görseller koydular. Amokachi, Sergen Yalçın, Ferdinand, Rıza, Feyyaz diye geldiler 11’den 7’ye geri. O adamlar damga vurmuştu o çimlere. Şimdi de başkaları vuracaktı. Ve iyice doruğa vardı o sabırsızlık hâli böylece.
Ha bir de, sonra şöyle müthiş bir karar aldılar, bizim Can Türkdoğan’ımız ile çalıştılar. Ne kadar vizyoner insanlar oldukları da, bir oradan perçinlendi.
Anlayabildiğimiz kadarıyla, Tribal Worldwide tarafından yapılmış bütün bu işler. Eğer bir yanlışımız varsa, affetsin bizi sorumlu her kimse. Biz bu yazıyı, hem onların yaptığı bizce süper işi alkışlamaya, hem stadın açılışıyla ilgili hislerimizi dökmeye, hem de biraz, eğer farkında olmayanınız varsa, İstanbul’un tekrar Şeref Bey Stadı’na, Mithatpaşa Stadı’na, İnönü Stadı’na kavuşacak olmasının; ne kadar önemli ve ne kadar tarihi olduğuna uyandırmaya çalışarak yazdık. Bizce 11 Nisan, hakikaten memleketteki spor geek‘i herkes için büyük bir tarih. Ve görebildiğimiz kadarıyla, bu tarihin kıymeti, duyurulma tarafında, çok net biliniyor.