Çağrıya Cevap Veren: Tolga Şenel
İzlanda Milli Takımını biz nasıl tanıdık hatırlayanınız var mı? EURO ’16 elemelerinde eleme grubumuzdaydı ve maçtan önce Hasan Şaş rahmetle andığımız NTV Spor ekranlarına çıkıp; “İzlanda kim? Elle topu taşısalar 3 kere gelirler kaleye, ne yapabilirler yani.” dedi ve 3-0 yenildik. Elle değil baya topla, tüfekle geldiler kalemize. Sonra bilmeyenler olarak dedik ki; “Ya bizim küçük takım fobimiz var ehe ehe”. Bu muhabbet o günü kurtardı.
Çok vakit önce değil, baya 2012 senesinde FIFA sıralamasında 133. sıradaydı Vikingler. Oluşturdukları altyapı merkezlerine “Futbol evi” adını verdiler -ki söylemem gerek, bu tanım bana hep Tsubasa’yı anımsatıyor. Tsubasa gibi onlar da oynadıkları turnuvalarda şans verilmeyen taraf oldular. Dünya Kupası‘na katılan takımlar arasında en az nüfusa sahip olan ülke onlardı. Bir kurtuluş stratejisi olarak az olan gençlerine yatırım yaptılar ve karşılığını aldılar, alıyorlar, almaya devam edecek gibiler. Yetmedi tabi. Eski İzlandalı futbolcu Sigurdur Ragnar Eyjolfsson önderliğinde teknik adam yetiştirdiler.
Bu bolluk içinde EURO’ 16’ya iki teknik adamla katıldılar; biri o zaman 67 yaşında olan İsveçli Lars Lagerback ve Heimir Hallgrimsson. Heimir Hallgrimsson’un da asıl mesleği dişçilik, hatta Dünya Kupası öncesi “Rusya’da biraz işim var, geri döneceğim” yazısını muayenesinin kapısına asıp gelmiş! Lagerback de toplum nezdinde sevilen bir adam, hatta öyle ki; o dönemki devlet başkanlığı seçimlerinde kendisine 30 oy çıktığını da eklemeden geçmek olmaz!
İşin bir de medyatik tarafı var. Lütfen itiraf edelim ve rahatlayalım; kadınlı-erkekli hepimiz İzlanda’ya düşüyoruz. Thor gibi futbolcuları ve Freyja gibi kadın taraftarlarıyla ilgimizi aldılar götürdüler. Hatta ülkemizde “İZLANDA DOĞURGAN ERKEK İSTİYOR” başlıklı yalan haberleri de gördük. Bize sempatik gelen tek şey karizmaları değildi, EURO ’16’da taraftar şovlarıyla da bizi bizden aldılar ve birçok takım taraftarına da ilham oldular. Güney Afrika’daki Dünya Kupası’nın vuvuzelası sonrası ilaç gibiydi!
Bu tezahüratın balina çağırma sesi olması da ayrı bir ilgimizi çekti. Meksika dalgalanmasından sonra kültürümüze balina çağırma da girdi. Tezahüratları bir yana tutkuları da hayranlık uyandırıcıydı. EURO’ 16 sonra başkentte yaptıkları kutlamalar sizin de hafızalarınızda değil mi? Dünya Kupasında gruptan çıkamadılar, fakat nüfuslarının %98’ine yakını oynadıkları üç maçı da izledi. Bu inanılmaz bir oran ve gösteriyor ki bu insanlar milli takımlarına aşıklar!
İzlandalı futbolcular Avrupa şampiyonasından sonra transfer pazarında da oynamaya başladılar. Rötarlı da olsa Kolbein Sigthorsson Galatasaray’a 2016-2017 sezonunda katıldı fakat işler iki taraf açısından da istenildiği gibi yürümedi. Kiralandıktan hemen sonra sakatlandı ve devre arasında sözleşmesi feshedildi, kulübü Nantes’a geri döndü. Hatta bir süre bunalıma girdi, ortalıktan kayboldu, geri döndü ve henüz 2018 Ocak başı gibi tam idmanlara başlama fırsatını buldu.
Bjarnason, Gunnarsson, G.Sigurdsson, Finnbogason, Gudmunsson gibi kalbur üstü oyunculara sahip İzlanda’nın en dikkat çeken oyuncularından birisi de Messi’nin penaltısını kurtarıp takımına 1 puan getiren kalecileri Halldorsson! Sebebi kesinlikle kaleciliği değil! Kendisi aynı zamanda ülkesinde oldukça başarılı olan bir yönetmen! 2012 Eurovision şarkıları Never Forget şarkısının klibini ve Coca-Cola’nın 2018 Dünya Kupası reklam filminin yönetmenliğini yaptı. Daha önce yarı zamanlı yaptığı yönetmenlik kariyerini futbol kariyeri bitene kadar erteleyen Halldorsson, kariyeri bittikten sonra futbol macerasının filmini çekeceğini söylemişti, hem bir sporcu hem de sanatçı ruhlu olan bu adamın filmini izlemek, biz futbolseverler için kesinlikle heyecanlı olacaktır.
Futbol ekibi olarak da oldukça eğlenceliler. Milli takıma yeni katılan arkadaşlarının etrafında çember oluyorlar ve ona şarkı söyletiyorlarmış. Uzun sakatlık döneminden çıkan Kolbein’in bile göbeksiz olduğunu düşünürsek, kendilerine son derece iyi baktıkları da kesin. Acaba onlarda “adamlık” dolu söyleşiler yapıyorlar mıdır? Ben pek sanmıyorum!
Peki neden futbol romantikleri İzlanda’yı çok seviyor, sorusunu bu yazdıklarım kesmediyse bir de şu şekilde cevaplayabilirim; 2016’da ilk kez Avrupa Şampiyonası finallerine gittiler ilk gollerini Ronaldo’lu Portekiz’e, 2018’de ise ilk kez Dünya Kupasına katılıp ilk gollerini de Messi’li Arjantin’e attılar. Bölüm sonu canavarı avlamayı kesinlikle seviyorlar!
2018 Dünya Kupası serüvenleri pek istedikleri gibi gitmese de taraftarlarıyla birlikte kupaya kattıkları renkle uzun süre gönlümüzde yer etmeyi bırakmayacakları kesin. Yalnız tek ricam, artık eleme gruplarında bize denk gelmesinler, ciğerimiz soldu!