Şimdi bize son raddesinde geliyor, biz takriben iki saat içerisinde izleyip, butona basıp hayatımıza dönüyoruz diye çok kolaymış gibi hissettiriyor ama; film yapmak zor iş. Filmin kendisini çekmekten bahsetmiyorum, onun da mutlaka zorlukları var. Ama bana öncesindeki dev bürokrasi bir acayip geliyor. Senaryoların gidip gelişi, revizyon istekleri, sinemadan gerçekten anlamayan yapımcıların müdahil olma ihtiyacı hissetmesi, yönetmenle stüdyo kavgaları… İş biraz dönüyor, dolaşıyor, “kim daha harcanabilir?” sorusuna geliyor bu işlerde.
Gelin güncel örneğimize geçelim. Malumunuz, şu sıralar peri masallarının canlı çekimlerini yapmak –özellikle Disney bu sene Cinderella ile 90 koyup 540 aldığından beri– baya sükseli. Bu sene gerçekten inanılması güç derecede iyi bir sene geçiren Universal Studios da bu treni kaçırmak istemiyor, o yüzden uzun zamandır bir Küçük Deniz Kızı filmi üzerinde çalışıyordu. Filmin yönetmeni için Sofia Coppola’nın adı geçmekteydi ciddi bir süre boyunca. Coppola sonradan projeden ayrılmıştı.
Ayrılmanın sebebini bugün öğrendik, zira Variety bugün Chloe Grace Moretz’in filme Ariel olarak, yani başrol hüviyetinde katılacağını açıkladı. Gelen haberlere göre, Coppola ve stüdyonun anlaşamamasının, yani resmi basın açıklamasında verdikleri “kreatif ayrılığın” sebebi Moretz’miş zaten. Coppola kızıl saçlı küçük deniz kızımız için Uma Thurman ve Ethan Hawke’ın kızı Maya Thurman-Hawke’ı düşünüyormuş, stüdyo ise filmi daha meşhur bir aktrise emanet etme niyetindeymiş. Birinci tercihleri de hep Moretz’miş.
Açık konuşmak gerekirse stüdyonun düşünce tarzını pek anlayamadım. Yani Chloe Moretz’in gişe çekim gücü anlamında Maya Thurman-Hawke’dan çok bir farkı olduğuna inanamıyorum. Yani Thurman-Hawke’ın da yok belli ki, ama Moretz uğruna Sofia Coppola yakılacak bir kapasitede değil. Hoş, kötü tercih mi, o da değil bence. Bekleyip görmek lazım. Siz ne diyorsunuz peki, yorumları alalım?
