Sizlere yakın zamanda hangi dizi giderek kötüleşti desek, cevabınız ne olurdu? Verilen ilk cevaplar genellikle büyük hayran kitlelerine sahip drama dizilerdir. “Lost çok bozdu” feryatları hala kulağınızda çınlamakta, biliyoruz. Aynı Lost gibi kaliteli drama dizileri sıkı hayran kitlelerine sahip olmaları sebebiyle bozdukları zaman akıllarda daha büyük yer etseler de bu yazıda dramaları değil komedileri ele almak istiyorum.
Komedi dizileri, özellikle en çok rast geldiğimiz biçimi olan sitcom diziler, her bölüm izleyiciyi güldürmeye odaklanırlar. Güldürmeyi başardıkça uzun müddet devam ederler, hatta başarılı komedi dizileri en az yedi sezonu devirir. Kanal yöneticileri bu kâr marjı yüksek dizilerden vazgeçmek istemedikleri için dizinin, tabiri caizse, suyu çıkana kadar devam ettirebilirler. Neticede ise elimizde yedi, on, hatta on iki sezon devam eden ve bittiğinde “Oh be!” dedirtecek kadar sünen bir sürü sitcom kalır.
2000’li yılların başında başlayan komedi dizilerinin bir çoğu tam da bu yolculuktan geçti. Bu dönemde 90’larda başlamış ve kendi stilini oturtmuş Friends ve Frasier gibi diziler yavaş yavaş son sezonlarına geliyorlardı. Komedi dizilerinde yeni bir çağ başlıyordu. Bu dönemde çıkan dizilerin birçoğu hala en popüler komedi dizilerinin arasında anılıyorlar. The Office ve How I Met Your Mother gibi diziler ilk sezonlarıyla gönüllerde taht kurmayı başardı, hala da birçok kişi tarafından tekrar tekrar izleniyorlar. Peki ne oldu da hayranları bu dizilerin sanki son bir veya iki sezonu hiç yaşanmamış gibi davranıyor?
Bu sorunun kısa cevabı şu: Devamlı yeni içerik üretmek ve bunu başarırken de kaliteden ödün vermemek zor bir iş. Komedi dizilerinin ise bunun üstüne aşması gereken bir engel daha var: taze kalmak. Her dizinin bir raf ömrü var. Drama dizilerinde bu, genellikle plota bağlı bir süre. Plot ne kadar esneyebilir ve ilgi çekebilirse dizinin ömrü de o kadar uzun kalır. Komedi dizilerinde ise durum biraz daha farklı. Espriler güldürdüğü ve karakterler sevildiği müddetçe raf ömrü uzamaya devam eder. Her sezon yaklaşık yirmiden fazla bölüm çeken sitcom diziler ise akıllara şu soruyu getirir: Nereye kadar?
Sezon başı en az yirmi bölüm çeken bir dizi yedinci sezonunun sonunda yüz kırk bölüme ulaşır. Tahmin edersiniz ki, eğer Tina Fey gibi yıllarca SNL’de başyazarlık yapmış ya da Michael Schur gibi zaten hayatını bu işe vermiş isimlerden bir kadro kurmadıysanız bu iş o kadar da kolay değil. Raf ömrünü uzatmak ve kahkahaları devam ettirmek amacıyla en sık yapılan hatalardan biri de dizinin karakterlerini kendi parodilerine dönüştürmek olsa gerek.
Community’nin yapımcısı Dan Harmon kendinin de yaptığı bu hatanın farkına varmış olacak ki başrol Jeff Winger aracılığıyla beşinci sezonun birinci bölümünde bunu bizlerle şöyle paylaşıyor:
Bu dört yıllık bir süreçti. Bir uçtan gerçek insanlar olarak girip öbüründen çizgi film
karakterleri olarak çıktık.
Karakterlerini kendi parodileri haline getiren sitcomlara bir başka örnek de The Big Bang Theory. Dört adet geek arkadaştan oluşan tayfanın günlük hayatını anlatan dizi bu sene on ikinci sezonuyla ekranlara veda etmeyi planlıyor. Dizinin ana karakteri olan Sheldon’ın evlenerek yapımcıların planladığı karakter gelişimini tamamlaması on bir sezon sürdü, diğer karakterler içinse bu süre çok daha kısa oldu. Haliyle bu kadar sene boyunca tek espri kaynağı dört geekin romantik ilişkilerle mücadelesi olamazdı. İlk başlarda bazı bilimsel konuşmaların aralara serpiştirilmesi karakterlerin bilgi düzeyini gösterirken ilerleyen sezonlarda ağızdan çıkan her bilimsel veya geek cümleyi kahkaha efekti takip eder oldu. Bilim adamı olmak ya da çizgi roman camiasını yakından takip etmek kahkaha unsuru olmak için yeterliydi senaristler için.
Aslında sorun tam olarak bu sıra dışı camiayla dalga geçilmesi bile değildi. Sorun, dizinin bu sıradışı ve gülünç bulduğu uğraşların, zaman içinde popüler kültürün lokomotifi haline gelmesine rağmen dizinin
bunu kabullenmemesiydi. Dizinin ilk sezonunun yayınlandığı 2007’de Nolan ikinci çizgi roman uyarlamasını çekiyordu, Iron Man’in de eli kulağındaydı. İleriki yıllarda da dizi yeni sezonlarını çıkarırken sinemada MCU rekor üzerine rekor kırdı, Logan Oscar adayı oldu, televizyonda The Walking Dead reytinglerde başı çekti. Yapay zeka tartışmaları, uzaya roket fırlatma provaları ve Boston Dynamics robotlarının ana gündem maddesi olduğu yıllar yaşanmaya başladı. Geek kültürü her yerdeyken, süperstar mühendisler artık hayatımızda bir gerçekken dizinin sunduğu espriler de bayat bir hale geldi.
Sitcomlar literatürde aynı karakterlerin her bölüm komik bir durumda izlendiği diziler diye geçer. Gerçekte ise bu biraz yumurta tavuk ikilemine dönebilir; bazı sitcomlarda basit bir olayı komik hale getirenler karakterlerdir. Buna bir sürü örnek verebiliriz: Two and a Half Men, Community ve The Office bunlardan birkaç tanesi. Mizahı olaydan değil karakterden yeşertmek bazı dizilere ömür katsa da bazı diziler için probleme dönüşebiliyor. Örneklerden devam etmek gerekirse Two and a Half Men ve The Office dizileri komedi malzemesinin çoğunu başrollerine veren iki dizi. The Office’te her ne kadar yan karakterlerin de kendilerini kanıtladığı anlar olsa da dizinin kalbi Michael Scott’dı. Onun yedinci sezonda ayrılmasıyla yaratılan boşluk bir türlü doldurulamadı ve dizi ancak iki sezon daha devam edebildi. Bu duygusal boşluğu doldurmak için yapılan çabalar ise maalesef dizinin hayranlarını daha da üzdü. Yeni karakter denemeleri ve plotun alakasız bir hal alması diziyi, sevilmesine sebep olan noktalardan çok uzaklaştırdı. Dizi her ne kadar son sezonuyla özüne geri dönmeye çalıştıysa da iş işten geçmiş, hayranlar yeni dizilere yelken açmışlardı.
Aynı şekilde Two and a Half Men’in iki tam adamından biri olan Charlie Sheen diziden olaylı bir şekilde ayrıldı. Dizi yeni başrol oyuncusuyla normal hayatına devam etmeye çalışsa da diziye hayat katan ve plotu ilerleten başrol değişince dizi eskisi gibi olamadı. İki dizi için de televizyona damgasını vuran ve bu kadar sevilen bir karakter yaratmak yapımcılar için başta altın yumurtlayan tavuk kadar kârlı olsa da tavuk kümesten ayrıldığında sefillik baş gösterdi.
Komedi unsurunu karakterlerine neredeyse eşit dağıtan dizilerde ise bu risk biraz daha azalıyor. Community de istemese de iki ana karakterine veda etmek zorunda kalan bir diziydi. Ancak dizinin komedi unsurlarını karakterleri arasında başarılı bir şekilde dağıtması, bu karakterlerin ayrılmasının etkisini az önceki örneklere kıyasla biraz daha kısıtlıyor. Kronolojik açıdan bakıldığında dizinin hızlıca duraklama ve dağılma devrine girmesi, Pierce ve Troy’un ayrılıklarını takip ediyor. Pierce ve Troy karakterlerinin ayrılması kalplerimizi kırsa da bir de olaya objektif yaklaşalım. Bu iki karakterin dizide kalması Community’nin kaçınılmaz çöküşünü ne kadar önleyebilirdi? Dizinin altı sezondan sonra son bulmasının sebebi artık komik olmaması değildi. Jeff, Annie, Abed, Chang ve Dean Pelton başta olmak üzere komediyi taşıyacak bir sürü önemli karakteri vardı.
Community başından beri yapım süreci içinde sorunlu bir diziydi. Kanal yöneticileri ve Dan Harmon üç sezon boyunca anlaşamadılar, bu da Harmon’ın üçüncü sezon sonunda diziden kovulmasıyla sonuçlandı. Bu noktadan sonra işler kötüye gitti, dizi dördüncü sezonuyla hayal kırıklığına uğrattı. Her ne kadar Harmon beşinci sezonda geri dönse de olan olmuş, aradaki sinerji gitmişti. Büyük bir kanaldan Yahoo!’nun hali hazırda sallantıda olan yeni içerik platformuna geçilmesi ise dizinin sonunu hızlandırdı, zira bu platform da dizi bittikten altı ay sonra kapandı. Kim bilir, belki de daha iyi koşullar altında Pierce ve Troy’un yokluğu telafi edilebilirdi. Bize Rick and Morty’i veren dehadan bunu beklemek yanlış olmaz.
Community’nin kendi yapımcıları ve kanal tarafından adeta elbirliğiyle çökertilmesi aslında komedi dizilerinin yabancı olduğu bir durum değil. Dizi yapımcılarının veya kanal yöneticilerinin dizinin vizyonu ya da yapım aşaması hakkında aldığı tek bir kritik karar dizinin kötü bitmesine sebep olabiliyor. Community için bu Dan Harmon’ın kovulmasıydı. Buna gösterebileceğimiz bir başka meşhur örnek ise Scrubs: Sekiz sezon boyunca kahkahalarla devam eden Scrubs güzel ve duygusal bir sezon finaliyle ekranlara veda etmişti. Ta ki dokuzuncu sezonuyla geri dönene kadar. Dizinin yapımcısının vizyonu aslında bir spin-off yaratmaktı; diziden bağımsız ama temel birkaç unsuru barındıran apayrı bir dizi. Böylece dizi formatına yenileyebilir, sevdiğimiz karakterlerin yeni karakterlerle ilişkileri yeni bir sürü maceraya yol açabilirdi. Bunun yerine kanal, tasarlanan spin-off’u dokuzuncu sezon olarak sundu. Bu karar spin-off için kurulan vizyonu kısıtlar nitelikteydi; insanların Scrubs izliyorsa Scrubs’ı görmelilerdi ancak olaylar öyle gerçekleşmedi. Scrubs’tan beklenen neredeyse her şey yok olmuştu. Dizinin ana karakterlerinin yerini yeni jenerasyona devretmesi, çok sevilen yan karakterlerin gitmesi ve dizinin hastane ortamından çıkıp fakülte ortamına dönmesi gibi temel kararlar diziyi çok değiştirmeleri sebebiyle büyük tepki topladı. Sonuç olarak da Scrubs hayranları bugün hala diziyi sekiz sezon sayıyor ve dokuzuncu sezonu reddediyorlar.
Hayranlarını hayal kırıklığına uğratan en meşhur dizilerden biriyse HIMYM. Bir zamanların yeni Friends’i olarak anılan dizi hakkında çok şey konuşuldu. Yapımcıların dizi boyunca yaşanan karakter gelişimlerini görmezden gelerek vizyonlarını beklenmedik bir şekilde uygulamaları hayranlarını büyük hayal kırıklığına uğrattı. Hani Barney artık bağlanmaktan korkmayan, özel hayatında daha ciddi bir karakterdi? Hani Ted ve Robin kesinlikle hayattan başka şeyler istiyordu ve bir arada olmamalılardı? Dizinin beklenen ve hak edilen sonundan ziyade yapımcılarının dokuz sene önce verdikleri bir karardan dönmemesi HIMYM’ı hayranlarını en çok üzen diziler listesinde üst sıralara taşıdı.
Geriye dönüp baktığımızda bu dizilerin nerelerde bozmaya başladıklarını tespit etmek kolay. Bununla birlikte yukarıda eleştirdiğim dizilerle aynı dönemde çıkmış ve kalitesinden hiç ödün vermeden finalini yapmış diziler yok mu, tabi ki var: 30 Rock, Malcom in the Middle ve IT Crowd bunlardan sadece birkaç tanesi. 2010’lara gelindiğinde ise geçmişteki hatalardan ders çıkarılmış olunacak ki bu dönemde yeni başlanan komedi dizilerinde göze çarpan bir bozulma görünmüyor. Aksine komedi dizileri adeta altın çağını yaşıyorlar. Brooklyn Nine Nine ve The Good Place gibi kalitesinden ödün vermeden devam eden diziler her sezonunu umutla bekletiyor. Rick and Morty, Bojack Horseman gibi animasyon diziler zaten kaliteyi bir üst çıtaya taşıdı. Son birkaç senedeyse Master of None, Louie, Atlanta gibi diziler komedi sadece sitcom değildir diyerek komedi türünü başka ucundan yakaladılar. Umarım yıllar sonra bu dizilere baktığımızda ne kadar kötü bozduklarından değil, ne kadar kaliteli bittiklerinden bahsederiz.