3. Karakterlerinin Uyumu
Zootropolis’in bir ton cici yan karakteri var. Bazıları Disney ve Pixar filmlerinden aşina olduğumuz arketiplere ait, iş görüyorlar, ama iki yıl sonra kendilerini hatırlayacağınızı sanmam. Bir Bing Bong kadar unutulmaz yan karakteri yok yani filmin. Ancak… Ana karakterlerinin birbirleriyle harika tutmuş bir kimyası var. Bu sadece seslendirenlerle ilgili bir durum değil. Bu durum Amerika dublajında da var, Türkçe dublajında da. Muhtemelen İtalya’da da vardır, Bangladeş’te de. Çünkü mesele sadece oyunculukla ilgili değil. Karakterlerin birinin tilki, birinin tavşan olması; animasyonlardaki o akıcılık, hikayenin bu iki karakteri birbirine doğru pürüzsüzce beslemesi… Her şeyiyle, Hopps ve Wilde, müthiş bir ikililer.
4. Tembelhayvanlar
Zootropolis’i önümüze koyan, haritada dikkat çekilesi bir şey olarak işaretlememize sebep olan şey Kasım ayında çıkan muhteşem tembelhayvan fragmanıydı, bilmem hatırlar mısınız? Hatırlamıyorsanız, bu çok iyi, zira filme gittiğiniz an, ortasına doğru bir yerlerde, gülmekten karnınıza ağrıların girdiğini fark edeceksiniz. Ice Age’deki sincap neydiyse, Madagascar’da o zibidi şarkıyı söyleyen garip hayvanlar neydiyse, bu filmde de tembelhayvanların sekansı aynı şekilde. Filmin göbeğinde bir anda beliren, inanılmaz parlayan, filmden çıkar çıkmaz arkadaşlarınızla tekrar yaşayıp, tekrar katıla katıla güleceğiniz, şahane bir sekans! Güvenin bize!
5. Cem Yılmaz!
Ha bir de bu! Yani zaten filmin şu saydığımız sebeplerden “unutulmaz animasyonlar” listesindeki yeri garantiyken, zaten gerçekten herkesin kulak kabartması gereken bir mesajı varken, zaten Disney ikinci rönesansında kendi koyduğu yüksek çıtayı kendisi tepelere çekmişken; bir de Disney tutmuş, Türkçe dublajı için Cem Yılmaz’la anlaşmış. Yılmaz “İnşallah bu uzun soluklu bir seri olur, takside girdim” diye işi şakaya vursa da, severek yaptığı da çok belli. Zaten animasyon dublajları konusunda tescilli bir geçmişimiz var ülkecek. Eskiden beri gelen, efsane insanlar var bu işlere sesleriyle can veren. Ben bir de bunun üstüne, şöhretli, kariyerli isimler gelip de müthiş işler çıkartınca iyice ikna oluyorum: Bizim dublaj konusunda özel bir eğilimimiz var. Geçen sene Inside Out‘ta Gupse Özay, bu sene Zootropolis’te Cem Yılmaz… N’apıyorsunuz allasen?