Uzay bilimcilerin Goldilocks bölgesi dediği bir aralık var. Ne çok sıcak, ne çok soğuk. Oksijeni var, ve havası solunabilir. Kendi yıldızına ne çok uzak, ne de çok yakın. İçerisinde sıvı oluşmasına, yaşam oluşmasına müsaade edecek mükemmel aralıkta duran gezegenler. NASA bir süredir, farklı yöntemlerle bu gezegenlerden arıyor. Biz fiziksel olarak en fazla kendi güneş sistemimizin ucuna kadar gidebildiğimiz, onu da daha ancak geçen sene yapabildiğimiz için; elimizdeki en iyi yöntem, gölgeleri takip etmek.

Bizim teleskoplarımız, bir takım yıldızlardan gelen ışıkların, bize ulaşırken ara ara bloke olmalarını tespit ediyor ve bu blokajlardan önüne geçen gökcisimlerin boyutunu ve mesafesini hesaplıyor. Işığın kuvvetine, mesafeye ve boyuta göre de; kendi güneş sistemimizden bildiklerimizi oraya uygulayıp bir tablo çıkartıyoruz. Bugüne kadar bu tabloya oturtup, Goldilocks bölgesine dahil olduğunu gördüğümüz gezegenlerin sayısı epey var; ama çoğunluğu ayrı ayrı yerlerde. Bugüne kadar, hiç bu kadar münasip gezegeni aynı anda görmemiştik. Artık önümüzde başka bir örnek var: Avrupa Güney Rasathanesi’nin bulduğu TRAPPIST-1 ve onun minnoş saz arkadaşları.

TRAPPIST 2

TRAPPIST-1 bir -şaka yapmıyoruz, gerçekten bilimsel tabir bu– ultracool cüce yıldız. Güneş’in yaklaşık yüzde sekizlik kitlesine sahip. Yaydığı ısının 2.550 Kelvin olduğu tahmin ediliyor ki, bu bizim güneşimizin saçtığı 5.800 Kelvin’in yanında çok ufak. Kendisinin yedi tane gezegeni var. Bu gezegenlerin yörüngeleri Jüpiter’in aylarınkini andırıyor. Hepsinin toplam yörünge süresi, bizim Merkür’ün Güneş etrafında attığı turdan kısa. Ancak unutmayın, TRAPPIST-1 ultracool bir yıldız. Ultracool cüce bir yıldız. Bu yüzden gezegenlerin daha yakın olması, onları da Dünya-vari yapıyor.

Henüz yaratıcı isimler almamış bu ekipte, gezegenler 1b ile 1h arasında değişen adlara sahip. 1b, 1c ve 1d bir çıt fazla yakınlar. 1h biraz olaydan kopuk. Ama 1e, 1f ve 1g Goldilocks bölgesinin bebek gibi ortasında duruyor. Bu gezegenlerde hayat oluşmuş oluşabileceğini düşünmememiz için ise iki argüman var. Birincisi, TRAPPIST-1’in biraz şımarık bir yıldız olması. Ultracool yıldızımız, yörüngesindeki gezegenleri kütleçekim kilidine almış vaziyette. Bu da aynı bizim Ay’ımız gibi, TRAPPIST gezegenlerinin de etrafında döndükleri objeye sadece bir yönde bakabildikleri anlamına geliyor.

TRAPPIST 3

İkinci büyük sebep de bu tip cüce yıldızların ara ara tribe girip, etrafa solar patlamalar atabildikleri gerçeği. Bu solar patlamalar, cüce yıldızların gezegenleri onlara çok yakın olduğu için etrafa daha ciddi hasar veriyor; çünkü hepsi esasında kocaman birer radyasyon bombası hükmündeler. Yemin ediyoruz yıldızların davranışı dışarıdan bakınca tam bir ergenlik dizisi kıvamında, farkındayız; ama merak etmeyin. Biliminsanları TRAPPIST-1 ultracool olduğu için, solar patlamaların çok da etkili olmayabileceğini düşünüyor.

Neticede TRAPPIST ailesinde bizim dostlarımız var mı bilmiyoruz, kendileri 39 ışık yılı uzakta ikamet ediyorlar. Bu da, normal insan diline çevirelim, 351 trilyon kilometre uzaktalar demek. Bizim ve bizi hatırlayabilecek herhangi kimsenin ömrü dahilinde TRAPPIST’le ilgili kesin bir şey öğrenemeyeceğiz. Ancak, bu öğrenme sürecinin keyifli olmayacağı anlamına gelmiyor. Şimdilik gölgelerden bunları öğrendik, acaba yarın öbür gün neler çıkar karşımıza? Hayal güçlerini çalıştıralım!

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.