Süper kahraman filmlerini, fantastik filmler ve bilim kurgu dünyasını sevenler için çok önemli birkaç aktör var. Patrick Stewart, Ian McKellan, Hugo Weaving gibi efsaneler. Bunlar bizim sevdiğimiz çok fazla işte rol aldılar ve bizim gönlümüzü çok fazla defa çaldılar. Ama eğer safi önem olarak bakacaksak, bir kişiyi daha aralarına almamız gerekiyor. Hugh Jackman. Sebebi de çok basit. Yeni milenyumun ilk senesinde çıkan ve sonrasında gelecek 15 senede süper kahraman filmlerinin palazlanmasında dev öneme sahip X-Men’in başarısında, onun Wolverine olarak payı çok büyüktü.
Denklemi bir nevi şöyle kuralım, Batman Begins ve Iron Man gibi “game-changer” dediğimiz filmlerin hepsi X-Men’in fırlattığı rüzgarla yapıldılar. X-Men’in o rüzgarı gelişine yollamasını sağlayan yapbozun en önemli parçası da Wolverine’di, Hugh Jackman’dı. Jackman’ı bir kere öyle sevdik yani. Sonra da öteki taraflarını görmeye başladık. Gerçek hayatta acayip tatlı bir adam olması gibi, ya da Broadway, Tony Ödülleri ve Oscar Ödülleri’ndeki müzikal performansları gibi. Ya da en basitinden, ekrana çıkınca yaş kaç olursa olsun gönül titretmesi gibi…
Evet, henüz Hugh Jackman tam 50 olmadı, şu an 46 yaşında. Ama önemli değil. 70 yaşında olsa da o bizim için Wolverine olacak. O zaman gelin beraber, Wolverine’in en iyi filmlerine şöyle bir bakalım!
X-Men
http://www.youtube.com/watch?v=E78oHkN7jB4
Zaten yukarıda yeterince sözünü ettik, bir daha 2000 yılında çıkan X-Men filmini övmemize gerek yok. Fakat Hugh Jackman’a dair öncesinde gelen tepkileri bir hatırlamakta fayda var. Zira şu an kendisi gelmiş geçmiş en başarılı süper kahraman rolü seçimi olarak gösteriliyor ama, ilk açıklandığında -o zamanın primitif internetinde- kıyametler kopmuştu. Bu Avustralyalı tanınmamış adam kimdi, niye böyle uzun bir adamı kısalığıyla meşhur bir role seçmişlerdi?.. Sonra film çıktı, hepsini unuttuk gitti. Karşımızda duran şey Wolverine’di zira.
Swordfish
2000’lerin başında sinema dünyası şimdikinden çok daha farklıydı. Bilmiyorum fark ettiniz mi, ama artık “orta seviye” film diye bir şey kalmadı. Bir şey ya blockbuster olması için 200-300 milyon dolarlık bütçeler alıyor, ya da ödül çevresine oynaması için 3-5 milyon dolara yapılıyor. Şöyle 50-100 milyon dolarlık, Swordfish gibi “orta seviye” filmler pek kalmadı artık. Dominic Sena imzalı Swordfish, Jackman’ın ikinci büyük filmiydi. O zamanların modası “hacker” konseptiyle yapılmıştı ve Jackman gibi yıldızı yükselen Halle Berry’yi de sokmuştu aralara. Eleştirmenlerden iyi not alamadı, gişesi de orta şekerli kaldı.
Van Helsing
2000’ler başının fantastik sinemasında en hakkı yenen filmlerden biridir Van Helsing. Başrolünde Hugh Jackman ve Kate Beckinsale’in oynadığı film, gerçekten de görsel olarak çok kıymetli bir lisana sahipti. Görsel efektler şimdinin CGI festivalleriyle kıyaslayınca çok zayıf kalıyor, ama o dönem için gerçekten güzel çekilmiş bir filmdi. Çocukken izlediğimden midir nedir, hep iyi anılarım var bu filmle ilgili. Korkman gereken yerde korktuğumu, adrenalin pompalamam gereken yerlerde de gaza geldiğimi hatırlıyorum. İyi bir filmdi, illa ki tekrar izlemek gerek…
The Prestige
Chris Nolan, kendisinin Himalayalar’ı yarattığını düşünen bir milyar kişi gücünde kitlelere sahip olmadan önce çıkmıştı bu filmle karşımıza. Ben hâlâ Nolan’ın en iyi işlerinden biri olduğunu düşünüyorum The Prestige’in. Bir kere, kadrosu muazzamdı. David Bowie bile çıkıyordu bir yerinden! Hugh Jackman, karşısındaki Christian Bale ile harika paslaşıyordu. O dönem de söylemiştim, şimdi de söylüyorum; bu filmin ödüllere aday gösterilmemesi katliamdı resmen.
3 Comments
Hugh jackman ve Robert downey Jr benim en sevdiğim aktörlerden ikisi asla ayırmam onları sevmemin en büyük sebeblerinden biri ilk olarak rolden kurtulmaya çalışmıyorlar C.bale tam tersi batman olmak istemiyor hugh jackman tam adam 6 7 defa oynadı halada oynamak ıstıyor hugh jackman ve robert karakterlerine bağlı adamlar marvel marvel yapan iki kişi
Swordfish’in yeri ayrıdır. Bence bu listedeki en süper filmdir. Sonra Prestige gelir. Van Helsing de zamanına göre iyi bir filmdir. Hugh Jackman hem kişiliğiyle, hem de oyunculuğuyla gönlümüzde ayrı bi yerdedir.
Ama eğri oturup doğru konuşalım, çizgi romanlardan Wolverine’i sevenler için Hugh’un Wolverine’i tümüyle hayal kırıklığıdır. Evet karaktere yeni bir boyut kazandırmış, bayanların gönlünde taht kurmasını sağlamıştır ama aynı zamanda orijinalinden sadece esintiler taşıyan sıradan bir karakter haline getirmiştir. Zamanı için fena olmayan bi casting olabilir ama bugün (hele RD Jr’ın Tony Stark’ını gördükten sonra) hala en başarılı casting diyen varsa bu işten hiç anlamıyo demektir. Gişe ya da hikayeye uygunluğu tartışmıyorum. Ama mesela bi Tom Hardy oynasaydı Wolverine’i esas o zaman görseydik karakteri.
Bu arada the Wolverine’e fena diildi demişsiniz, kesinlikle katılmıyorum, yanlışlıkla olduğunu ümit ediyorum. X-Men’in en başarısız filmlerinden biriydi kanımca. İki spin-off filmi de potansiyellerini hunharsızca çarçur etti bence ama bu başka bi tartışma konusu.
Rahmetli çok iyi adamdı… 🙁