Evet, 2015 Oscar’ları da en sonunda sahiplerini buldu! Her sene olduğu gibi bu sene de tahmin kağıtlarımızı, patlamış mısırlarımızı ve bu yola bizle baş koymuş sevdiceklerimizi alıp ekran karşısına koyulduk. Ben yola bir yoldaş eksik çıktım, ama olsun, Oscar’lar yine de şatafatlıydı. Yalnız söylemek gerek; şov boyunca garip bir “parayı süper kahraman filmlerinden kırdık ama valla iyi sinema da yapıyoruz” havası vardı; sanki Neil Patrick Harris’in sunumu sinemayı kutlamaktan ziyade, bir tiyatrocu olarak Hollywood’a inceden gömmek üzerineydi. Hoş hakkını vermek lazım, Oscar kehaneti şakası fena değil gibiydi… Ya da bilmiyoruz, belki de Harris’in Tony sunumlarının pek bir etkisinde kalmış da olabiliriz. Müzikal şovu Hugh Jackman’ınkinden kötüydü, orası kesin. Kendisinin efsane Tony açılışının ise milyarlarca fersah altındaydı…
Bu sene bazı sürprizler oldu, bazı noktalarda da beklenenler aldı. Dürüst olalım, umduğumuzdan çok daha düşük bir tahmin oranı tutturduk. Hatta baya berbat bir performans göstermişiz ki az daha %50’den düşük bir oran tutturuyorduk! Bu da yarışın bu sene pek çok dalda ne kadar dalgalandığını gösterdi. Citizenfour, Patricia Arquette, Feast, J.K. Simmons gibi çok garanti ödüller bizi şaşırtmadı ama Big Hero 6 gibi sürprizler de vardı. Bunlardan daha sık karşılaştıklarımız ise iki ya da üç aday arasında gidip gelen, son dakikaya kadar belli olmayan dallardı.
Genel olarak da baktığımız zaman domine eden tek bir film olmadı. Grand Budapest Hotel beklendiği gibi teknik adaylıkların ciddi bir bölümünden ödülle döndü, ama büyük ödüllerde aynı başarıyı tekrarlayamadı. Birdman önemli ödülleri kaptı, ama teknik dallarda net üstünlük sağlayamadı ve oyuncularına heykelcik kazandıramadı. Biz size şöyle özetleyelim durumu, bu senenin Oscar ödülleri 10 farklı filme gitti ki, burada animasyon, kısa kategoriler ve belgeseli saymıyoruz.
Neyse, uzattık değil mi? Buyurun işte, 2015 Oscar ödüllerini kazananlar, karşınızda!
9 Comments
Akademi her filme mavi boncuk dağıtmış.
İlk defa bu denli güzel bir dağılım gördüm. Son 3 yıldır oscar o kadar saçma salak yerlere gidiyordu ama bu sene herkes hakettiğini aldı bence.
Tahmin yazınızdaki yorumumda sizden farklı düşündüğümü belirttiğim beş kategoride haklı çıkmışım, ama benim de sizinle beraber çuvalladığım tahminler az değil doğrusu. Öncelikle Birdman’in meslek birlikleri ödüllerindeki yükselişine ve bu doğrultuda Inarritu’nun Akademi’yle tarihinde pek az kere ters düşmüş DGA’dan ödülle dönmesine rağmen Boyhood’u eve mutlu göndermek adına en iyi yönetmen ödülünü Linklater’a verirler diye düşünmüştüm, yine de büyük bir sürpriz olmadı elbette. Sürpriz olarak nitelendirebileceğim ve beni yanıltan diğer ödüller ise şunlar:
En İyi Özgün Müzik – The Grand Budapest Hotel
Yabancı Dilde En İyi Film – Ida
En İyi Animasyon – Big Hero 6
En İyi Özgün Senaryo – Birdman
En iyi özgün müzik ödülünün The Theory of Everything’e gideceğinden fazla emindim, öyle ki BAFTA’da The Grand Budapest Hotel galip gelmesine rağmen Akademi’nin benzer bir sonuçla karşımıza çıkacağına hiç ihtimal vermemiştim.
Ida’nın nesi sürpriz diye sorabilirsiniz, doğrusunu söylemek gerekirse burada daha çok temenni üzerine inşa edilmiş bir tahminim vardı, Altın Küre’de de Leviathan’ın ödüllendirilmesiyle Ida ihtimallerine iyice gözlerimi kapamıştım. Zaten bu kategoride çok tartışmalı bir aday beşlisi ortaya konuldu; Kış Uykusu, Two Days One Night ve Force Majeure gibi filmlerin hakkı yenildi. Bir de üzerine fazla klişe numaralarla eleştirmenleri büyüleyen Ida zaferi eklenince Akademi’nin bu kategorideki seçimlerine artık pek de itibar etmemeye karar verdim. Zaten Altın Küre son yıllarda hep daha iyi listelerle geliyordu.
Her neyse, güzel sürprizler de olmadı değil, Big Hero 6’in ödülü kucaklamasına inanılmaz sevindim. The Lego Movie’nin adaylık elde edememesinin ardından fazla sıradan bulduğum How to Train Your Dragon 2’ya “bas geç” şeklinde bir ödül kazandırılacağını düşünüyordum, hoş bir sürpriz oldu benim adıma. Elbette Kaguyahime no Monogatari her ikisinden, hatta The Lego Movie’den bile, daha iyi bir filmdi, tüm Studio Ghibli sıcaklığını yansıtıyordu fakat en azından bir Marvel orijinli filmin geceden eli dolu dönmesine kayıtsız kalamadım. Aslında burada Disney’nin Akademi Ödülleri’nde kimi zaman hak ederek, kimi zaman hak etmeyerek devam ettirdiği yıllardır süregelen DreamWorks’e karşı üstünlüğüne de ayrı bir parantez açmak gerekebilir.
Son olarak Birdman’in en iyi özgün senaryo ödülünü alması var. Bu da çok net bir kategori değildi tabii, ama pek çoğumuz The Grand Budapest Hotel’in aldığı teknik ödüllerin yanı sıra burada Wes Anderson’a ufak bir ödüllendirme geleceğini düşünüyorduk. Açık söyleyeyim Birdman de Boyhood’un ardından üçüncü tahminimdi. Yine de sevindiğimi söyleyebilirim, hiç iddiası olmayan diğer iki aday Foxcatcher ile Nightcrawler’ın ödülü daha çok hak ettiklerini düşünsem de Birdman de The Grand Budapest Hotel ile Boyhood’dan daha iyi bir tercih oldu.
Sonuç olarak siz domine eden bir film olmadığını söyleseniz de bana kalırsa gecenin galibi Birdman oldu. Oyunculardan yana yüzü gülmese de aldığı dört ödül de önemli ödüller. Gecenin kaybedenleri ise Boyhood ile The Imitation Game. Belki de Akademi tarihinde ödül kazanmış en vasat oyunculuk performansını ortaya koyduğunu düşündüğüm Patricia Arquette haricinde Boyhood tümüyle silindi. Daha iyisini hak ediyordu hiç şüphesiz. Arkasında Weinstein olması sebebiyle The Imitation Game’in de bir yerlerden sürpriz yapabileceğini düşünmüştüm ancak o da tek ödülle yetindi.
Oscar’ın laneti gerçekleşmezse Eddie Redmayne köşeyi döner 🙂
herşey iyi hoş da interstellar ın sadece tek filme aday olması baştan itibaren çok saçmaydı. en iyi kurgu ödülünü whiplash ten alabilirdi diye düşünüyorum.
boyhood’a büyük yazık ettiler. o kadar büyük emek yok sayıldı
Sonra Sertab Erener neden Eurovision’ı kazandı? Peh. Neyse ki Damien Chazelle mutlu etti bizleri.
interstellar ın en iyi senaryo guardians of the galaxy nin de en iyi görsel efekt ödülü alması gerektiğini bir tek ben mi düşünüyorum (birdman i henüz izlemedim zıt görüşlü varsa aydınlatsın 😀 )
Genel olarak ödüllerin adaletli, adaletli olmasa bile en azından arkasında farklı bir düşünce olmadan dağıtıldığını düşünüyorum. Geçen yazıda bahsettiğiniz “borçlu” ya da “saygıdan” falan gibi terimler olmaksızın gerçekten öne çıkan isimlere verildi ödüller. Mesela normalde Keaton’a verirlerdi yeni yetme bir gence vermek yerine. Tek üzüldüğüm araya Boyhood’un bir şekilde girememesiydi. Bence en iyi yönetmeni yaptığı riskli hareketten dolayı alabilirdi. Diğer kategorilerde şaşırtan ya da düşündüren hiç bir ödül yoktu.
Oscar şovunu da Tony’leri izlemediğim için fena bulmadım. Açılış iyiydi, Jackman’inkinden iyi değildi belki ama hem teknolojiyle içiçe olması, hem de benim hatıralarımda önemli yer tutan filmlere selam çakmaları (Birçoğu geek dünyasında saygı duyulan filmlerdi. Boşuna dünyayı geekler yönetiyor demiyoruz.) güzeldi. Aradaki espriler de fena diildi. Süper değildi belki ama tatmin ediciydi.