Şimdi “İsveçli bilimadamları” gibi boş bir başlangıç bekliyorsunuz ama okuyun, bu konu ciddi! Matthew Lieberman ve Naomi Eisenberger’in araştırmaları SOCIAL ismindeki şekil kapaklı kitapta toparlanmış. Oradan bir araştırma sonucunu aktaracağız size.
2001 yılında Kaliforniya Üniversitesi’nde bir deneye girişmişler. MR cihazına sokulan vatandaşlara Cyberball isminde bir oyun oynatıyorlar, hesapta bu oyun online olarak başka yerlerde MR cihazı içerisinde yatan diğer hastalara bağlı. Aslında oyun online gibi gözüküyor ancak bir kaç dakika içerisinde oyuncuyu istenmediği için oyundan atmaya programlı.
MR cihazı içerisinde oyunu oynayan vatandaşlar bir süre sonra diğer oyuncular için istenmedikleri şeklinde bir uyarı ile oyundan atılıyorlar. MR cihazından çıktıktan sonra da “Hacıt ne oldu, sizin oyun neden erken bitti, biz monitörlere bakıyorduk, kaçırdık?” gibi sorulara maruz kalıyorlar. Deneklerin bir kısmı asabi, bir kısmı “Bişey olmadı yea” diyor, bir kısmı “ben de anlamadım abi, oynuyorduk” modunda.
Ertesi yıl sonuçları kıyaslama ile geçiyor, bir akşam farklı test sonuçlarına bakarken fiziksel acının beyinde uyardığı yer ile reddedilmiş deneklerin uyaranlarının aynı olduğunu görüyorlar. Lieberman’ın açıkladığı test sonuçlarına göre hem fiziksel, hem sosyal acıda, Dorsal anterior cingulate cortex‘i çalışanlar daha çok acı çekiyor ve right ventrolateral prefrontal cortex‘i daha çok çalışanlar acıya daha dayanıklı oluyor. “Test sonuçlarını yan yana koyup hangisi çekiç, hangisi reddediliş desek sonuçlardan ayıramazsınız” diyor Lieberman.
SEEMS LEGIT!
Lieberman’ın yazdığı şey doğruysa, insanların topluluk önünde konuşmaktan korkmalarının, ölüm korkusundan daha baskın olması da anlaşılır hale geliyor. Bir de yıllardır azap ve keder içerisinde dans eden gönlümün neden hep cam kırıklarına çıplak ayakla bastığı..!
Arkadaşlar, sevdiğiniz insandan yüz bulamayacağınıza iyi bir dayak yiyin, aynı şey!