Doctor Who ile beraber alıştığımız çok şey var: Uzaylılar, zaman problemleri, istilalar, laf ebelikleri… Ama Doctor Who’nun bizi en çok alıştırdığı şey vedalar. En azından iki sezonda bir alıştığımız, macerasına ortak olduğumuz birinin ölümle ya da daha çaresiz bir biçimde bize veda edeceğini bile bile mazoşist bir ruhla diziyi izlemeye devam ediyoruz. Daha önce Doctor Who’nun kullandığı, özgün formatın nasıl bir cesaret gerektirdiği, girdiği riskin büyüklüğü hem burada hem de Doctor Who’yla bir şekilde ilgisi olan çoğu mecrada mutlaka bir kere vurgulanmıştır. Tekrar vurgulanmayı da hak ediyor.
Çünkü bu gerçekten önemli bir mevzu. Doctor Who bize vedaları Game of Thrones’un yaptığı gibi şok etkisi yaratmak ya da oyunun yönünü değiştirmek amacıyla yaptırmıyor. Hatta çoğu zaman bu vedaların zamanını çok önceden biliyor veya kestirebiliyoruz. Buna rağmen bize hikayesini sunan, sunduğuna ortak olmamız için elini uzatan her Doctor jenerasyonuna ve her companion’a usanmadan kendimizi alıştırıyoruz. Face the Raven bölümünde bu beklenilen vedalardan birini ettik. İki Doctor’a eşlik etme şerefini yaşayan nadir companionlarda, ilk önce bir Tardis’in zihninde yarattığı hayali bir karakter olarak sufleci kız olarak tanıdığımız, sonra Doctor’un karşısına farklı zaman ve mekanlarda çıkarak İmkansız Kız ismini verdiğimiz Clara; beklenilen hatta kimilerince istenilen vedasıyla ne olursa olsun içimizi burkmayı başardı.
Evet, Clara’nın gidiş zamanı gelmişti. Hatta bana kalırsa geçen sezon “tam bizim kafamızdaki öğretmen” vadesini doldurmuştu. Doctor Who yazılarımı takip edenler anlamıştır: benim gözümde, senaryodaki görevi, dön baba dönelim aynı yere gelelim, misyonuyla yazılmış bir karakter halini almaya başlamıştı Clara. Sürekli kafasına göre hareket ediyor, hak etmediği otoritelere sahip olup bölümlerde kendi sorununa çözüm olmaktan öteye gidemiyordu. Kimi zaman tüm diyaloglarını çıkarsanız. bölümden bir şey eksilmeyeceği hissine bile kapılabiliyordum. Bu tip eleştirileri modern serideki hiçbir companiona yapamazsınız.
Kısacası bence Clara karakteri kaynağı metinde olan eksikliklere sahipti. Pervasızlığını senaryoya yedirilemeyişine bağladım. Ancak konu Doctor Who olduğunda, özellikle de Moffat döneminde, karakterlere tek boyutlu bir karne çıkarmanın hata olduğunu tekrar gördüm. Tekrar diyorum çünkü birkaç bölüm öncesinde, 12. Doctor’a karşı tutumumda da benzer bir hatada bulunduğumu fark edip, inceleme yazımda hatamı telafi etmeye çalışmıştım. Moffat bir kez daha senaryo eksiği olarak yorumladığım şeyleri karaktere yedirerek kasıtlı yapılmış gibi göstermeyi başardı. Sonuç olarak Clara’yı pervasızlığı, başına buyrukluğu öldürdü.
Face the Raven görsel olarak doyurucu, hikayesinin giriş ve gelişme aşamasında keyif veren, amacını hissettirse de amacına giden yolu düzgün çizen bir bölümdü. Zaman ve mekanın atmosfer olarak sentezlendiği sokağında görmeyi özlediğimiz ama hiç bir arada olacaklarına inanmayacağımız uzaylı türlerini yan yana görmemiz için inanacağımız bir neden verdi. Ashildr, Başkan Me kimliğiyle karşımıza tekrar çıktı. Yani vedamızı ederken bölümle ilgili hoşnutsuzluk yaratan bir şeyin kafamızı meşgul etmesine olanak verilmemişti. Sadece Ashildr’in vedamızda rolü olacağını öngörürken bu kadar yumuşak ve tesadüfi bir roü olacağını düşünmemiştim. Tabii bu bölümün bir eksiği değil, benim yanlış yorumlamam. Clara’nın tarzına uygun, bir Angels Take Manhattan kadar epik olmasa da ondan daha ikna edici bir vedaydı. Şimdi Doctor öfkesiyle baş başa.
Gedikli whovianların daha Tardis’ten sarkma sahnesinde şüphelenip, Clara’nın olaya hakim olmadan pervasızca Gölge Antlaşması’nı üstlenmesiyle emin olduğu veda, Doctor’un harika metniyle, Capaldi’nin -övmekten yorulduğum- performansıyla, Clara’nın çaresiz kabullenişiyle iyice vurucu hale geldi. Clara’mız bölümün sonunda kuzgunla yüzleşmeye yani ölüme doğru yürürken bu vedayı bir yıldır beklediğii hatta istediğimi unutup ekrana doğru şunları söyledim:
“Ah bir kez lafımı dinleseydin be Clara.”
Yokluğuna alışmamız gerekenler listesine birini daha ekledik sevgili geekler. Bölüm hakkında görüşlerinizi Geekmuhit!’e yazmanızı rica edip sizi Clara Oswald anıtıyla baş başa bırakıyorum.