Şunları bir sayalım önce: Onur Ünlü, işlerini takip etmekten en keyif aldığım yönetmendir; Osman Sonant‘ın oyunculuk performansını hep takdir etmişimdir; Erkan Kolçak‘ın Onur Ünlü’yle çalıştığında izlemesi zevkli bir oyuncu olduğunu da İtirazım Var’dan biliyoruz; e, ben bulduğum her fırsatta yerli dizilerin tek kurtuluş yolunun dijital olduğunu da avazım çıktığı kadar bağırıyorum zaten…
Bunlar sayesinde, sadece Youtube’da yayınlanacak Onur Ünlü projesi Görünen Adam‘ın beni çok coşturması gerekiyordu. Nitekim coşturdu da. Dizinin aynı gün yayınlanacak ilk üç bölümü yayınlanana kadar eşe dosta dizinin reklamını yaptım, çok hoşuma giden dizi müziğini orada burada paylaştım, dizinin ilk bölümünü izledikten sonra da hızımı alamadım dizinin çok orijinal olduğunu ilan ettim.
Ancak ve fakat dizinin sonraki iki bölümü ile beraber üzerime bir durgunluk çöktüğünü itiraf etmem şart. Bir şeylerin eksik olduğu barizdi ama aynı dizi üzerinde ikinci kez peşin hüküm verip sonra tükürdüğümü yalamak da pek niyetim değildi. Bu nedenle Görünen Adam’ın, aksiyon düzeyi artacak gibi gözüken sonraki bölümlerini bekledim ve şimdi o bölümleri izledikten sonra dizi hakkında söyleyebileceklerimin yerini bulduğunu düşünüyorum. Artık dizinin, ikinci kısmın –ne yazık ki– daha ağır basacağı 4 sevabını ve 4 günahını bir masaya yatırabiliriz:
Bu arada aynı meseleyi bir de kamera önünde tartıştığım videoya buradan ulaşabilirsiniz. Yok buradan. Yok, yok tam buradan ulaşabilirsiniz.
SEVAPLAR
1. Fikir ve Bu Fikrin Görsele Yansıyışı
Onur Ünlü’nün olağanüstü ögeleri olağan hayatlara ne kadar samimi şekilde yedirebildiğini önce Güneşin Oğlu‘nda öğrenmiş, Sen Aydınlatırsın Geceyi‘de ayakta alkışlayacak kadar takdir etmiştik. Görünen Adam’da da benzer bir çaba var. Seyircinin görünen olanı göremeyip görünmeyeni görebilmesi orijinal ve bir o kadar iddialı bir fikir. Uygulaması da oldukça zor. Fakat Görünen Adam’ın ve arkasındaki kişi Onur Ünlü’nün bu orijinal, iddialı, zor fikri nasıl kullanacağını iyice planlayıp yola çıktığı daha ilk bölümden kendini belli ediyor. Görünen ama aslında görünmeyen yani görünüp de bize görünmeyen… Huh, kısaca Kurtuluş ve Eşref Şerif haricindeki bütün insanların sadece karakteristik aksesuarlarının ekranda görünüyor olması görsel anlamda oldukça eğlenceli sahnelere yol açmış.
Ama bu fikri tutup da görsel bir değere çeviren asıl olay, yansımaların kullanılışı olmuş. Şu birbirine görünüp de bize görünmeyen sıradan insanları sadece yansımalar yoluyla görüyor olmamız yüz gülümsetecek kadar yaratıcı ve başarılı düşünülmüş. Tüm bu görünmeyen görünürlük fikri ve fikrin görsele yansıyışı bölümler boyunca da tutarlı şekilde kullanılmış. Bir noktada dizinin sırtını dayadığı temel şey bu olsa da, yani kotarılmasının zorunluluğu tartışılmaz olsa da iyi yapılan bir iş her zaman takdiri hak eder.
2. Elbet Tabii Dizi Müzikleri
Umut Döven ve Can Ozan‘ın imzasını taşıyan Görünen Adam şarkısı, dizinin tanıtımı aşamasında en az dizinin konusu kadar ilgi toplamıştı. Bence bu ilgi yersiz de değildi, çünkü şarkı aynı anda hem muhteşem bir jenerik müziğiyken hem de tek başına dinlendiğinde de keyif verici bir şarkı. Şarkının bir noktasında duyduğumuz “Ben Uganda’yı da görmedim ama bu, Uganda’nın olmadığı anlamına gelmiyo” repliği bile tek başına ilgi toplamaya yetiyordu. Şarkı tüm açılarıyla, Athena’nın Kötü Kedi Şerafettin filmi için yazdığı Geblo şarkısının bir görsel yapım üzerinde yarattığı etkiyi yaratabiliyor.
Tabii dizi müzikleri derken sadece Görünen Adam şarkısını kastetmedik. Dizinin heyecan, şaşkınlık, çile gibi duygular taşıyan sahnelerinde kullanılan müzikler de oldukça kaliteli ve farklı. Bütün diziler aynı müzikleri farklı tonlarda kullanırken böylesini görmek insanı mutlu ediyor.
3. Birtakım Oyunculuklar
Bu noktada açık şekilde üç kişi öveceğiz: Erkan Kolçak Köstendil, Osman Sonant ve Selim Bayraktar. İlk sıra hakkını başrole verecek olursak; hepinizin farkında olduğu gibi Erkan Kolçak çekimlerin çoğunu partnersiz, tek başına tamamlamış. Bunun ne kadar zor olduğunu bizim buralarda çok bilmeyiz, zira özel efektlerle pek aramız yok. Ama bu işin zorluğunu Ian McKellen gibi usta oyuncuların ağzından çok duyduk ve duyuyoruz: Yalnız sahneler neyse de kurguda etkileşimde olduğun ama gerçekte orada olmayan karakterlerle karşılıklı oynamak zor iş. Kolçak olağanüstü bir performans sergilemese de yaptığı işin zorluğundan ötürü ona bir kafa selamı vermeden geçmek olmaz.
Osman Sonant bu projedeki tanıdık yüz bizim için. Leyla ile Mecnun’da Hırsız Yavuz rolü ile sevdiğimiz Sonant, Onur Ünlü’yü yeni projesinde yalnız bırakmamış. Kendisi İsfendiyar rolü ile, Leyla ile Mecnun’a hakim olan ama Görünen Adam’da çokça eksik olan samimiyeti taşıyor. Osman Sonant’tan aynen beklendiği gibi, teşekkürler.
Selim Bayraktar‘ı muhtemelen Muhteşem Yüzyıl’daki Sümbül Ağa rolü ile tanıyorsunuz ama kendisi tiyatro sahnelerini de ağlatan çok başarılı bir oyuncu. Görünen Adam’da da epey başarılı bir iş çıkarıyor. Birçok yorumda Bayraktar’ın Eşref Şerif performansının kötü, basit olarak değerlendirildiğini gördüm. Muhtemelen insanlar bu fikre, oyuncunun oynadığı karakterin karikatür bir karakter olmasından dolayı varıyorlar. Fakat karikatür karakterin oynanması ve karakterin karikatür oynanması arasında ciddi bir fark var. Selim Bayraktar baştan sona karikatür olan karakterini tam beklendiği şekilde canlandırıyor. Bu karikatür meselesine yazının ilerisinde kötü bir örnek de vereceğiz, belki o zaman bahsettiğim fark daha iyi anlaşılır.
Bu üç oyuncudan sonra ilerleyen bölümlerde Hakan Bulut‘u da övecekmişiz gibi bir his var içimde. Şimdilik oyuncu Tuman karakteriyle minimum sahneye sahip olsa da altıncı bölüm itibari ile Eşref Şerif’in adamı olarak daha çok karşımıza çıkacak.
4. Sanat Departmanı Çalışmış: Dekor, Kostüm Şahane!
Konusuyla ve karakterleriyle zaten bir çizgi roman hissi veren Görünen Adam bu hissiyatı kostüm ve dekor tasarımlarıyla tamamlamış. Kurtuluş’un iş yeri ve Eşref Şerif’in laboratuvarı steam-punk halleriyle çok şık ve ilginç duruyorlar. Karakterlerin kıyafetleriyse değişkenlikleri ve daha çok da 90’lar öncesi duruşlarıyla diziyi zamansız bir noktaya çekiyor, aynı çizgi romanlardan alışık olduğumuz gibi. Anlayacağınız sanat ekibi hiç boş durmamış!