Şu sıralarda Ant-Man and the Wasp’ın vizyona girmesiyle birlikte bir Marvel filminde adı filmin isminde geçen ilk kadın süper kahraman olma gibi garip ve çetrefilli bir onura ulaşmış olan Evangeline Lilly’nin keyfi eminiz epey yerindedir. Filmin gişesi bebek gibi gelmiş, eleştirel anlamda da insanlar filmle ilgili iyi şeyler söylemekteler, Lilly’nin performansı övülmüş… Dışarıdan bakınca, deneyimli aktris için bu çok sağlam ve stabil giden bir rotanın son durağı.
Ancak içerisi öyle değilmiş!
The Hollywood Reporter’a konuşan Kanadalı aktris, şu ifadelerle hikayesini anlattı:
“Esasında kazara ilk replikli rolüm, film ya da televizyon fark etmeksizin Lost oldu. Böylelikle bir anda uluslararası bir yıldız statüsüne yükseldim ve bu benim için rahatsız ediciydi. Aniden tepki verdim, nasıl ele alacağımı bilemedim ve kendimi çok rahatsız hissettim. Lost bittikten sonra emekli olma kararı aldım. Hugh Jackman ile bir film yaptım, adı Real Steel’dı, sonra da bıraktım.”
Gerçekten de 2010’da biten Lost’tan sonra, bahsi geçen Real Steel’ı saymazsak üç sene boyunca hiçbir yerde oynamıyor Lilly. Bu esnada yazarlık yapıyor, çocuğuyla ilgileniyor, hayır işleri peşinde koşuyor; ama 2013 yılında çıkan The Hobbit’e kadar hiçbir yerde gözükmüyor. Bu süreçte de Hollywood’la bağını komple kopartıyor Lilly.
Onu da şöyle anlatıyor:
“Peter Jackson’dan gizli bir telefon aldım, kendisini Dominic Monaghan’la olan ilişkimden tanıyordum. Dominic’e ‘Hollywood’daki kimse Evangeline’e ulaşamıyor, ama biz bir şekil kendisiyle konuşmak istiyoruz, çünkü bu filmde ona rol vermek istiyoruz’ demiş. Ben çok sürüncemede kaldım, çünkü gerçekten emekli olmuştum, ama gerçekten bu film ide yapmak istiyordum. İçimdeki on üç yaşındaki kız bana ‘Bir orman elfi mi olacağım? Ne’ diyordu.”
Sonra Lilly gidiyor, Yeni Zelanda’da Peter Jackson’ın meşhur aile ortamını andıran setinde fark ediyor ki: Bu işi yapmanın birden fazla yöntemi var. Ve bu yöntemlerden bazıları, diğerlerinden daha farklı bir bakış açısı ve yöntem gerektiriyor. Bundan keyif almanın bir takım metodları var. Lilly bunları o sette çözdükten sonra, bir telefon da Marvel’dan alıyor. Önerilen rol Ant-Man. Oradan da buraya gelmesi uzun sürmüyor.
Bu hikayenin kıssası da, bana kalırsa; hikayeler aslında dışarıdan görüldüğü hızda yaşanmıyorlar. Ben IMDb’ye baksam, hız kesmeden yükselen bir aktris görürüm. Lost, Hurt Locker, Real Steel, Hobbit, Marvel… Ama işte içeride başka virajlar, dönemeçler var. Sanırım insanın bunu, bilhassa kendi hikayesinin ortasındayken hatırlamasında fayda var.
Siz ne diyorsunuz?