Ve sona ulaştık. The Sandman dizisinin çıktığı 5 Ağustos tarihinden itibaren yaptığımız bölüm incelemelerinde finale geldik. Açıkçası on gündür bıkmadan usanmadan Sandman konuşuyor, Sandman yazıyor, Sandman hakkında içerik üretiyorum ve bundan büyük bir keyif alıyorum. Fakat artık bu keyfin sonuna geldik. Son zamanlarda izlediğimiz en iyi çizgi roman uyarlamalarından biri olan Sandman dizisine, şimdilik veda etmenin vakti geldi. Gelin o zaman The Sandman dizisinin ilk sezon finali olan “Kayıp Kalpler” isimli onuncu bölümünü spoilerlı olarak inceleyelim.

Artık Gönül Rahatlığıyla Korintli Övebiliriz!

The Sandman dizisinin ilk bölüm incelemelerinde, dizinin genel bir kitleye hitap etmesi için birtakım değişiklikler yapıldığını söylemiştik. Bu değişikliklerden ilki, Düşlem’den kaçan kâbuslardan biri olan Korintli’nin dizinin ana kötüsü gibi gösterilmesiydi. Eğer Rüya tarafından yakalanırsa Düşlem’e geri götürüleceğini hatta varlığına son verileceğini bilen Korintli, bunun olmaması için önce Rüya’nın tutsaklığının devam etmesi için elinden geleni yaptı daha sonra da Rose Walker’ı kullanarak, direkt Rüya’nın canına kastetmeye başladı. Böylece neredeyse bir sezon boyunca Korintli’nin entrikalarını izleme fırsatı bulduk.

Aslına bakarsanız bu karar kolaylıkla ters tepebilecek bir karardı. Eğer Korintli’yi oynayan oyuncuyu sevmeseydik, ondan bir seri katil havası almasaydık tüm sezon boyunca kendisini ekranda gördüğümüz her saniyeden şikâyet edecektik. Neyse ki rolü canlandıran Boyd Holbrook o kadar muazzam bir oyunculuk sergiledi ki kendisini izlemeye doyamadık. Korintli’nin yaptığı her jest, her mimik, her diyalog fazlasıyla yerinde kullanılmıştı. Özellikle koleksiyonerler fuarında yaptığı konuşma tekrar tekrar izlemeye değer bir sekanstı.

İki Girdap Aynı İpte Oynuyor

Rose Walker’ın Düşlem’de yol açtığı sorunlar bu bölümde zirveye çıktı. Bebek Evi sakinlerinin rüyalarını kendi etrafında sürükleyen Rose artık Rüya’nın göz yumamayacağı kadar büyük bir tehdit hâline geldi. Bir taraftan Korintli ve onun müritlerini kontrol altında tutmaya çalışan Rüyalar Lordu Morpheus, bunu yaparken az kalsın kendi canından oluyordu.

The Sandman dizisinin ilk sezonu boyunca sadece bir kere tadımın kaçtığını söylemiştim. Dizinin sezon finalinde ise Korintli’nin, Rüya’ya bıçak çekmesi yüzümü buruşturan bir diğer etmen oldu. Rose Walker’ın varlığının, Morpheus’u güçsüz düşürdüğünü iddia eden dizimiz, Korintli’nin Rüya’yı kolayca yaralamasına oldukça dandik bir açıklama getirdi. Aslında burada Morpheus’un öldürülebileceğini düşünmemizi ve onun hayatından endişe etmemizi istedi fakat ne yalan söyleyeyim hiç öyle olmadı. Bilmiyorum, belki ben Rüya’nın burada ölmeyeceğini bildiğim için etkilenmedim.

Artık tam anlamıyla fiziksel bir girdaba dönüşen Rose Walker’ı ortadan kaldırmak isteyen Rüya, ilk olarak Fiddler’s Green daha sonra da Unity Kinkaid ile Lucienne’nin engellemeleriyle karşı karşıya kaldı. Gilbert’ı sahneye girer girmez acaba daha önce dizide sadee bir kere şahit olduğumuz kötü efektin bir benzerini mi göreceğiz diye korktum. Fakat hiç de beklediğim gibi olmadı ve Gilbert’in asıl formuna döndüğü sahne fazlasıyla güzeldi. Bu sahneyi kotardıkları için ayrıca mutluyum diyebilirim.

Morpheus nihayet Rose Walker’ın yarattığı tehdite bir son vermeye niyetlenirken, Unity Kinkaid elinde kendi hayatını anlatan bir kitapla geldi ve bu yüzyılın girdabının, torunu değil kendisi olmasını gerektiğini söyledi. Küçük bir kalp operasyonuyla kendisini girdap yapan her şeyi Unity’e aktaran Rose hayata dönerken, torunu için kendini feda eden ve belki de yıllar önce ölmesi gereken Unity hayata gözlerini yumdu. Böylece hem Düşlem hem de uyanıkların dünyası rahat bir nefes aldı.

Bir Çift Altın Gözün Başımıza Açtıkları

Unity Kinkaid’in, “Altın gözlü erkeğimle hiç tanışamazdım” cümlesinden yola çıkan Rüya, tüm bu girdap mevzusunun yedi Sonsuz’dan biri olan Arzu’nun başının altından çıktığını öğrendi. İkiz kardeşi Keder ile birlikte, kendi diyarlarının fanilerin hayatında daha büyük güce sahip olduğunu kanıtlamaya çalışan Arzu, amacına ulaşmak için her şeyi yapabileceğini göstermiş oldu. Bu sahnelerin fazla kör göze parmak olması dışında diyebilecek çok bir şey yok.

Yine de iki Sonsuz’u karşı karşıya getiren sahneyi biraz övmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Her ne kadar dizinin, Korintli’yi ilk sezonun ana kötüsü gibi göstermeye çalıştığını söylesek de aslında Korintli’nin, Rüya’ya denk bir düşman olmayacağını hepimiz içten içe biliyorduk. Öte yandan tıpkı kardeşi gibi bir Sonsuz olan Arzu, Morpheus’a yakışan bir düşman olma özelliğini taşıyor. İlerleyen sezonlarda bu ikiliyi yan yana ya da karşı karşıya görmek için sabırsızlanıyorum.

Sisler Mevsimi

Rüyalar Lordu Morpheus’un karşısına çıkacak tek kişi Arzu olmayacak. Özellikle “Cehennemde Bir Umut” bölümünde binlerce iblis karşısında kendisini küçük düşüren Rüya’ya karşı intikam yeminleri eden Lucifer Morningstar, çizgi romanlardan tanıdığımız Azazel’in de gazıyla birlikte önce daha önce hiç yapmadığı, Tanrı’yı öfkeden kudurtacak ve Morpheus’u mahvedecek bir şey yapmaya karar verdi. İlk aklımıza gelen şey fiziksel bir savaş olsa da bunun sıradan bir çizgi romanın uyarlaması olmadığını göz önüne aldığımızda ilk aklımıza gelen şeyin yanlış olduğunu varsayabiliriz. Eğer ben çizgi romanları okumak istiyorum, burada çizgi romandan spoiler almak istemiyorum diyorsanız bir sonraki paragrafı atlamanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

Çizgi romanları okuyanlarımızın çok iyi bildiği gibi Lucifer’ın burada bahsettiği şey, tabii ki fiziksel bir savaş değil. Daha önce Lucifer dizisinde de bir benzerini gördüğümüz, Cehennem’in efendisi Lucifer Morningstar’ın, Cehennem’i terk etme hikâyesi The Sandman dizisinde de işlenecek. Sandman serisinin dördüncü cildi olan Sisler Mevsimi’nde anlatılan bu olaylar, gelecek sezonun temelini oluşturacaktır. Lucifer Morningstar’ın; Cehennem’i terk edip, yeni bir efendi bulması için Cehennem’in anahtarını Morpheus’a vermesiyle başlayan bu çizgi roman; mitolojiye, entrikaya ve her zamanki gibi mükemmel hikâyelere doyacağımız bir macera sunuyor bize. Gelecek sezonu beklemek için onlarca farklı sebep var anlayacağınız.

Genel Bir Değerlendirme

Bildiğiniz gibi on gündür istisnasız olarak Sandman konuşuyoruz. Her olayı, her karakteri, her hikâyeyi ayrı ayrı konuştuk, her bir detayın üzerinde fazlaca durduk. Şimdi The Sandman dizisinin ilk sezonu hakkında genel bir değerlendirme yapmamız gerekiyor sanırım. Sevgili dostlarım Sandman çizgi romanları, içerisinde bulunduğu süper kahraman çizgi romanları janrasının en farklı işlerinden biri olmasından mütevellit, ekrana uyarlaması oldukça zor bir eser. İçerisinde neredeyse hiçbir aksiyon ve macera öğesinin bulunmaması, klasik bir Hollywood yapımından çok uzak bir görüntü seyrediyor. Bu yüzden diziyi uyarlamaya karar veren yapımcıların en ufak bir yanlış kararlarında, kaynak eserden çok farklı bir iş ortaya çıkacağının bilincindeydik ve bundan korkuyorduk. Ama geldiğimiz noktada gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki The Sandman, uyarlaması fazlasıyla zor bir esere yakışan, oldukça güzel bir yapım.

Yaptığı oyuncu seçimleri, çizgi romanlardan fırlamış gibi gözüken sahneleri, sevdiğimiz sekansları acele etmeden yavaş yavaş işlemesiyle The Sandman, tüm sezon boyunca bir iki özel efekt ve birkaç küçük karar hariç bizi üzmeyen bir yapım olarak öne çıktı. Güzel senaryo ve güzel yönetmenliği harika oyunculuklarla birleştirince on bölümün nasıl geçtiğini anlamadığımız, tekrar tekrar izleyeceğimiz bir dizi oldu. Gönül rahatlığıyla senenin en iyi işlerinden biri diyebiliriz.

Siz nasıl buldunuz The Sandman dizisini sevgili dostlarım? Sizce çizgi romanlara yakışan bir uyarlama olmuş mu? Gelecek sezonlarda neleri görmeyi bekliyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.