Dostlarım, korku filmlerini çok seviyorum ben ama bu duygular karşılıklı mı bilemiyorum. Zaman zaman çok güzel filmler çıkarken, çoğunlukla diğer film türlerinin seviyelerine ulaşamayan korku yapımlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Tabii biz korku severler bu duruma çoktan uyum sağlamışken ve önümüze konulan bu sıradana yakın hikayelere kendimizi kaptırmışken öyle filmler çıkabiliyor ki adeta izleyicilerin yüzüne tükürüyor, insanlara hakaret ediyor. Yazarlara ve yönetmenlere yönelik şiddetin karşısında durmak istiyorum ama böyle filmler içimdeki dayak güdüsünü harlıyor. Bilinçli yapılmaya çalışılsa bu kadarı da yapılamaz dediğimiz seviyelerde saçmalıklar ortaya atılıyor, “Dur biraz da zekalarını aşağılayayım” denilerek üzerimize makineli tüfeklerle bin bir türlü akıl almaz tutarsız mantıksız sahne yağdırılıyor. Gördüğünüz gibi ben bu konuda biraz dolmuş durumdayım, şimdi de izin verirseniz sizi biraz doldurayım. Tabii ki söylemeden geçemiyorum, koca koca spoilerlar var bu yazıda.
Us (Biz)
Jordan Peele imzalı bu filmin ilk yarısından çıkınca arkadaşımla birbirimize dönüp baktık ve bir daha asla o kadar yanılamayacağımız bir cümle kurduk:
“Sanırım bu şimdiye kadar izlediğimiz en iyi film olacak.”
Ah o anda birisiyle çarpışsaydık da ağzımıza sıcak kahve veya buzlu buzlu bir içecek dökülseydi. Ah öyle olsaydı da bu cümleleri kuramasaydık. Belki o cümleyi söylediğimiz için tam o anda kozmos bütün dizilişini bir kenara atıp bambaşka bir biçim aldı ve filmin de kaderi değişti, kalitesi dibe vurdu. Belki de (çok daha olası bir durum) biz çok şapşaldık. Filmin devamındaki yeraltı insanları deneyleri kurgusu ve son kısımda bu insanların el ele tutuşma kısımları beynimizden bayağı bir hücreyi de beraberinde götürdü. Onları asla geri alamayacağız. Film gerim gerim geriyordu ama filmden çıkarken yine arkadaşımla birbirimize bakmamız ve ettiğimiz hatanın boyutunu anlamamız çok daha fazla bozdu bizi.
Eli
Netflix durmadan önüme atıp durunca ve ben de izleyecek korku filmi bulamayınca “Açayım ya, ne olacak?” dedim. Gerçekten son on dakikaya kadar da her şey çok ama çok güzel gidiyordu. “Vay be, sanırım bu film inanılmaz bir yere gidiyor.” dedim. Demez olaydım. Dersimi almamış olacağım ki yine güzel bir şeyler bekledim ve yine kalbim kırıldı. Gayet güzel bir şekilde Eli denen hasta ve zayıfça çocuğun başından geçenleri merak, korku ve acıma ile izleyip “Bu ne güzel bilim kurgu böyle!” derken “Geleneksel Korku” sopasıyla kafama bir vurmasınlar mı! Yanlış anlamayın geleneksel korkuyla hiçbir sorunum yok ama filmin gittiği yol o kadar farklı ve özgün duruyordu ki birden “Şeytan’ın çocuğu” diye bir kavram ortaya atmaları beni azıcık birazcık sinirlendirdi. “Acaba hastalığı ne?” diye peşinden takip ettiğimiz çocuğu yine şeytan çıkarmayla iyileştirmeye çalıştılar ve yüzler yine gülmedi.
Malignant (Habis)
Conjuring ve Insidious gibi filmlerden bildiğimiz James Wan (Testere’yi unuttuğumu düşünmemişsinizdir) bu sefer Malignant diye bir filmle karşımıza çıktı. Ben de onun bir kulu köpeği olarak bu filmi izlemeye karar verdim. Us filmine de benimle birlikte giden değerli arkadaşım bundan bir şey öğrenmemiş olacak ki Habis’e de beraber gidelim dedik. Filme bir James Wan hayranı olarak girdim, hayranı olmayarak çıktım. Film sonuna kadar iyiydi ama sona yaklaştıkça bir takım kırmızı renkli bayraklar sallamaya başladı. Size şöyle açıklayayım, son bir dakikayı izlemedik. Filmi neredeyse sonuna kadar izledik, son bir dakika geldiğinde de dedik ki “Biz bu zaman dilimini daha iyi değerlendiririz” ve çıktık. Ana karakterimizin kafasının arkasında saklanan kötücül kardeşiymiş tüm bu karanlık olaylara sebep olan korku figürü. Benim de egzemam var, ne yapacağız edeceğiz şimdi? Bu çarpıcı gerçeğin ortaya çıkmasından sonra zaten gerilim sahneleri de iyice saçmaladı, her şey gülünç bir hâl aldı ve nihayetinde oturduğumuz yerden kalktık. Filmin sonunu bugüne kadar öğrenmedim ama bilen varsa yazsın.
Exorcist II: Heretic
Tanrı sizi böyle filmlerden korusun. Birinci filmin güzelliği ile üçüncü film hakkında duyduğum hoş yorumlar bir araya gelince ben de ikinci filmi izlemek istedim ki bir kopukluk olmasın. Ben nereden bileyim ki Exorcist II tamamen bir inanç propagandasıymış? Her şey o kadar bulanık ve puslu ki filmin sonunda ne olduğunu doğru düzgün hatırlayamıyorum bile. Işığa mı yürümüşlerdi? Cehenneme mi inmişlerdi? Yine ürkütücü ve yarım bırakılan bir son muydu? İyi ki beyin bazı travmaları hemen temizleyebiliyor ki yaşamlarımıza doğal akışında devam edebilelim. Üçüncü film de çok sakin ama bir o kadar da sürükleyici bir gizem hikayesiydi. Bu iki güzel yapımın arasına nasıl bu kadar saçma bir şey koyabilmişler bilmiyorum, var olması bile başlı başına bir twist. Güzel bir gün geçirmek istemiyorsanız Exorcist II Heretic adlı tarikat broşürünü izlemeyin.
Yerli Korku Filmlerindeki “Ah Bu Çok Rezil ve Korkunç Olayı Annem/Babam/Kardeşim/Teyzem/Nenem/Çokça Aile Üyelerimden Birisi Mi Yapmış?” Twistleri
Bakın cinlerden ben de çok korkarım ama her dakika ekranda görmediğimiz birilerine çığlık attırmak iyi bir zanaat değil.
Ah gölge, ÇIĞLIK.
Ah hayvan kemiği, ÇIĞLIK.
Ah makyajım bozulmuş, ÇIĞLIK.
Bu çığlıklar dizisinin en sonunda da genelde hep öğreniriz ki bunu çığlıkları attıran gerçek suçlu, çekirdek ailenin bir üyesidir. Aslında çok bencil, kıskanç, kimseyi çekemeyen bir kişidir ve büyü yapmıştır ama büyü ters tepmiştir. Bir yandan da şöyle bir gerçeği belirtmek istiyorum, bu kadar gömmeme rağmen bu yerli korku filmleri ülkedeki aile yapısının ne kadar çarpık ve bozuk bir noktada olduğunu söylüyor. Bir şeyler yanlış yani. Ben de izliyorum yerli korku filmlerini ve bir kısmı gerçekten çok somut ve yerinde, çok takdir ediyorum. Yine de çoğu daha kendi rüzgarını bulamamış. Onun yerine birbirlerine çığlık atıp duruyorlar.
Evet değerli dostlarım bu konuda birilerine içimi dökmem gerekiyordu ve bu talihsiz ruhlar sizler oldunuz. Tabii ki tüm korku filmleri arasındaki en kötü twistler bunlar değiller ama gerçekten çok iddialılar. Daha slasher vb. alt türlere hiç girmedik bile, oraya girersek hiç çıkamayız. Bir gün zaten çıkamayacağız da. O güne dek böyle twistlerden uzak durun. Benzer filmler biliyorsanız söylemeyi unutmayın ki izlemekten hep beraber kaçınalım.